Günümüzde “sağlıklı yaşam” ve “dengeli beslenme” kavramları, toplumun geniş kesimleri tarafından benimsenmekte ve yaşam tarzlarının merkezine yerleştirilmektedir. Ancak bu eğilim, bazı bireylerde aşırıya kaçarak “ortoreksiya nervoza” olarak adlandırılan sağlıksız bir takıntıya dönüşebilmektedir.
Ortoreksiya, DSM-5’te henüz resmi bir tanı olarak yer almamakla birlikte, son yıllarda bilimsel literatürde dikkatle incelenen bir olgu hâline gelmiştir (Bratman & Knight, 2000).
En basit tanımıyla, “sağlıklı” veya “temiz” yiyecekler tüketme üzerine yoğunlaşan aşırı bir zihinsel uğraş olarak açıklanabilir.
Bu bireyler; yediklerinin doğal, katkısız veya organik olup olmadığına dair obsesif bir kontrol mekanizması geliştirebilir. İlk bakışta sağlıklı bir yaşam biçimi gibi görünen bu durum, zamanla psikolojik ve fiziksel açıdan ciddi sonuçlara yol açabilir (Dunn & Bratman, 2016).
Kültürel ve Sosyal Etkenler
Yeme bozukluklarının genellikle kadınlar arasında daha sık görüldüğü bilinmektedir.
Kadınlar daha sağlıklı yiyecek tercihleri yapma eğiliminde olduklarından, ortorektik eğilimler de kadınlarda daha belirgin görülmektedir.
Yeşil ve arkadaşlarının (2018) yaptığı bir araştırmada, kadınların erkeklere göre daha fazla ortorektik davranış sergilediği tespit edilmiştir.
Ortoreksiya’nın artışında kültürel faktörler ve medya etkisi de önemli bir rol oynamaktadır.
Sosyal medya platformlarında “clean eating”, “detoks” ve “şekersiz yaşam” gibi akımlar, bireyler üzerinde yoğun bir baskı yaratmaktadır.
Araştırmalar, özellikle Instagram gibi görsel temelli platformların, sağlıklı yaşam içeriklerini idealize ederek yeme davranışlarını etkilediğini göstermektedir (Turner & Lefevre, 2017).
Böylece sağlıklı beslenme yalnızca bir alışkanlık olmaktan çıkarak, bireyin kimliğini tanımlayan bir norm hâline gelir.
Kişi artık yalnızca sağlıklı beslenmek istemez; “temiz yemek” üzerinden kendi değerini inşa etmeye başlar.
Psikolojik Dinamikler
Ortoreksiya’nın temelinde çoğu zaman mükemmeliyetçilik, kontrol ihtiyacı ve kaygı gibi psikolojik dinamikler yatar.
Mükemmeliyetçi bireyler, bedenlerini ve beslenme biçimlerini kusursuzlaştırma çabasıyla sağlıksız bir denetim kurabilir.
Bu durum, yeme davranışlarının esnekliğini azaltarak bireyin yaşam kalitesini düşürür (Koven & Abry, 2015).
Yiyecek seçiminde “yasaklı” ve “izinli” olarak iki uçlu düşünme biçimi gelişir.
Bu katı sınıflandırmalar, bireyde suçluluk, kaygı ve değersizlik duygularını tetikleyebilir.
Bir dilim pasta yemek, kişinin kendisini “bozmuş” hissetmesine neden olabilir; bu da psikolojik olarak bir kontrol kaybı algısı yaratır.
Fiziksel ve Sosyal Sonuçlar
Ortoreksiya yalnızca psikolojik değil, aynı zamanda fiziksel sonuçlar da doğurur.
Aşırı besin kısıtlaması, besin çeşitliliğinin azalmasına ve dolayısıyla vitamin-mineral eksikliklerine yol açabilir.
Bu durum bağışıklık sisteminin zayıflamasına, hormonal dengesizliklere ve uzun vadede kronik sağlık sorunlarına neden olabilir (Cena vd., 2019).
Sosyal açıdan da olumsuz etkiler gözlemlenir.
Birey, arkadaşlarıyla yemek davetlerini reddedebilir, dışarıda yemek yemekten kaçınabilir ve sosyal etkileşimlerden uzaklaşabilir.
Zamanla yalnızlaşır ve sosyal izolasyon, bozukluğun devamını besleyen bir döngü hâline gelir.
Farkındalık ve Müdahale
Her ne kadar sağlıklı beslenme bireyin yaşam kalitesi için kritik öneme sahip olsa da, esneklik kaybolduğunda bu davranış sağlıksız bir boyuta taşınır.
Bu nedenle ortoreksiyanın erken fark edilmesi büyük önem taşır.
Klinik müdahalelerde özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), bireylerin beslenme konusundaki katı inançlarını yeniden yapılandırmada etkili bir yöntem olarak önerilmektedir (Brytek-Matera, 2021).
BDT, bireyin “iyi” ve “kötü” yiyecek ayrımını sorgulamasına, kendi bedeniyle daha esnek bir ilişki kurmasına yardımcı olur.
Ayrıca farkındalık temelli yaklaşımlar ve beslenme terapileri, kişinin yemekle ilişkisini yeniden tanımlamasını destekleyebilir.
Sonuç
Ortoreksiya, modern toplumun sağlıklı yaşam ideallerinin gölgesinde büyüyen görünmez bir yeme bozukluğudur.
Sağlıklı olma isteği, aşırılığa kaçtığında bireyin hem bedensel hem de ruhsal sağlığını tehdit eder.
Bu bağlamda sağlıklı yaşamın gerçek anlamda denge ile mümkün olduğu unutulmamalıdır.
Yeme davranışında esneklik, bireyin hem fiziksel hem de psikolojik iyilik hâlini koruması için gereklidir.
Sağlıklı yaşamak; kusursuz olmak değil, bedenle ve zihinle barış içinde kalabilmektir.
Kaynakça
-
Bratman, S., & Knight, D. (2000). Health Food Junkies: Overcoming the Obsession with Healthful Eating. Broadway Books.
-
Brytek-Matera, A. (2021). Orthorexia nervosa – an eating disorder, obsessive-compulsive disorder or disturbed eating habit? Archives of Psychiatry and Psychotherapy, 23(1), 7–16.
-
Cena, H., Barthels, F., Cuzzolaro, M., Bratman, S., Brytek-Matera, A., Dunn, T., & Donini, L. M. (2019). Definition and diagnostic criteria for orthorexia nervosa: A narrative review of the literature. Eating and Weight Disorders, 24(2), 209–246.
-
Dunn, T. M., & Bratman, S. (2016). On orthorexia nervosa: A review of the literature and proposed diagnostic criteria. Eating Behaviors, 21, 11–17.
-
Koven, N. S., & Abry, A. W. (2015). The clinical basis of orthorexia nervosa: Emerging perspectives. Neuropsychiatric Disease and Treatment, 11, 385–394.
-
Turner, P. G., & Lefevre, C. E. (2017). Instagram use is linked to increased symptoms of orthorexia nervosa. Eating and Weight Disorders, 22(2), 277–284.
-
Yeşil, E., Turhan, B., Tatan, D., & Şarahman, C. (2018). Yetişkin Bireylerde Cinsiyetin Ortoreksiya Nervoza Eğilimine Etkisi. Ankara Sağlık Bilimleri Dergisi, 7(1), 1–9. https://doi.org/10.46971/ausbid.438858