Toplumsal cinsiyet rolleri, hayatımızı, benliğimizi ve hatta geleceğimizi şekillendiren güçlü sosyal yapılar olduğunu biliyoruz. Peki psikolojik etkiler konusunda bu kadar farkında mıyız? Toplumsal cinsiyet rolleri, daha biz doğmadan bizi şekillendirmeye başlıyor. Bu etkileşim prenatal programlama olarak adlandırılır. Anne adayının travmaları bebeğe biyolojik ve psikolojik yollarla geçebilmektedir. Yani hepimiz daha doğmadan önce bu rollerden etkilenmeye başlarız. Belirli bir belirleyiciliğe sahip olan bu roller kadınlardan duygusal ve fedakâr olmaları, erkeklerden ise güçlü ve duygusuz olmaları beklenir. Kültürden etkilenen bu roller bazı açılardan değişebilse de genel ölçütte cinsiyet rolleri her kültürü etkilemektedir. Örneğin, Doğu kültürlerinde aile ve geleneksel roller daha baskınken, Batı kültürlerinde ise geleneksel normlar hem de modern özgürlük arayışı bir gerilimle şekillenir. Hepimiz bu rollerin etkilerini bazen farkında bile olmadan hayatımıza dahil ediyoruz. Kişiliğimizi, psikolojimizi, çevremizi, aile hayatımızı ve geleceğimizi bu kadar etkileyen ve hep var olan bu roller hakkında daha fazla bilinçlenmeli ve bize zarar veren parçasının bilincinde olup hem kendimizi hem de çevremizi doğru etkilemeye başlamalıyız.
Çocukluk ve Aile
Ne ailemizi ne de dünyaya geleceğimiz ülkeyi seçebiliriz oysa ki bunlar bizi şekillendiren önemli çevresel faktörlerdir. Çocuklarını yetiştiren ebeveynler toplumsal cinsiyet rollerinin etkisi altındaysa, onları örnek alan ve o aile ortamının içinde büyüyen çocuk dolayısıyla bundan etkilenir. Ebeveynlerin beklentileri, öğretileri ya da yansımaları kız çocuklarına itaatkâr olmayı gösterebilir: ev işinin kadınlara yöneltilmesi ya da dış görünüşün fazlaca önemli gibi kız çocukları farklı baskılara maruz bırakarak büyüyebilirler. Bu durumda dış görünüşe yapılan baskı özgüven sorunlarına, yeme bozukluklarına ya da mükemmeliyetçilik duygusu takıntı/zorlantı bozukluğuna sebep olabilir, bunların yanı sıra depresyon ve anksiyete gibi birçok hastalığı tetikleyebilir. Erkek çocuklarında ise güçlü ve bağımsız olmaları yönünde bir baskı mevcutsa, çocuk duygularını bastırabilir ve duygusal ifade bozukluklarını, içine attığı dertler başka sorunları tetikleyebilir. Toplumsal baskı; çocuklara gerçek benliklerinden uzaklaşmasını sağlayabilir, bu yüzden toplumsal kalıpları kullanmak yerine her çocuğu özel kabul edip bireyselliği ve çocukların duygu ve gelişimine daha çok önem vermek, geleceğimizi şekillendiren çocuklarımız için önemlidir.
Duygusal İfade
Bazı durumlarda toplumsal cinsiyet rolleri o kadar ileri gitmiştir ki karşımıza kendimizi nasıl ifade edeceğimize bile karışırken bulabiliriz. Bu cinsiyet rollerinde kadınların narin, duygusal olarak düşünüldüğü görülebilir. Hâlbuki kadınlar narin değil, güçlü de; yeri geldiğinde sinirli de olabilir. Kadınları bu duygusal ifade içerikli kavramlarla sınırlamak duygularını bastırmaya ya da olmadığı bir karakterde tepki vermeye zorlayabilir. Aynı zamanda çoğu toplumda bilinen “Erkekler ağlamaz.” ifadesiyle de erkeklerin duygularını baskılamasına yol açabilir. Bu durumlar depresyon gibi birçok hastalığın yanı sıra travma sonrası stres bozukluğu ve genel anksiyete bozukluğu içinde önemli bir faktör olabilir. Önemli olan duygularımızı kalıplara göre değerlendirmemek, bastırmamak ve düzenlemektir. O anki ihtiyacımızı anlamak ve duygusal farkındalık geliştirmek önemlidir.
Akademik Başarı ve Kariyer Seçimi
Cinsiyet stereotipleri bireylerin yapacakları meslekleri, uzmanlaşacakları alanları da etkilemektedir. Şimdiki zamanda belli ölçülerde ilerleme kaydedilmiş, hâlâ erkeklerin toplum tarafından daha güçlü, mantıklı, yönetici görülmesiyle mühendislik, polislik, yönetici pozisyonları, siyaset ve birçok alanda öne çıkarılmaktadır. Kadınların ise duygusal, yardımsever görülmesiyle öğretmenlik, hemşirelik, moda gibi alanlarda öne çıkarılmaktadır. Hatta geçmiş zamanlarda kadınların diploma bile almasına izin vermeyen koşullar bulunmaktaydı. Günümüzde bazı engeller kalksa da hâlâ erkeklere güzellik alanında çalışmasını zorlaştıran bazı baskılar ve özellikle kadınların çoğu meslekte ikinci plana atılmasını sağlayan baskılar hâlâ devam etmektedir. Bu baskılar, kişinin geleceğiyle, hayalleriyle oynamanın yanı sıra kişiye özgüven kaybı, stres, anksiyete, tükenmişlik sendromu ve birçok psikolojik etkileri etkileyebilecek sorunları gündeme getirir. Hatta bazen bu baskılar bizi bilinçsizce bile yönlendirebilir. Birey siyaset alanını sevmesine rağmen aklına bu alanda okumak gelmeyebilir. Bu yüzden kendimizi tanımaya çalışmalı ve sadece bizim sahip olacağımız bu kariyer hayatını buna göre şekillendirmeliyiz.
Yabancılaşma ve Kimlik Sorunu
Toplumsal cinsiyet rolleri özellikle ergenlik döneminde karşımıza çıkan kimlik sorununu daha zorlu bir hâle getirebilir. Bireylerin kendilerini tanımalarını zorlaştırmasının yanı sıra kişiyi olmadığı bir özelliğe sahip olduğunu empoze edebilir. Birey ve bu roller arasında yaşanan çatışma ve kimlik sorunu kişiye bireyde yabancılaşma veya kimlik krizleri yaratabilir. Kişiye otomatikleşmiş bir yaşam hissi verebilir, bununla birlikte gerçeklik algısını bile etkilediği düşünülmektedir. “Kendine yabancılaşma, bireyin özgürlüğünü kaybetmesi ve sosyal beklentilere göre şekillenmesi sonucu oluşan psikolojik bir durumdur.” – Kernis & Goldman (2006), Authenticity: Multidimensional perspectives on the true self. Bu tanımla birlikte cinsiyet rollerine uymayan insanlar hem kendilerine yabancılaşabilirler hem de toplumdan dışlanabilirler ve kendilerini gizlemek, baskılamak zorunda kalabilirler. Bu baskılar ve bu yönlendirmeler kişide depresyon ve anksiyete olasılığını artırabilir, dışlanma veya dışlanma korkusuyla sosyal izolasyon duygularını artırabilir ve özellikle kişide içsel çatışmalar yaratarak kişiye kimlik sorunu yaşatabilir. Bu yüzden özellikle sağlıklı bir kimlik gelişimi için baskı ve kalıplar olmadan kişinin kendi deneyimlerine ve içsel huzuruna odaklanan bir gelişim daha iyi olabilir.
Sonuç
Daha birçok konu, baskı ve psikolojik etkiler olmasına rağmen toplumsal cinsiyet rolleri hayatımızın en erken dönemlerinden itibaren kişiliğimizi, geleceğimizi, duygusal, sosyal hayatımızı ve psikolojimizi önemli ölçüde etkilemektedir. Geçmişten şimdiki zamana bazı açılardan ilerleme kaydetmiş, bilinçlenmiş olsak da maalesef hâlâ birçok baskı, birçok toplumsal cinsiyet rolü bizi bilinçsizce etkilemektedir. Bu yüzden farkındalığı artırmak ve geleceğimizi bu yönde şekillendirmek hem gelecek nesiller için hem de bizler için bir olanak sağlamaktadır. Farkındalık geliştikçe bireyler kalıpların sınırlarını aşabilir ve potansiyellerini ileriye taşıyabilirler. Daha sağlıklı ve verimli bireyler yetiştirebilmek ve bu bakış açısını topluma yayarak daha sağlıklı bir toplum oluşturabilmek için, etkisi altında kaldığımız ve içselleştirdiğimiz kalıpları sorgulamalı, gerekirse bir uzmandan destek almak faydalı olacaktır.
Kaynakça
- The Embryo Project Encyclopedia. (t.y.). Fetal programming. Arizona State University.
- Bozkurt, B. N., & Arıcı Şahin, F. (2023). Relationships among traditional gender roles, acceptance of external influence and self-alienation: The mediator role of internalized sexism.
- Rosenfield et al., 2017, Journal of Anxiety Disorders
- Wittchen et al., 2010, Journal of Affective Disorders
- Breslau, 2002, Journal of Traumatic Stress
- Mahalik et al., 2003, Journal of Clinical Psychology