Seanslarda çokça karşılaşırız: “Neden ayrılmakta zorlanıyorum?” sorularını. Yapılan çalışmalar, bazı kişilerin ilişkiler kötü gittiğinde, olumsuz düşünce ve duygulara rağmen ilişkide kalmaya eğilimli olduğunu gösteriyor. Yani, insanlar bir yol ayrımına geldiklerinde, uzun vadeli ilişkiye giden yol, tek başına kalmaya giden yoldan daha kolay görünüyor. İlişkiyi devam ettirmenin verdiği rahatlık, mutlu olmadıkları ilişkiyi bitirmekten daha cazip geliyor.
Terapi odasında, çiftlerde veya bireysel gelen danışanlarda ölü bölgeye girmiş ilişkilerini devam ettirmeye çalışmalarını, artık hiç yaşam belirtileri göstermeyen ilişkilerini bırakmakta zorlandıklarını görüyoruz. Aslında, bu kişiler için böyle bir şeyi kabul etmek veya fark etmek; suçluluk, öfke ya da korku gibi duyguları tetikleyebiliyor. Kişiler de bu duyguları yaşamamak adına mutsuz ilişkilerini devam ettirme motivasyonunda olabiliyorlar.
Bu tür ilişkilerde, bir ayrıl bir barış hikayesi duyarız. Bu durumun da partnerlerde kaygı ve depresyona yol açtığını yapılan çalışmalarda görüyoruz. Örneğin, Missouri Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, tekrar tekrar başlayan ve biten ilişkilerin giderek daha olumsuz ruh sağlığı sonuçlarına yol açtığını buldu. Bu olumsuz etkiler bir yıldan daha uzun süre devam edebilir; kaygı ve depresyon belirtilerini, daha zayıf iletişimi ve genel yaşam doyumunun azalmasını kapsar.
Neden İlişkiler Bu Kadar Stresli?
İlişkide yaşanan birçok problem olabilir. Örneğin, iletişimsizlik, güven eksikliği, çatışan değerler ve hedefler, kişilik veya davranış farklılıkları, karşılanmamış duygusal veya fiziksel ihtiyaçlar… Partnerinizle tartışmalar yaşadığınızda çözülmesinin imkânsız olduğunu düşünebiliriz. Ancak tartışmaların yanı sıra, çarpıtılmış düşünceler de çok fazla rol oynar.
Birçok çift çözmek yerine kimin haklı kimin haksız olduğuna daha çok odaklanır ve bu çarpıtılmış düşüncelerin farkına varmaz. Yapılan araştırmalarda, yaygın çarpıtılmış düşünceler olarak sonuca atlama ve etiketleme bulunmuştur. Yani örneğin, bir süre mesaja cevap vermemenin sebebini direkt aldatmaya bağlamak ya da “sen narsistsin” gibi etiketlemeler yapmak.
Sağlıklı ilişkilerde partnerler bu toksik düşünce ve sözleri kontrol altında tutmayı öğrenirler. Bunun yolu, partnerlerinin olumlu yönlerine odaklanmak ve onlara hak ettikleri iyi niyeti vermekten geçer. Ancak tüm bunların ötesinde tüm ilişkiler sağlıklı değildir ve sağlıklı olmak zorunda da değildir.
Bir ilişki kurtarılmaya değer değil ise mutsuzluk ve değersizlik hissi yaratıyor ise o ilişkiden çıkmanın zamanı gelmiştir. Ancak birçok insan bu kararı vermekte zorlanır. Gelin birlikte partnerlerin ayrılmakta zorlanmalarının 10 nedenine bakalım.
Partnerlerin Ayrılmakta Zorlanmasının 10 Nedeni
1. Yalnız Kalma Korkusu
Ayrılmakta zorlanmanın en önemli sebeplerinden biridir. Birçok kişi yalnız kalmanın dayanılmaz olacağına inanır. Özellikle uzun süreli ilişkilerde alışkanlıkla birlikte birçok paylaşım yapılır. Artık o kişiyle yemek yer, film izler, dışarı çıkar. Ancak ayrıldıktan sonra bunları yalnız yapacağını düşünmesi kişiye ürkütücü gelir. Ayrılık sonrasında bu alışkanlıkların ortadan kalkması, kişinin kendisini “yarım kalmış” hissetmesine yol açar.
2. Bağlanma
John Bowlby’nin bağlanma kuramına göre insanlar duygusal bağlarını kolay kolay bırakmak istemez. İyi anılar, birlikte geçirilen yıllar, paylaşılan sırlar partnerden kopmayı zorlaştırır. Çünkü kişi, partnerini sadece sevgili olarak değil; sırdaş, güven kaynağı ve hatta bazen aile gibi görür. Yıllarca paylaşılan anılar, ortak çevreler, birlikte atılan adımlar kişiyi derinden bağlar.
3. Suçluluk
Ayrılmak isteyen taraf, partnerin incineceğini düşünür ve bu yükü taşımakta zorlanır. Kendini “bencil” ya da “kötü” hissedebilir. Örneğin, “Biliyorum artık mutlu değilim ama onu terk edersem yıkılır. Ona bunu yapamam.” gibi düşünceler ortaya çıkar. Böyle durumlarda kişi kendi mutsuzluğunu ikinci plana atar ve “en azından o üzülmesin” diye kalmaya devam eder.
4. Bağımlılık
İlişkide partner bir “dayanak” haline gelmişse, kişi onsuz yapamayacağını düşünür. Bu bağımlılık duygusal da olabilir, günlük yaşam işlerini sürdürebilmek için pratik destekle ilgili de olabilir. Örneğin, faturaları sürekli olarak diğer partner ödüyor ise, ödemeyen kişi için “her şeyi o halleder, onsuz yapamam” gibi bir bağımlılık gelişebilir. Bu da ayrılığı zorlaştırır.
5. Gelecek Belirsizliği
Biliyorsunuz ki belirsizlik kaygı yaratan durumlardan birisidir. İlişkide kişi mutsuz olsa da belli olan bir şey vardır, ancak ilişkinin bitmesi belirsizliği doğurmuş olacaktır. Yani, ayrılık sonrası “bundan sonra ne olacak?” kaygısı insanı etkiler. Yeni bir eve taşınmak, yeni sosyal çevre bulmak, yeniden flört etmek göz korkutucu olabilir.
6. Düşük Benlik Saygısı
Kendini değersiz hisseden kişiler, “Beni kimse istemez” veya “Ben sağlıklı bir ilişkiyi hak etmiyorum” gibi inançlarla kalmaya devam eder. Bu kişiler, bir daha sevilmeyeceğini düşünürler.
7. Gelecek Umudu
Partnerin değişeceğine ya da ilişkinin düzeleceğine dair umudu bırakmak kolay değildir. “Bir gün daha sabredeyim” düşüncesi yıllarca sürebilir.
8. Sağlıksız Aşkın Çekimi
Yoğun duygular bazen mantığın önüne geçer. Kıskançlık, iniş çıkışlı kavgalar, tutkulu barışmalar bir kısır döngü yaratır.
9. Finansal Bağımlılık
Özellikle ekonomik güç eşit değilse, kişi maddi kaygılar yüzünden ayrılamaz.
10. Sosyal Baskı
Aile, arkadaşlar veya toplumun “başarısız” gözüyle bakacağı düşüncesi ayrılığı zorlaştırır.
Sonuç
Ayrılık evet zor, ancak sağlıksız bir ilişkide kalmak daha zordur. Ayrılık süreci “başarısızlık” demek değildir. Bu süreci kendini tanıma, ihtiyaçlarını keşfetme, yeni fırsatlar değerlendirme süreci olarak görülmelidir.
Ayrılık, çoğu zaman sadece iki kişinin ilişkisini bitirmesi değildir; aynı zamanda kişinin kendi içsel dünyasıyla, korkularıyla, inançlarıyla ve bağlanma biçimleriyle yüzleşmesini de beraberinde getirir.
Bu sebeple cesaret isteyen bir durumdur. Ancak unutmayın ki imkânsız değildir. Sizi mutsuz eden bir ilişkide kalmak mı? Yoksa kendinize fırsat verdiğiniz bir başlangıç yapmak mı?