Olumsuz duygular, doğaldır ki insanların kaçtığı ve yine belki bazen kaçtıkları için kendilerini kovalayan, böyle olunca da ansızın olmadık yerlerde ortaya çıkan şeylere dönüşebiliyorlar. Bir şarkı sözünde, izlenilen bir film sahnesinde, bazen günlük hayattaki herhangi bir olayda, bazen de duygulandığımızı ifade ettiğimiz durumlarda, zihnimiz içinde beliriveriyorlar. Nasıl ki kötü çocuk yoksa, aslında kötü diye tabir edilen duyguda yoktur. Onları yaşamımızı güzelleştirmek ve psikolojik sağlığımızı iyileştirmek için kullanabiliriz.
Olumsuz Duygu Nedir? Ne Değildir?
“Olumsuz” denmesi aslında biraz adlandırma ile ilgili bir problem gibi görünüyor. Çoğunlukla duyguların bazı önemli işlevleri vardır. Önemli olan bu işlevin ne olduğunu fark etmektir. Olumsuz duygular aslında bizim için birer işarettir. Tıpkı yol kenarındaki trafik levhaları ve ışıkları gibi, bize neler yapmamız gerektiği ile ilgili ipuçları ve bilgilerverirler. Örneğin üzüldüğünüzde, kendimize sormamız gereken şeylerden biri şu olabilir: İhtiyacım olan şey ne? Bu ihtiyacı nasıl karşılayabilirim veya karşılanmasını talep edebilirim? Odak noktamız duygunun kendisi değil, onun bize ne söylediğidir. Birisi ayağımıza bastığında, “of ayağım acıyor” dememiz bu ağrıyı dindirmeyecek; ayağımızı çekmemiz veya ayağımıza basanı uyarmamız gerekecektir.
Olumsuz Duygularla Baş Etmek İçin Yapılan İşlevsiz Şeyler
Kaçınma, birçok canlıda olduğu gibi insanlarda da en temel baş etme mekanizmalarından biridir. Düşünmekten ve hissetmekten kaçmak, kaçınmak için neşeli bir hayat sürmeye çalışmak, sosyal medyada fazlaca ve amaçsızca vakit geçirmek, oyun oynamak, yoğun çalışmak, kumar ve diğer bağımlılıklar, insanların bazen duygulardan kaçınırken yakalandıkları birtakım problemler olarak sıralanabilir.
Olumsuz Duygulara Yönelik Bakış Açımızın Şekillenmesi
Kültürümüzde, erkekler ağlamaz şeklinde bir tabir vardır. Olumsuz diye tabir edilen duyguları bastırmaya yönelik bir eğilim ve bunun uygun davranış olduğuna dair bir kalıp olduğunu düşündürmektedir. Öfke kötü bir duygudur, mesela öfkeli çocuk kötü ve iyi disipline edilmemiş bir çocuktur şeklinde söylemlerle karşılaşırız. Doğal olarak, yetiştirildiğimiz, büyüdüğümüz ortamda duyguların, özellikle olumsuz diye tabir edilen duyguların kötü, istenmeyen, doğru olmayan şeyler olduğunu öğrenerek büyüyoruz. Bu da sonraki dönemlerde, bu duyguları bastırmaya ve bunlardan kaçınmaya yol açar. İlişkilerde, örneğin “erkek güçlü olmalı”, “üzülen erkek light erkektir” gibi tanımlamalar, kadına öfke yakışmaz gibi söylemler, olumsuz duygulardan uzaklaşmak için birer neden sağlar ve elbette bu da gelişmek ve iyileşmek fırsatını kaçırmamıza yol açar. Deyim yerindeyse açık bir yara ile hayatımızı sürdürüyoruz, üstüne üstlük bazılarımız bunun farkında değil, bazılarımızsa “yaram acıyor” diyor sadece.
Olumsuz Duygu Mu? Biriken Duygular Mı?
Bazen duygular katman katman üst üste biner. İfade edilen duygu ile yaşanılan ve hissedilen başka olabilir. Örneğin uzun süre bastırılan, ifade edilmeyen üzüntü, bir süre sonra öfkeye dönüşebilir. Öfkeli durum, kişinin kendisini böyle etiketlemesi, alttaki üzüntünün fark edilmemesi ve ona iyi gelecek şeylerin yapılmamasına yol açabilir.
Duygular ve İletişim
Olumlu ve olumsuz her duygu, sağlıklı bir iletişim için gereklidir. Ancak olumsuz duyguların ifade edilmemesi veya ifade edildiğinde anlaşılmaması, kabul görmemesi, kişinin duygularını bastırmasına, kendini ifade etmekten uzaklaşmasına yol açabilir.
Örneğin, arkadaşım kız arkadaşı tarafından terk edildi veya ayrıldılar diyelim. Üzüntüsünü ve özlemini ifade ettiğini düşünelim: “Aman be, takma kafana, zaten seni hak etmiyordu“, “Canım elini sallasan ellisi“, “Bak falanca kızın sende gözü var” gibi söylemler, kişinin bazen anlatacaklarını kursağından bırakmasına yol açabilir.
Duymamıza Rağmen Niye Anlamıyoruz? Anlatmamıza Rağmen Niye Anlaşılmıyoruz?
İletişim denen ve iki kişi arasında gerçekleşen şey, aslında bir diyalogdur. Ancak çoğunlukla insanlar kalabalıklar içinde monologlar yaşıyor ve bu da haliyle anlaşılmama, yalnızlık, ait hissetmeme gibi durumlara neden olabiliyor. Çocukken kurduğumuz iletişim oldukça nettir; bir çocuk istediği şeyi minimum kelime ile ve maksimum netlikle iletir. Falanca marka çikolatalı dondurma isterim der. Sizin bunu vanilyalı olarak anlama olasılığınız olmaz. Çocuğa vanilyalı dondurma götürürseniz, “Ben bunu istememiştim” der. Yetişkinlerde ise iletişim çok dolaylı ve netlikten uzak oluyor. Duygularımızı, düşüncelerimizi, ihtiyaçlarımızı somut ve minimum kelime ile ifade etmek, anlaşılmaya giden en kestirme yollardan biridir.
Ayrıca, birini dinlerken de kafamızın içindeki sesleri değil, karşı tarafa ne cevap vereceğimizi değil, öncelikle duymak için dinlemek; bu insan ne hissediyor, ne düşünüyor diye kafa yormak ve dinlediklerimizi ona aktarmak çok önemlidir.
Olumsuz Duyguları Bastırmak Yerine Kabul Etmek Neden Önemlidir?
Olumsuz duygular gelişimimiz için birer fırsattır. Onları bastırmak, verdikleri mesajlara kulak kabartmamak, iyiliğimize giden yolu tıkamaktır. Örneğin, bir bebeğin ağlamadığını düşünün. Rahatsızlığını sözel öncesi dönemde ifade etmenin tek yolundan mahrum kaldığında, fiziki ve duygusal sağlığı tehlikeye girebilir. Üzüntü, yaygın olarak bastırılan bir duygudur. Kuyruğu dik tutmak, güçlü olmak gibi tabirler, duyguları bastırmanın sözel ve mantıksal ipuçlarıdır. Üzüntüyü bastırdığınızda, anlaşılmaya ve sizi üzen durumu ortadan kaldırmaya yönelik fırsatını kaçırmış olursunuz.
Sonuç:
Öncelikle kendi duygularımızla temas kurmayı öğrenmeli ve dikkatimizi içimizde olup bitene vermeliyiz. Ne hissediyorum, bu duygu hangi karşılanmamış ihtiyacımın sonucu olarak ortaya çıkıyor? Bu ihtiyacımın karşılanması için ne yapabilir veya ne talep edebilirim? Olumsuz duygum acaba beni etkileyen durumla ilgili gerçekçi olmayanama o an bana doğru gibi gelen düşüncemden mi kaynaklanıyor? Eğer öyleyse, daha gerçekçi düşünce ne olurdu? Sevdiğim birine ne söylerdim böyle bir durumda? Daha iyi hissettiğimde bu duruma nasıl bakardım? Kendimi ifade ederken ne kadar net ve sade oluyorum? “Üzüldüm çünkü sen telefonla aramama dönmediğinde değersiz hissettim” gibi bir geri bildirim, karşınızdaki insanın bu şeyleri değiştirebilmesine yol açabilir. “Sen beni üzüyorsun” gibi bir suçlayıcı ifadeden daha işlevseldir. Suçlama içerikli ve genel konuştuğunuzda, karşınızdaki insan savunmaya geçip, “Bana haksızlık ediyorsun” gibi başka bir suçlayıcı ifade kullanabilir; bu da çatışmaya dönüşebilir.
Bununla birlikte, çok yoğun duyguda durmayı bilmek, tepkimizi ve sözlerimizi biraz geciktirmek, üstüne düşündükten ve yoğun duyguya iyi gelecek bireysel bir şeyler yaptıktan sonra kendimizi ifade etmek daha yararlı olacaktır. Bireysel gelişimimizin ve iyiliğimizin rehberi olan olumsuz duygulara lütfen gereken özeni gösterelim. Olumsuz diye tabir edilen, kaygı, korku, öfke, üzüntü gibi duygular, kendimizi geliştirmek ve daha tatmin edici bir hayat yaşamak için kullanabileceğimiz birer pusula gibidir.