Perşembe, Nisan 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Yabancılaşmış Benlik

Nasıl birisiniz?” diye sorduklarında ne dersiniz? Zarif, alımlı, akıllı, içi dışı bir, gözü kara, hoş sohbet, keyifli, dobra gibi sıfatlar mı kullanırsınız? Peki, bu sıfatların ne kadarı bizim seçimimizdir? Ne kadarı çevremizdekilerin algısının bir eseridir? Benlik algısı, bireyin kendini tanımlama sürecinde hem içsel hem de dışsal faktörlerin karmaşık bir dansıdır. Bu yazıda, sosyal psikoloji ve ayna benlik kavramı üzerinden bu soruları ele alacağız.

Ayna Benlik Kavramı ve Benlik Algısının Oluşumu

Sosyolog Charles Cooley, bireyin benlik algısını “ayna benlik” kavramıyla açıklar. Cooley’e göre, diğer insanların bizim hakkımızda düşündükleri, benlik bilincimizi şekillendirir (Aslan-Yılmaz, 2016). Çocukluk yıllarında başlayan bu serüven, bir deneme-yanılma süreci gibidir. Çevremizden aldığımız tepkilerle kendimize dair bir fikir oluşturur ve bu fikirlerin doğruluğunu test ederiz. Örneğin:

  • Beğeniliyorsak güzelizdir. Bir büyüğümüz “Ne kadar güzel, taş bebek gibi!” dediğinde, bu iltifat benliğimize bir puan olarak yazılır.
  • Okulda iyi notlar alıyorsak, öğretmenin gözdesiysek zekiyizdir; geleceğimiz parlaktır.
  • Etrafımızı güldürebiliyorsak komiğizdir; çok arkadaşımız varsa sosyalizdir.

Bu süreçte, çevrenin tepkileri benliğimizi inşa eden bir ayna gibi işler.

Yetişkinlikte Benlik Algısı: Karmaşıklaşan Sıfatlar

Yetişkinlik yıllarına geldiğimizde, benlik algısı daha karmaşık bir hal alır. Sıfatlar artık tekdüze değildir ve onay mekanizmaları tek bir ölçüte bağlı kalmaz. Örneğin, “zekâ” kavramını ele alalım: Zekâmız genel kültürümüzle mi, akademik başarımızla mı, kariyerimizle mi, kurnazlıkla mı, pratik zekâmızla mı, yoksa iletişim becerilerimizle mi ölçülür? Gelişimsel seviyemiz arttıkça, duygusal zekâ (EQ), entelektüel zekâ (IQ), sosyal zekâ (SQ), yaratıcı zekâ (CQ) ve akıcı zekâ gibi kavramlar devreye girer. Zekâ, çok boyutlu bir hal alır.

Yetişkinlikte benlik algısı, daha fazla kaynaktan ve çeşitli şekillerde gelen onaylarla şekillenir. Kimileri bu çeşitliliği yetişkinliğin doğal parçası olarak görür ve şimdiye kadar kendilerine atfettikleri sıfatlarla inşa ettikleri kimliklerini içsel merkezlerine yerleştirir. Bu kişiler, dışarıdan gelen tepkiler kendi benlik tanımıyla çatıştığında sarsılmaz, kendilerine yabancılaşmaz.

20’li Yaşlar ve Kimlik Krizi

Ancak, özellikle 20’li yaşlarda varoluşsal kriz ve kimlik belirsizlikleri yaşayanlar, bir o yana bir bu yana savrulmaya müsaittir. Bu da doğaldır; çünkü kendini keşfetme süreci, zaman zaman belirsizlikle iç içe geçer. Kabulleniş üzerine kurulu bir hayat felsefesiyle bakıldığında, bu savrulmalar gelişimin bir parçasıdır. Oturmuş bir kimlik inşa etmek, çoğu zaman sorgulama süreciyle şekillenir.

Sosyal etkileşimlerin ince nüansları, bu dönemde önemli bir rol oynar. Bir kaş kalkışı, dudak büzmesi, bir bakış ya da hafif göz kırpış, beklenenden farklı bir mesaj iletebilir. Bu tepkiler, davranışlarımıza yansır. Psikolog Rollo May’in dediği gibi, insanların çoğu davranışlarının değerini, davranışın kendisiyle değil, nasıl kabul gördüğüyle ölçer (May, 2001).

Onay Arayışı ve İçsel Merkezin Zayıflığı

Onay arayışı, benlik algısını şekillendirmede bir kırılma noktasıdır. İçsel merkezimiz yeterince güçlü değilse, davranışlarımızı kendi değerlerimizden çok, başkalarının onayına göre şekillendiririz. Bu davranışlar, bir kokunun tenimize sinmesi gibi üzerimize yapışır ve zamanla benliğimizin parçası olduğuna inanırız. Ancak dışarıdan onay gelmediğinde, dengemiz sarsılır, ezberimiz bozulur ve giydirilmiş benlik yırtılır. Bu noktada birey, varoluşsal bocalamayla baş başa kalabilir.

Öz Benliğe Dönüş: Gerçek Kimlik

Tam bu anda, bireyin giydirilmiş benlikten sıyrılarak öz benliğine ışık tutması gerekir. Sorulması gereken soru şudur: Bir davranışı doğru olduğuna inandığımız için mi yapıyoruz, kendimizi bu şekilde mi tanımlıyoruz, yoksa yalnızca dış dünyada etki yaratmak ve tepki almak mı istiyoruz? İnsan davranışları, Newton’un üçüncü yasası gibi öngörülebilir değildir. Eğer davranışlarımızın temelinde sadece onay arayışı varsa, öğrenilmiş davranışları arındırmalı, içsel benlikimizi yeniden görünür kılmalı ve onarmalıyız.

Sağlıklı benlik algısı, bireyin dış onaydan bağımsız, sağlam bir içsel dengeye sahip olmasıdır. Ancak bu şekilde, toplum yalnızca bir “aynalar toplamı” olmaktan çıkar (May, 2001). Aksi takdirde, herkesin birbirine benzemeye zorlandığı, George Orwell’ın 1984 romanındaki gibi bir distopik düzenin parçası haline gelebiliriz.

Kaynakça

  • Aslan-Yılmaz, H. (2016). Bir Derleme: Benlik Kavramına İlişkin Bazı Yaklaşımlar ve Tanımlamalar. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 48, 79–89.
  • May, R. (2001). Kendini Arayan İnsan. Metis Yayınları.
Deniz Bozkurt
Deniz Bozkurt
Deniz Bozkurt, Üsküdar Amerikan Lisesi’nden mezun olduktan sonra Koç Üniversitesi’nde Kimya-Biyoloji Mühendisliği ve Psikoloji alanlarında çift ana dal yaparak akademik kariyerini şekillendirmiştir. İnsan zihnine ve davranışlarına olan derin ilgisinden dolayı kariyer yolculuğunu psikoloji alanında sürdürmeye karar vermiştir. Güzel Günler Kliniği’nde, Prof. Dr. Yankı Yazgan’ın rehberliğinde çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında staj yaparak klinik gözlem, psikolojik değerlendirme ve araştırma üzerine destek olmuştur. Mühendislik temelinden dolayı nörobilim, nöropsikiyatri ve psikofarmakolojiye özel bir ilgi duyan Bozkurt, gelecekte psikiyatrik ilaçlar ve terapötik müdahaleler üzerine araştırmalar yürütmeyi hedeflemektedir. Bunun yanı sıra, psikolojinin felsefi boyutuna ve varoluşçu psikoloji üzerine yoğunlaşmayı ve bu alandaki kavramları ele alan yazılar kaleme almayı arzulamaktadır. Kariyer hedefi olarak klinik pratiği ve akademik çalışmaları harmanlayarak iki alana da katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar