Pazar, Ekim 19, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Söylediklerimizle Yaptıklarımız Neden Tutmaz?

Hiç “Artık sağlıklı besleneceğim” deyip birkaç saat sonra sağlıksız yiyecekler tükettiğiniz oldu mu?
Ya da çevreyi korumanın önemli olduğunu bildiğiniz hâlde, sadece indirimde olduğu için plastik bir ürün aldınız mı?

O anda bunu fark etmemiş olabilirsiniz, ama içten içe bir huzursuzluk ya da “bir şeyler yolunda değil” hissi yaşamışsınızdır. İşte o içsel gerginlik, yani inandıklarımızla yaptıklarımızın uyuşmaması, psikolojide bilişsel çelişki (cognitive dissonance) olarak adlandırılır.

Bilişsel çelişki, en basit hâliyle, bireyin inançları, değerleri veya tutumlarıyla çelişen bir davranışta bulunması durumunda ortaya çıkan rahatsız edici içsel bir deneyimdir.

Psikolog Leon Festinger, insanların kendi düşünceleriyle davranışları arasında tutarlılığı sürdürmek için temel bir güdüye sahip olduklarını öne sürmüştür (Miller ve ark., 2015). Bu tutarlılık bozulduğunda zihnimiz hemen bir huzursuzluk hisseder ve bu uyumsuzluğu azaltmaya çalışır. Ancak bu dengeyi sağlamak her zaman kolay değildir.

Festinger’e göre insanlar bu çelişkiyi azaltmak için bazen davranışlarını, bazen de düşüncelerini değiştirir. Hatta çoğu zaman, kendilerini ikna edecek küçük bahaneler üretirler (Miller ve ark., 2015).

GÜNLÜK HAYATTA ÇELİŞKİNİN İŞARETLERİ

Bilişsel çelişki, yalnızca büyük karar anlarında değil; gündelik yaşamın küçük detaylarında bile karşımıza çıkar.
Aşağıdaki örnekler, bu içsel çatışmanın tipik belirtilerindendir:

1. Bahaneler Üretme

Ders çalışmanız gerektiğini bildiğiniz hâlde erteleyip “Sadece bu seferlik yapıyorum, nasıl olsa hafta sonu çalışırım” diyorsanız, aslında çelişkiyi bastırmaya çalışıyorsunuzdur.

Bu tür bahaneler, zihinsel rahatsızlığı yatıştırmak ve kendimizi geçici olarak iyi hissetmek için kullandığımız savunma yollarıdır.

2. Aşırı Savunmacılık

Bazen davranışlarımız, kendimiz hakkında düşündüklerimizle çelişir.
Örneğin “Ben mantıklı kararlar veririm” diyorsunuz ama pahalı, gereksiz bir alışveriş yapıyorsunuz.
Biri bu davranışı eleştirdiğinde hemen savunmaya geçiyorsunuz.

Aslında zihniniz, “çok da kötü bir karar vermedim” diyerek davranışı gerekçelendirip çelişkiyi yok saymaya çalışır.

Psikolog Elliot Aronson, bu eğilimi “bireyin kendi benlik imajını koruma çabası” olarak tanımlar (Miller ve ark., 2015).
Hepimiz kendimizi akıllı, tutarlı ve iyi kararlar alan bireyler olarak görmek isteriz. Bu imaj sarsıldığında, davranışlarımızı mazur göstererek benlik bütünlüğümüzü korumaya çalışırız.

ÇELİŞKİLERİ NASIL ÇÖZERİZ?

Zihnimiz, inançlarımızla davranışlarımız arasındaki farkı azaltmak için farklı yollar dener. Festinger’e göre insanlar bu rahatsızlığı azaltmak için üç temel strateji kullanır:

1. Davranışı Değiştirme

Bu en doğrudan ama en zor yoldur.
Rahatsızlık veren davranışı ortadan kaldırmak, içsel dengeyi yeniden sağlar.
Örneğin, sigaranın sağlığa zararlı olduğunu bilen bir kişi, bu çelişkiyi azaltmak için sigarayı bırakır.

Bu durumda davranış, inanca uygun hale getirilmiştir.

2. İnancı Değiştirme

Bazen davranışı değiştirmek yerine, düşünceyi esnetmek daha kolay gelir.
Yani kişi, davranışı sürdürür ama onu daha kabul edilebilir hale getirir.

Örneğin: “Zaten düzenli spor yapıyorum, birkaç sigaradan bir şey olmaz.”
Bu düşünce, içsel rahatsızlığı azaltarak zihni geçici olarak rahatlatır.

Bu mekanizma, rasyonelleştirme adı verilen bilişsel bir savunma biçimidir.

3. Yeni Bahaneler Ekleme

En sık kullanılan yol, davranışa ek açıklamalar getirmektir.
Örneğin: “Sigarayı zaten sadece stresliyken içiyorum.”

Bu tür düşünceler, kısa vadede çelişkinin yarattığı rahatsızlığı bastırır; fakat uzun vadede gerçek değişimi engeller.

BİLİŞSEL ÇELİŞKİYİ FARK ETMEK

Çoğu insan davranışını değiştirmektense, o davranış hakkındaki düşüncelerini değiştirir.
Bu, beynimizin kendimizi korumak için başvurduğu kendini kandırma biçimlerinden biridir.

Oysa bilişsel çelişki her zaman “kötü” bir şey değildir.
Aksine, kendimizi fark etmemiz için güçlü bir psikolojik uyarı sinyali olabilir.

Bir davranışımızla inandığımız şey arasında fark olduğunda, bu çelişki bize durup düşünme fırsatı verir:
“Gerçekten neye inanıyorum?”
“Bu davranışım, değerlerimle uyumlu mu?”

Bu farkındalık, uzun vadede daha tutarlı, bilinçli ve öz-yönetimli bir yaşam kurmamıza yardımcı olabilir.

SONUÇ

İnsan zihni, tutarlılık arayışı içinde evrimleşmiştir.
Ancak bu tutarlılığı sağlamak için bazen düşüncelerimizi esnetir, bazen davranışlarımızı değiştirir, bazen de ikna edici bahaneler buluruz.

Bilişsel çelişkiyi fark etmek, aslında kendimizle yüzleşmenin ilk adımıdır.
Bu farkındalık sayesinde, gelecekte “kendimizi kandırmak” yerine, değerlerimizle uyumlu davranışlar sergileyebiliriz.

Bir dahaki sefere benzer bir çelişki yaşadığınızda kendinize şu soruyu sorun:

“Bu davranışım gerçekten inandıklarımı mı yansıtıyor, yoksa sadece kendimi mi rahatlatıyorum?”

KAYNAKÇA

Miller, M. K., Clark, J. D., & Jehle, A. (2015). Cognitive dissonance theory (Festinger). The Blackwell Encyclopedia of Sociology, 1, 543–549.

Büşra Nur Daşkın
Büşra Nur Daşkın
Büşra Nur Daşkın, Abdullah Gül Üniversitesi Psikoloji Bölümü lisans öğrencisidir. Özellikle klinik ve bilişsel psikolojiye ilgi duymaktadır. Psikolojinin farklı alanlarına dair edindiği bilgilerle kendini geliştirmekte; hem teorik bilgisini artırmaya hem de öğrendiklerini günlük yaşamla ilişkilendirmeye önem vermektedir. Psikoloji alanındaki bilgisini anlaşılır bir dille paylaşmayı ve ruh sağlığına dair farkındalık yaratmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar