Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Romantik Mi, Suçlu Mu? Bonnie ve Clyde’ın Psikolojik Anatomisi

Amerikan tarihinin en ikonik suçlu çiftlerinden biri olan Bonnie Parker ve Clyde Barrow, sadece 1930’ların ekonomik buhranında gerçekleştirdikleri banka soygunlarıyla değil, aynı zamanda aralarındaki karmaşık duygusal bağ ile de hafızalara kazındı. Kimi onları “aşk uğruna her şeyi göze alan kahramanlar”, kimileri ise narsistik ve antisosyal özellikler taşıyan iki suçlu olarak görüyor.
Peki gerçekten hangisiydiler? Yazının devamında bu ikiliye yalnızca suç kavramı üzerinden değil, kişilik yapıları, bağlanma örüntüleri ve toplumsal bağlam üzerinden inceleyerek psikolojik bir bakış açısı sağlamayı hedefliyorum.

Güvensiz Bağlanmanın Gölgesinde: Bonnie Parker

Bonnie Parker’ın yaşam öyküsüne baktığımızda, küçük yaşta babasını kaybettiğini ve annesiyle sınırlı kaynaklarla yaşadığını görüyoruz. 19 yaşında lise aşkıyla evlenen Bonnie’nin eşinin daha sonra onu terk etmesi ve sonrasında gasp suçundan içeri girmesi, genç yaşta yalnızlık ve terk edilme deneyimiyle karşı karşıya kaldığını düşündürüyor.
Bu durum, Bowlby’nin (1988) tanımladığı “kaygılı bağlanma” biçimine işaret ediyor olabilir. Clyde ise onun için yalnızca bir suç ortağı değil, aynı zamanda bir bağ figürü haline gelmiş olabilir. Onunla birlikte olmak, hem içsel boşluklarını dolduruyor hem de ona ait olma hissi veriyor olabilir. İlk aşkı tarafından terk edilmek ve sanki bir suç hayatına tercih edilmek, Bonnie için aşkın tanımı haline geldiğini düşündürüyor.

Antisosyal Kişilik mi, Toplumsal Tepki mi?: Clyde Barrow

Clyde Barrow’ın çocukluk döneminde ciddi bir yoksulluk ve şiddet öyküsü mevcut. Çiftçi bir ailenin küçük çocuğu olan Clyde, abisinin yaptığı hırsızlıklara dahil olmaya başlar. Genç yaşta suça bulaşması, yasal otoriteyle defalarca karşı karşıya gelmesi, empati yoksunluğu ve pişmanlık göstermemesi gibi davranışları, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin (APA, 2013) tanımladığı Antisosyal Kişilik Bozukluğu kriterleriyle örtüşebilir.
Bununla birlikte, psikodinamik açıdan bakıldığında Clyde’ın davranışları sadece patoloji değil, aynı zamanda bir başkaldırı ve kontrol kazanma çabası olarak da yorumlanabilir. Zira deniz subayı olma hayali olan Clyde’ın sağlık sorunları sebebiyle hayalini gerçekleştirememesi, fakir bir hayatın içinde var olma çabası, az önce bahsettiğim otoriteye başkaldırı ve kontrol arzusunun zamanla nasıl körüklendiğinin göstergesi olabilir.

Freud, tüm davranışların haz arayışına dayanmadığını, kişinin riskli durumlara yönelmesini de “ölüm dürtüsü” (thanatos) ile açıkladı. Bonnie ve Clyde’ın hikâyesinde ölüm dürtüsü; yalnızca fiziksel yok oluş değil, aynı zamanda kurallara, ahlaka ve sistemin dayattığı yaşam biçimlerine karşı bir “kendini silme” ve “benliğini yeniden yaratma” biçimi olarak da tezahür ediyor.
Yani bu ikili, kendi sonlarını hazırlayarak, belki de ancak ölümleriyle bir kimlik ve efsane olabileceklerini sezmişlerdi.

Birbirini Tamamlayan Patolojiler

Bonnie ve Clyde’ın ilişkisi, psikanalitik kuram açısından “karşılıklı tamamlanma” örneği olabilir. Bonnie’nin idealize etme ve bağımlı bağlanma stili eğilimi, Clyde’ın kontrol etme ve yönlendirme eğilimiyle örtüşüyor.
Melanie Klein’ın (1946) “parça nesneyle özdeşleşme” kuramına göre, her iki birey de birbirinde ihtiyaç duyduğu imajı canlandırarak narsistik doyum sağlıyor olabilir. Bonnie, Clyde’ı bir kahraman olarak görürken; Clyde, Bonnie’nin hayranlığıyla kendini yüceltiyor olması buna örnek olarak verilebilir.

Toplumsal Arka Plan: Suça Sempati Göstermek

1930’lar Amerika’sı, ekonomik çöküntü ve sisteme duyulan öfkenin yaygın olduğu bir dönemdi. Bonnie ve Clyde, halkın gözünde adaletsizliğe başkaldıran figürlere dönüştüler. Tıpkı Robin Hood mitinde olduğu gibi, onların da sisteme değil, sisteme hizmet eden kurumlara saldırması, onları “halk kahramanı” haline getirdi.
Bu noktada suçun bireysel değil, toplumsal kökenleri de göz ardı edilmemelidir (Blanche ve ark., 2006).

Medya ve Kimlik İnşası

Medya, Bonnie ve Clyde’ı estetikleştirilmiş bir suç anlatısına dönüştürdü. Fotoğraflar, şiirler ve söylencelerle bu ikili; silah taşıyan, poz veren, birbirine âşık iki asi olarak servis edildi. Söylenene göre vasiyetlerinde “Bizi birlikte gömün!” yer alıyordu, ancak gerçekleştirilmedi.
Bu romantik anlatı, günümüzde filmler ve diziler aracılığıyla yeniden üretiliyor; ancak gerçek suçları ve ölümleri gölgeleyebiliyor.
Suç ikilisinin öldürüldükleri arabanın cesetler içindeyken kasabada sergilenmesi ise ayrı bir trajedi olarak görünmekte. Sonrasında birçok gazete manşetinde “ölüm aracı” olarak bahsedilen araca yakından bakmak isteyen halkın arabanın etrafını kuşatması ve hatıra olarak araçtan bir şeyler koparmaya çalışması, kolektif bilinçdışında ölümle yüzleşmenin tuhaf bir yolu olarak yorumlanabilir.
Bu davranış, ölüme duyulan bastırılmış merakın ve şiddete büyülenmenin dışavurumu olabilir. İnsanlar, araçtan parça kopararak “ölümün kutsallığına” dokunmuş olmak ve efsanenin bir parçasını sahiplenmek istemiş olabilirler.
Tarih boyunca gördüğümüz üzere, ölüme temas etmiş bir nesne, büyüsel düşünceyle yüceltilir, uğurlu veya “güçlü” kabul edilir.

Son Söz

Bonnie ve Clyde hikâyesi, sadece iki suçlunun öyküsü değil; aynı zamanda aşk, travma, yoksulluk ve başkaldırının iç içe geçtiği karmaşık bir psikolojik tabloyu temsil ediyor. Onların ilişkisi; bağımlılık, idealizasyon, güç arayışı ve yok oluşun iç içe geçtiği bir sistem gibi işliyor.
Birbirlerinde kaybolmuş iki kırık birey… Ve ardında bıraktıkları: romantize edilmiş bir trajedi.

Uzman Klinik Psikolog Tuana Bayraktar

Kaynakça

American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). https://doi.org/10.1176/appi.books.9780890425596
Blanche, M. T., Durrheim, K., & Painter, D. (2006). Research in practice: Applied methods for the social sciences (2nd ed.). University of Cape Town Press.
Bowlby, J. (1988). A secure base: Parent-child attachment and healthy human development. Routledge.
Freud, S. (1920). Beyond the pleasure principle (J. Strachey, Trans.). W. W. Norton & Company.
Klein, M. (1946). Notes on some schizoid mechanisms. International Journal of Psychoanalysis, 27, 99–110.

Tuana Bayraktar
Tuana Bayraktar
Tuana Bayraktar, klinik psikolog ve yazar olarak seanslarında ve akademik çalışmalarında geniş bir deneyime sahiptir. Lisans süreci boyunca çeşitli kliniklerde staj yapmış, ek eğitimler alan Tuana, özellikle çocuk merkezli oyun terapisi, ergenlerle iletişim, travma terapisi, kişilik örgütlenmeleri ve psikodinamik terapi ekolü üzerine uzmanlaşmış ve deneyimlenmeye devam etmektedir. Ulusal ve Uluslararası platformlarda akademik çalışmaları bulunan Tuana, aynı zamanda dijital mecralarda düzenli olarak psikoloji üzerine yazılar kaleme almaktadır. Psikolojiyi herkes için anlaşılır bir hale getirerek bireylerin öz değerlendirme ve yardım arayışlarını teşvik etmeyi misyon edinmiş olan yazar, içerik üretmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar