Psikolojik travma, DSM (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) literatüründe kişinin kendisinin ölüm tehdidi ya da yakınının ölüm veya ölüm tehdidi durumuna tanık olması şeklinde tanımlanmaktadır. EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing) terapiye göre, kişinin üstesinden gelemediği diğer durum ve olaylar da travma olarak nitelendirilmektedir. EMDR travmayı böylece büyük travma ve küçük travma olarak iki şekilde ele almaktadır. Büyük travmalar; deprem, sel, yangın, ciddi fiziksel şiddet gibi durumlarken, küçük travmalar kişiyi önemli ölçüde psikolojik olarak olumsuz etkileyen diğer durum ve olaylardır. Bu şekilde travma, oldukça hayatın içinden bir duruma gelmektedir. Her birey yaşam içerisinde birtakım travmatik tecrübelere tanık olmuştur. Bu nedenle bu yazı, birçok kişiye yaşadıkları duruma anlam vermek ve üstesinden gelmeye dair yapılabilecekler üzerine kaleme alınmıştır.
Travma Sonrası Tepkiler
Travma sonrası kişi ilk olarak şok ve inkâr tepkisi vermektedir. Bu dönemde kişi yaşadığı travmayı kabul edememekte ve idrak etmekte zorlanmaktadır. Daha sonra kabul ve Travma Sonrası Gelişim aşamalarına geçmektedir. Kabul ve Travma Sonrası Gelişim durumunda kişi yaşadığı travmayı kabullenmiş ve hayata dair yeni bir farkındalık kazanmış durumdadır. Yaşanan travma, kişinin büyümesi ve gelişmesine olanak sağlamış, kişi eskisinden daha güçlü bir biçimde yaşamına devam edebilmektedir. Travma Sonrası Gelişim durumunda kişi travmaya ilişkin yeni bir bakış açısı kazanmaktadır. Travmatik deneyime rağmen yaşama devam edebilme gücünün olduğunu fark etmek kişiyi daha dayanıklı yapabilmektedir. Aynı zamanda psikolojik dayanıklılık tanımında da kişinin birtakım risk faktörlerine maruz kalmasının gerekliliğine işaret edilmektedir. Bunu, pek çok travmatik duruma maruz kalmış ve hayatına sağlıklı bir biçimde devam edebilen kişilerin varlığında da görebiliriz. Burada kişinin travma yaşadığını fark etmesi ve sağlığa giden yolda çaba göstermesi önemlidir. Bu çabalar; kendine yardım kitapları, uzman desteği yani psikoterapi, olumlu sosyal ilişkiler ile kişinin tekrar sağlıklı olabilmesine yardımcı olmaktadır.
Bu aşamaları tamamlayamama durumunda ise Travma Sonrası Stres Bozukluğu ortaya çıkmaktadır.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)
DSM-5’e göre TSSB tanı kriterleri; kişinin gerçek ya da tehdit edici olarak ölüm, ciddi yaralanma ya da cinsel şiddete maruz kalması, olayla ilgili istemsiz olarak akla gelen anı görüntüleri ve olayı yeniden yaşıyormuş gibi hissetme, travmaya ilişkin anı, kişi ve yerlerden kaçınma isteği, travmatik olaya dair olumsuz düşünceler ve duyguların olması, travma sonrası artmış uyarılmışlık, öfke patlamaları, uyku ve konsantrasyon sorunlarını içermektedir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nda artmış uyarılmışlık semptomları, yani kişinin travmayı hatırlatıcı durumlara aşırı tepkiler vermesi, savaş-kaç ve donakal tepkileri, üzüntü, kaygı, çökkünlük, suçluluk, utanç duyguları ortaya çıkabilmektedir. TSSB, DSM-5’e göre belirtilerin 1 aydan daha uzun sürdüğü durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bu durumda kişinin psikolojik yardım alması, sorunun kronikleşmemesi için önemli ve gereklidir. Psikolojik yardım almaya geç kalınması, sorunun da çözümünü zorlaştıracaktır.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tedavisinde Bilişsel Davranışçı Psikoterapi
Travmanın bilişsel davranışçı terapi sürecinde, yaşanılan travmayı öyküleştirmek ve kaçma-kaçınma davranışlarının üstesinden gelmek çok önemlidir. Travmayı danışanın anlatması ve sonrasında duygu kontrolü yapılması, aynı zamanda olayı danışana iyi gelecek biçimde yeniden değerlendirme, bilişsel müdahale stratejileridir. Kişinin travmaya ilişkin düşünceleriyle olumlu anlamda yapılacak değişiklikler, terapinin bilişsel boyutudur.
Davranışçı boyutta ise kişinin travma neticesinde oluşan kaçma, kaçınma ve güvenlik davranışlarının üstesinden gelmesi iyileşmeyi sağlamaktadır. Örneğin, deprem korkusundan dolayı evine giremeyen kişinin davranışı bir kaçma davranışıdır. Kişinin aşamalı olarak bu davranışını değiştirmesiyle evine girebilmesi sağlanmakta ve tedavi başarıyla sonuçlanmaktadır.
Travma sonrasında kişinin yaşadığı duygu korku ise bunun tedavisi daha kolay olabilmektedir. Ancak utanç duygusunun tedavisi daha zor ve karmaşıktır. Doğal afet gibi travmalar daha kolay tedavi edilebilirken, insan eliyle oluşan travmaların tedavisi daha zor olabilmektedir.
Son Söz
Bu yazıda psikolojik travmanın ne olduğu, travma sonrası tepkiler, Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tedavisinde Bilişsel Davranışçı Psikoterapilere değinilmiştir. Psikolojik travma ve tedavisine ilişkin genel bilgilerin kaleme alındığı bu yazı, dilerim sizler için fayda sağlayıcı olacaktır.
Sağlıklı günler.