Bağımsız (indie) filmler hem yoğun bir ilgi hem de nefret merceği altında. Ancak biz ne sevenlerin ne de sevmeyenlerin tarafında olacağız. “Ee ne oldu şimdi?”, “Nasıl yani bitti mi?” gibi sorular sormadığımız gibi yönetmenin uzun kavaklarla dolu yolda karakterlerden birini 12 dakika yürüttüğü sahneyi de övmeyeceğiz.
Hangi tarz filmleri sevdiğimizi tartışmaktan öte bu yazımızda bağımsız filmlerin yapısının insan zihninde uyardığı noktaları, bağdaştırma süreçlerimizi ve genel bakışları şöyle bir okuyup geçeceğiz.
Bağımsız Sinema ve Gestalt Psikolojisi Bağlantısı
Bağımsız sinema bize çoğu zaman elle tutulur bir çıktı vermediği gibi anlatısal yapıların sınırlarını zorlar ve izleyicinin yorum becerisine dayalı bir seyir deneyimi sunar.
Giriş, gelişme, sonuç şeklinde ilerlemeyen bu filmler kimi zaman koca bir ömrün kısa kesitlerini sunar, kimi zamansa kısa kesitlerden koca bir ömür anlatır.
Küçük bir örnek verecek olursak; karakterleri açık iletişim kurmadıkları, kendilerini direkt olarak tanıtmadıkları ve anlam bütünlüğü içinde hareket etme zorunlulukları olmadığı bir bağlamda görebiliriz.
Bazen bir karanlık içindedirler ki olur olmaz her an kendimizi orada hissedebildiğimiz, bazense anlamsızca durgundurlar — yine defalarca onlarla orada kaldığımızı bildiğimiz.
Ve bu yaklaşım yalnızca estetik bir tercih değildir; aynı zamanda insan zihninin belirsizlikle kurduğu ilişkiyle de bağlantılıdır.
Psikolojik araştırmalar, insanların bilişsel olarak tamamlama eğiliminde olduklarını gösterir. Gestalt psikolojisindeki closure (tamamlama) ilkesi, bireylerin eksik bilgileri tamamlayarak bütünsel anlam yaratma eğiliminde olduğunu savunur (Koffka, 1935).
Ancak bağımsız filmler bu bütünlüğü sunmadığından, izleyici öyküyü kendi zihninde tamamlamaya çalışır.
Ve bu tamamlama süreciyle beraber aktif bir bilişsel katılım sağlanır.
Sadece son sahnenin tamamlanmaması olarak düşünmemek gerekir bu yarım kalma sürecini.
Filmin kritik yerlerinde bizlere verilmeyen bilgiler, önemli olayların bağlantısının kurulamaması, giriş kısmında verilen örnekteki gibi dakikalarca izlediğimiz o uzun kavak ağaçları…
Bunların hepsi tamamlanmama sürecine verebileceğimiz örnekler arasındadır.
Tamamlanmama Hissini Algılama ve Çözme
Viktor Frankl (1963), anlam yaratmanın insanların temel ihtiyaçları arasında olduğunu vurgular.
Bağımsız sinema ise bize bu anlam yaratma sürecimizde kapılarını sonuna kadar açarak bizler için aslında elinden geleni yapar.
Dahası, anlamı inşa etme sürecimizde de aynı misafirperverliği gösterir.
Ancak tüm bunlar olurken zihinsel olarak tamamlanmamış görünen bu filmlerle beraber bilişsel disonans (uyuşmazlık) izleyicilere el sallayabilir (Festinger, 1957).
Ve bu noktada izleyici rahatsız olduğu bu uyuşmazlığı çözmek için bir arayışa girer.
Arayış sürecinde kimi zaman bireysel deneyimler kimi zamansa duygusal farkındalıklar işin içine girebilir.
İzleyici, olduğu kişinin hayat çizgisiyle filmin akışını birbirine bağlamaya çalışabilir.
Aynı şekilde idealize ettiği kişiliği veya kaçtığı kişiliğiyle de aynıları yaşanabilir.
Süreç bireysel olduğu gibi aynı zamanda kişinin kendini filme yansıtmasına ve bağdaştırmasına da yardımcı olur.
Bu şekilde izleyici filmin hem tüketicisi hem de yeniden yorumlayıcısı haline gelir.
Ayrıca Kahneman’ın (2011) iki sistemli düşünce modeline göre, belirsizlik durumları daha yavaş ve derin düşünen Sistem 2’yi devreye sokar.
Yani bağımsız filmler izleyiciyi düşünmeye, sorgulamaya ve alışkın olduğu otomatik yorumlama sisteminden dışarı çıkarmaya zorlar.
Böylece tıpkı satrançta olan çok haneli ihtimaller gibi aynı filmi izleyen farklı izleyicilerin yorumlama ve deneyimlerine bağlı olarak filmin algılanması da çok çeşitli ve sayısız olabilir.
Sonuç
Başta dediğimiz gibi bağımsız filmler yalnızca estetik olarak değil psikolojik ve bilişsel olarak da tüketilen yapımlardır.
Tamamlanmama hissi insanların bir kısmında rahatsızlık yaratsa ve boşa harcanan bir zaman olarak görülebilse de öte taraftan yukarıda anlattığımız gibi Sistem 2’yi aktifleştirmesiyle beraber bize beklemediğimiz yerlerden bir tamamlanma hissi de sağlayabilir.
Tabii bu bakış açısı değişken ve bireyseldir.
Herkese sevdiği filmlerle mutluluklar diliyorum ve bir bağımsız film önerisiyle yazımı bitiriyorum.
Certified Copy — Abbas Kiarostami
Referanslar
Koffka, K. (1935). Principles of Gestalt Psychology. Harcourt, Brace and Company.
Frankl, V. E. (1963). Man’s Search for Meaning. Beacon Press.
Festinger, L. (1957). A Theory of Cognitive Dissonance. Stanford University Press.
Kahneman, D. (2011). Thinking, Fast and Slow. Farrar, Straus and Giroux.