Perşembe, Kasım 27, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Pozitif Psikolojinin Yanlış Anlaşılması: Sürekli Mutlu Olmalısın Baskısı

Günümüz dünyasında mutluluk sanki zorunlu bir ihtiyaç gibi sunuluyor, sosyal medyada karşımıza çıkan fotoğraflar, motivasyon videoları ve her daim pozitif kal önerileri… farkında olmadan bizlere şu mesajı veriyor: “Mutlu olmalısın. Eğer mutlu değilsen bir sorun var.” Oysa psikoloji bilimi, duyguların tek boyutlu olmadığını ve sürekli pozitif olma çabasının ruh sağlığı için yorucu olduğunu söylüyor. Pozitif psikoloji, ortaya çıktığı günden bu yana birçok yanlış anlaşılmaya maruz kaldı. Martin Seligman ve Mihaly Csikszentmihalyi tarafından temellendirilen bu alanın amacı, insanların güçlü yönlerini, yaşam doyumunu ve iyi oluş halini geliştirmektir. Fakat zaman içinde bu bilimsel yaklaşım, popüler kültür tarafından “hep mutlu ol”, “kötü hissetmek yasak” gibi aşırı sloganlara dönüştürüldü. Sonuç olarak pozitif psikolojinin özünde olmayan bir mutluluk baskısı hayatımıza girdi.

Sürekli Mutluluk Arayışı Bir Tuzak mı?

Psikolojide zehirli pozitiflik kavramı, son yıllarda çokça tartışılan konular arasında yer alıyor. Zehirli pozitiflik, kişinin yaşadığı olumsuz duyguları bastırması, inkâr etmesi veya değersizleştirmesi anlamına geliyor. Bir arkadaşımıza “Üzülme boş ver pozitif ol, her şey iyi olacak!” demek iyi niyetli olsa bile karşı tarafta “Negatif duygu yaşamak yanlış mı?” hissi yaratabiliyor.

Bilimsel olarak insanın en sağlıklı duygusal işleyişi, olumlu ve olumsuz duyguların bir arada var olabildiği durumdur. Psikoloji; üzüntüyü, öfkeyi, hayal kırıklığını veya kaygıyı tamamen ortadan kaldırmayı değil, bu duyguları tanıyıp düzenleyebilme kapasitesini artırmayı hedefler.

Mutluluğu zorlamak ise paradoksal bir etki yaratır. Yapılan çalışmalar da bunu kanıtlar: İnsanlar mutlu olmaya zorlandıkları durumlarda daha az mutlu olduklarını belirtmiştir. Çünkü beklenti ve gerçeklik çakıştığında kişi “Başaramıyorum, demek ki bir sorun var” düşüncesine kapılır.

Pozitif Psikoloji Gerçekte Ne Diyor?

Pozitif psikoloji hiçbir zaman “Sürekli mutlu olun” dememiştir. Aksine alanın kurucuları bu yanlış anlaşılmayı defalarca vurgulamıştır. Bu yaklaşımın temel hedefi, kişinin sadece güçlü yönlerine odaklanması değil; aynı zamanda yaşamın getirdiği zorlayıcı süreçlerde bile anlam bulabilme kapasitesini artırmaktır.

Yani pozitif psikoloji, bir tür “zorlukları görmezden gelme sanatı” değildir.
Aksine gerçekçi iyimserliği savunur.

Gerçekçi iyimserlik şöyle der:

  • Zorluk var.

  • Acı var.

  • Ama dayanma kapasitem de var.

  • Ve ben bu süreçten bir şey öğrenebilirim.

Bu yaklaşım, hayatın bütününü “iyi hissetme” üzerine kurmak yerine, duyguların dalgalı ve çok boyutlu bir akış olduğunu kabul eder.

Olumsuz Duyguların Değeri

Negatif duygular uzun yıllar “istenmeyen” olarak tanımlanmıştı. Ancak artık biliyoruz ki üzüntü, öfke, suçluluk ve kaygı gibi duygular insanın iç dünyasında oldukça işlevseldir.

  • Üzüntü: Kayıp yaşadığımızı fark etmemizi sağlar.

  • Kaygı: Tehlike algısını artırır, bizi hazırlıklı hale getirir.

  • Öfke: Sınırlarımızın ihlal edildiğini gösterir.

  • Korku: Hayatta kalmamıza yardım eder.

Bu duyguların hiçbiri “bizi rahatsız etmek için” yoktur. Hepsinin evrimsel ve psikolojik bir işlevi vardır. Pozitif psikoloji de bu nedenle tek bir duygu moduna takılı kalmayı değil, duygusal esnekliği savunur.

Duygusal esneklik; kişinin hangi duyguyu ne zaman yaşadığının farkında olması, buna uygun tepki verebilmesi ve duygularıyla bağını koparmadan yol alabilmesi anlamına gelir.

Gerçek İyi Oluş Bir Denge Sanatı

Pozitif psikoloji, mutluluğu bir hedef değil, bir yan ürün olarak tanımlar.
Kişi;

  • anlamlı ilişkiler kurduğunda,

  • hayatında değerli bulduğu aktiviteleri yaptığında,

  • hedeflerine ilerlediğinde

  • kendini geliştirebildiğinde

iyi oluş hali kendiliğinden ortaya çıkar.

Başka bir deyişle:

Mutluluk Bir Sonuçtur; Zorlayarak Elde Edilen Bir Performans Değildir.

Pozitif psikoloji yanlış anlaşıldığında kişiyi gerçek duygularından koparıp sahte bir mutluluk kültürüne itebilir. Ancak doğru anlaşıldığında bireyin yaşamında anlam, umut, dayanıklılık ve içsel güç geliştirmesine yardımcı olur.

Asıl mesele pozitif olma baskısı değil,
duyguların tamamını kabul edebileceğimiz bir içsel alan yaratmak.

Çünkü insan olmanın özü tam burada saklıdır:
Eksik, kırılgan, umutlu, güçlü, zaman zaman da yorulmuş… ama tüm bunların bir arada değerli olduğu bir bütünlük.

Kaynakça

  • Seligman, M. E. P. (2011). Flourish: Mutluluk ve İyi Oluş Üzerine Bir Anlayış.

  • Fredrickson, B. L. (2011). Pozitif Duyguların Pozitif Psikolojideki Rolü.

  • Bastian, B. et al. (2014). Mutlu Olmaya Çalışmanın Karanlık Yönü: Mutluluk Baskısının Sonuçları.

Elif Gökhan
Elif Gökhan
Elif GÖKHAN, 2014 yılında İşletme bölümünden mezun olduktan sonra psikoloji alanında eğitimine yönelmiştir. İstanbul Gelişim Üniversitesi Psikoloji bölümünde eğitimine devam etmektedir. Çocuk testleri ve resim analizi üzerine çeşitli eğitimler alan Gökhan, sinir bilimi alanında kongre ve seminerlere dahil olmuştur. Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü gibi kamu kurumlarında saha stajı deneyimi edinmiştir. Klinik Psikoloji, Toplumsal Travmalar ve Psikoeğitim içerikleriyle ilgilenmektedir. Psikolojiyi herkes için ulaşılabilir ve anlaşılır kılma amacıyla yazılar kaleme almaktadır. Akademik gelişimini sürdürürken dijital platformlarda içerik üretimiyle de ruh sağlığı alanına katkıda bulunmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar