Romantik ilişkilerde yakınlık yalnızca fiziksel temasla tanımlanmaz; duygusal bağ, iletişim ve karşılıklı anlayış, bu yakınlığın temel taşlarını oluşturur.
Ancak birçok çift, özellikle cinsellik söz konusu olduğunda, konuşmaktan kaçınır.
Bu kaçınma, zamanla duygusal uzaklaşmayı da beraberinde getirir.
Oysa cinsellik yalnızca bedensel bir eylem değil, aynı zamanda duygusal bağın, güvenin ve karşılıklı kabulün bir göstergesidir.
Buna rağmen utanç, reddedilme korkusu veya öğrenilmiş toplumsal kalıplar, çiftlerin bu konudaki iletişimini zorlaştırır.
Cinsellik Hâlâ Bir Tabu mu?
Birçok kültürde cinsellik hâlâ tabu olarak görülmektedir.
Çocukluk döneminde “ayıp”, “günah”, “konuşulmaz” gibi mesajlarla büyüyen bireyler, yetişkinlikte de bu konularda kendini ifade etmekte zorlanır.
Böyle bir öğrenme biçimi, bireylerin cinsel arzularını, sınırlarını ve duygusal ihtiyaçlarını konuşmalarını engeller.
Bu durum, çiftler arasında görünmeyen bir duvar örülmesine neden olur.
Sessizlikle Gelen Uzaklık: Bir Klinik Gözlem
Klinik gözlemler de bu durumu destekler niteliktedir.
Örneğin, Ayşe ve Emre çifti yıllardır evlidir; fakat cinsellik üzerine açık bir konuşma hiç yapmamışlardır.
Ayşe, isteğini dile getirdiğinde reddedileceğinden korkarken, Emre performans kaygısı nedeniyle konuyu gündeme getirmekten kaçınır.
İki taraf da sessizliği bir tür korunma stratejisi olarak kullanır.
Ancak bu sessizlik zamanla duygusal bağın zayıflamasına, temasın yerini tahminlerin ve yanlış anlamaların almasına yol açar.
Sonuçta ilişki görünürde sürse de, duygusal olarak giderek mesafeli bir hâle gelir.
Bağlanma Stilleri ve Cinsel İletişim
Bu süreçte bağlanma stilleri belirleyici bir rol oynar.
Kaygılı bağlanan bireyler, reddedilme korkusu nedeniyle isteklerini bastırma eğilimindedir.
Kaçıngan bağlanan bireyler ise duygusal açıklığı tehdit olarak algılayarak geri çekilebilir (Hazan & Shaver, 1987).
Her iki durumda da iletişim engellenir ve ilişki içinde görünmeyen ama güçlü bir duvar oluşur.
Partnerler birbirlerinin duygusal tepkilerinden çekindikçe, konuşulmayan her konu mesafeyi daha da artırır.
Konuşulmayan Cinsellik, Eksilen Duygusal Bağ
Cinselliğin konuşulmaması yalnızca bedensel yakınlığı değil, duygusal bağı da zedeler.
Kişi kendini anlaşılmamış, değersiz ya da yalnız hissedebilir.
Oysa yapılan araştırmalar, cinsel iletişimin hem ilişki doyumunu hem de duygusal bağlılığı güçlendirdiğini göstermektedir (Mark & Jozkowski, 2020; Reis & Shaver, 2018).
Başka bir deyişle, cinsellik hakkında açıkça konuşabilen çiftler, birbirlerine yalnızca fiziksel değil, duygusal olarak da daha yakındır.
Cinselliği Konuşmak: Öğrenilen Bir Beceri
Cinsellik üzerine konuşabilmek bir yetenekten ziyade, öğrenilmesi gereken bir beceridir.
Birçok birey bu konuda “başarısız” değildir; yalnızca bu dili hiç öğrenmemiştir.
Küçük adımlarla başlamak,
“Ben şöyle hissediyorum” gibi ben dili ifadelerini kullanmak iletişimi kolaylaştırır.
Partneri suçlamadan, yargılamadan dinlemek güven ortamını güçlendirir.
Bu güven duygusu yerleştikçe, cinsellik konusundaki konuşmalar da daha doğal ve rahat bir hâl alır.
Empati ve Duygusal Güvenin Rolü
İletişim yalnızca sözcüklerle değil, aynı zamanda empatiyle de ilgilidir.
Partnerin duygularına, arzularına ve sınırlarına saygı göstermek, ilişkinin temelinde yer alan güveni pekiştirir.
Açık iletişimin olmadığı ilişkilerde bireyler genellikle kendi iç dünyalarına çekilir ve bu da yalnızlık hissini artırır.
Oysa paylaşım, duygusal yakınlığın en güçlü iyileştiricisidir.
Terapötik Destek: Sessizliği Diyaloğa Dönüştürmek
Bazı durumlarda, geçmiş travmalar, beden algısı sorunları veya utanç temelli inançlar nedeniyle bireylerin bu konuda konuşması güçleşebilir.
Böyle durumlarda cinsel terapi veya çift terapisi, süreci kolaylaştırıcı bir rol oynar.
Terapide amaç yalnızca cinselliği konuşmayı öğrenmek değildir;
aynı zamanda ilişkideki duygusal teması yeniden kurmak, birbirini duymayı ve anlamayı sağlamaktır.
Bu süreçte çiftler hem kendi ihtiyaçlarını tanımayı hem de partnerlerinin duygusal dünyasını fark etmeyi öğrenir.
Sonuç: Gerçek Yakınlık Konuşabilmekle Başlar
Sonuç olarak, cinsellik hakkında konuşamamak yalnızca yatak odasında yaşanan bir sorun değildir;
ilişkinin geneline yayılan bir sessizliktir.
Konuşulmadıkça büyüyen bu sessizlik, duygusal bağın zayıflamasına neden olur.
Oysa cinsellik konuşuldukça normalleşir; paylaşıldıkça yakınlık yeniden doğar.
Partnerle bu konuda açık bir iletişim kurmak, yalnızca bedensel değil, ruhsal bir bütünlüğün de kapısını aralar.
Gerçek yakınlık, temasla değil; konuşulabilen, duyulabilen ve güven içinde yaşanabilen bir bağla mümkündür.
Kaynakça
Hazan, C., & Shaver, P. (1987). Romantic love conceptualized as an attachment process.
Journal of Personality and Social Psychology, 52(3), 511–524.
https://doi.org/10.1037/0022-3514.52.3.511
Mark, K. P., & Jozkowski, K. N. (2020). Communication about sexual needs, desires, and boundaries in romantic relationships: Associations with satisfaction.
Journal of Sex Research, 57(6), 731–743.
https://doi.org/10.1080/00224499.2019.1695723
Reis, H. T., & Shaver, P. (2018). Intimacy as an interpersonal process.
In S. Duck (Ed.), Handbook of Personal Relationships (pp. 367–389). Wiley.


