Yakınlaşmak istemek… Hem hayatınızdaki kişilere hem de bir şeyler paylaşmaya özlem duymak… Ama bir yandan da kovalanırcasına kaçmak ve o kişilerle yakınlaştıkça onlardan daha da uzaklaşmak… Tanıdık geliyor mu? Hiç böyle bir şey yaşadınız mı?
Bu çift taraflı durumun iki ucunda da olabilirsiniz: Kaçan da olabilirsiniz, kaçınılan da. Ya da belki üçüncü bir göz olarak izlemişsinizdir bunu; belki sevdiğiniz bir arkadaşınızın böyle davrandığına şahit olmuşsunuzdur… Ya da bir başkası, çok sevdiğiniz bir arkadaşınıza böyle davranmıştır.
Ama neden? Her şey yolunda gidiyordu oysa. Bir an için o kadar yakındınız, ya da o kadar yakındılar ki… Bu sonsuza dek sürecek gibi gelmişti.
Peki sonra ne oldu?
Kaygılı-Kaçıngan Bağlanma ve Yaklaşma-Uzaklaşma Döngüsü
Psikoloji literatürü, bu “yaklaşıp sonra kaçma” hâlinin temelini genellikle kaygılı-kaçıngan bağlanma stiliyle açıklar. John Bowlby’nin bağlanma kuramından gelen bu kavram, en sade haliyle, çocukluk döneminde tutarsız, mesafeli ya da aşırı müdahaleci ebeveynler tarafından yetiştirilen kişilerin, ileriki ilişkilerinde hem yakınlığa büyük bir ihtiyaç duyması hem de aynı yakınlıktan korkması olarak tanımlanabilir (Bowlby, 1988). Yani yakınlık, bu kişiler için hem büyük bir açlık hem de büyük bir tehdit haline gelir.
İşte bu yüzden, bir kişi her şey yolunda giderken hatta her şey çok yolunda giderken bir anda uzaklaşabilir. Çünkü o kişi, her şeyin yolunda olduğu anlarda bile, fazla yaklaşırsa kaybedeceğini hissediyor. Bu ihtimalden, bu kırılmadan, belki de farkında bile olmadan o kadar korkuyor ki, yaklaşmak yerine kaçmayı seçer. Mikulincer ve Shaver’a göre (2007), bu kişiler ilişkide sevilmek isteseler bile, yaklaştıkça incinme riskine karşı kendilerini geri çekerler.
Tekrarlama Zorlantısı ve Kontrol İhtiyacı
Yalnızca kendilerini geri çekmekle kalmazlar; siz hayatınıza devam edip biraz geri adım attığınızda, bu kez yeniden yaklaşırlar. Ne sizinle olabilirler ne de sizsiz… Çünkü uzak kaldıklarında, esas korktukları şeyle yani terk edilmenin o ağır yalnızlığıyla baş başa kalırlar. Freud’un tekrarlama zorlantısı (repetition compulsion) kavramı, bu döngüyü anlamak için önemli bir bakış açısı sunar. Ona göre birey, geçmişte yaşadığı travmaları farkında olmadan tekrar eden ilişkiler kurar (Freud, 1920/1955). Yani, onları terk edeceklerini düşündükleri kişileri seçer; ardından terk edilmeden önce kendileri uzaklaşır ya da ilişkiyi sonlandırırlar. Böylece, geçmişteki travmanın aksine, en azından bu sefer kontrolün kendi ellerinde olduğunu hissetmeye çalışırlar.
Kaçmanın Bedeli Nedir?
Peki bu kaçmanın bedeli nedir? Sürekli tetikte olmak, sürekli kendini sabote etmek gerçekten huzurlu ve güvenli olabilir mi? Psikoloji literatürüne göre, ilişkilerden kaçınmak kısa vadede kişiye güven duygusu verse de, uzun vadede yalnızlık, aidiyet hissinin azalması ve benlik değerinde düşüşe neden olabilir (Shaver & Mikulincer, 2002).
Bu yalnızlık, kişiyi yeniden yakınlaşmaya; o yakınlaşma ise tekrar uzaklaşmaya sürükler. Çünkü bağlanmak, kaybetme olasılığını da beraberinde getirir. Böylece döngü devam eder. Sessizce, ama yorarak.
Döngüyü Kırmak: Farkındalık ve Kalma Cesareti
Bu döngü, ancak kişi fark ettiğinde kırılır. Kaçınmanın yalnızca bir tepki değil, içselleştirilmiş bir öğrenme biçimi olduğunu fark ettiğinde; sevilmenin çocuklukta tutarsızlıkla, geri çekilmenin kayıpla, yakınlığın tehditle eşleştiğini gördüğünde. Tetiklenen tepkilerle değil, farkındalıkla hareket etmeye başlayınca, eski ilişkisel haritaları yeni deneyimlerle yeniden düzenlemeyi göze alınca ve en önemlisi, terk edilmekten korkarak uzaklaşmak yerine, ilk kez kalmakta ısrar edince döngü yavaş yavaş çatlamaya ve kırılmaya başlar.
Bu döngü kırıldıkça, kişi belki de ilk kez gerçek bir ilişki kurmaya başlar. Bu şekilde, en derin bağ, bir başkasının kalmasını beklemekten vazgeçip kendi varoluşuna sadık kalabilmekle kurulmaya başlar.
Kaynakça
- Bowlby, J. (1988). A secure base: Parent-child attachment and healthy human development. Basic Books.
- Freud, S. (1955). Beyond the pleasure principle (J. Strachey, Trans.). W. W. Norton & Company. (Original work published 1920)
- Kobak, R. R., Cole, H. E., Ferenz‐Gillies, R., Fleming, W. S., & Gamble, W. (1993). Attachment and emotion regulation during mother‐teen problem solving: A control theory analysis. Child Development, 64(1), 231–245. https://doi.org/10.2307/1131446
- Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2007). Attachment in adulthood: Structure, dynamics, and change. Guilford Press.
- Shaver, P. R., & Mikulincer, M. (2002). Attachment-related psychodynamics. Attachment & Human Development, 4(2), 133–161. https://doi.org/10.1080/14616730210154171