Narsisizm, en temel haliyle kişinin kendine duyduğu aşırı hayranlık, empatiden yoksun olma ve bunların yanı sıra sürekli başkaları tarafından onaylanma, takdir edilme ihtiyacı duyan bireylere denir.
Narsisizm Nedir? Psikolojik Bir Spektrum
Psikolojik düzlemde ele alındığında, narsisizm bir spektrumdur. Yani her bireyde sağlıklı düzeyde bazı narsistik özellikler bulunabilir. Ancak bu özelliklerin dozları artıkça kişiye zarar verir ve sağlıklı alandan çıkıp patolojik seviyeye ulaşabilir. Bu noktada narsistik kişilik bozukluğu olarak adlandırılan tabloya dönüşebilir.
Bu tabloda bireyler kendilerini çok özel ve ayrıcalıklı görürler. Eleştiriye karşı tahammülsüzdürler ve manipüle etmeye yatkındırlar. Dışarıdan oldukça özgüvenli, etkileyici, başarılı görünebilirler; ancak bu mükemmel görüntünün altında çoğu zaman derin bir yetersizlik duygusu ve porselen bir vazo gibi gizlenmiş kırılgan benlik yatar.
Narsistle İlişki: Büyüden Huzursuzluğa
“İlişki ilk başta büyüleyiciydi. Gözlerinin içine bakarken sanki dünyadaki en özel kadın benmişim gibi hissettiriyordu. Ama zamanla o büyü yerini belirsiz bir huzursuzluğa bıraktı. Sürekli kendini sorgulayan bir benlik, elimde yavaş yavaş eriyen bir özgüven bıraktı.”
Narsistle bir ilişki yaşamak, dışarıdan romantik ve tutkulu bir fırtına gibi görünse de içeride yavaşça tükenen bir ruhun hikâyesidir. Narsist bir partnerle kurulan ilişki, dışarıdan harika gözükür. Cazip, etkileyici, karizmatik tavırları, güvenli duruşu ve sizi en özelmişsiniz gibi davranışlarından başta etkilenebilirsiniz. Ancak bu büyü, zaman geçtikçe yerini derin yaralar bırakan duygusal manipülasyona bırakır.
Sizi bulutlara çıkaran o kişi, sizi yere çakmaktan çekinmez. Zamanla sizi küçümseyen, eleştiren, suçlayan birine dönüşür. Suçluluk hissetmeye başlarsınız. Örneğin:
“Bu adam başta çok ilgiliydi, harika bir eşti, acaba ben mi bir şey yaptım?”
Tam burada manipüle olmaya başlamışsınızdır. Artık o ilişkinin merkezinde olan şey sevgi değil, o kişinin kurduğu üstünlük ve kontrol çabası vardır. O sizi incittiğinde özür dilemek yerine, sizin “aşırı hassas” olduğunuzu söyler. Suçluluk sizdeymiş gibi hissettirir. Zamanla “Acaba ben mi yanlış anladım?”, “Belki de abartıyorumdur” gibi düşünceler zihninizi ele geçirmeye başlar. O sessiz çığlık işte burada başlar: Kimse görmez ama siz içten içe duyarsınız.
Narsist İlişki Döngüsü: İdealizasyon, Değersizleştirme ve Terk
Narsistle kurulan ilişkiler genellikle benzer bir döngü üzerinden ilerler. Bu döngü üç temel aşamadan oluşur: idealleştirme, değersizleştirme ve terk.
- İdealizasyon:
İlişkinin başında narsist kişi sizi adeta bir podyumun en tepesine çıkarır. Sizi hayatının aşkı olarak tanımlar, ne kadar özel ve eşsiz olduğunuzu söyler. Bu döneme “balayı evresi” de denebilir. Sevgi bombardımanı (love bombing) yaşanır: sık sık mesajlar, sürprizler, abartılı iltifatlar… Bu, kendinizi oldukça değerli hissettiğiniz ama aynı zamanda karşı tarafın sizi “bağımlı” hale getirmeye başladığı evredir. - Değersizleştirme:
Bir süre sonra, anlam veremediğiniz bir şekilde davranışlar değişmeye başlar. Eskiden hayran olduğu yönlerinizi eleştirmeye, küçük düşürmeye başlar. Sizi suçlu hissettirir, manipüle eder, duygularınızı görmezden gelir. Bu aşamada, özgüveniniz yavaşça erirken, ilişkinin başındaki o “özel kişi” olma halini geri kazanmak için daha çok çaba göstermeye başlarsınız. - Terk (veya Mesafe Koyma):
Son aşamada narsist kişi, ya ilişkiyi aniden ve hiçbir açıklama yapmadan sonlandırır ya da duygusal olarak tamamen geri çekilir. Sizi boşlukta bırakır. Bu, çoğu zaman “ghosting” şeklinde de olabilir. Terk edilen kişi, neyin yanlış gittiğini anlamaya çalışırken kendini suçlamaya başlar. Ancak döngü bazen burada bitmez; narsist kişi bir süre sonra tekrar dönüp ilişkiyi baştan başlatabilir ve döngü yeniden başlar.
Sonuç: Kendini Yeniden Duyabilmek
Narsist biriyle kurulan ilişki, çoğu zaman kişiyi kendi benliğinden uzaklaştırır. Kimi zaman susarak, kimi zaman anlayarak düzeltmeye çalışırken aslında kendinden vazgeçmeye başlar insan. Ama unutulmamalı ki sevgi; değersiz hissettirerek, suçluluk yükleyerek ya da sürekli sınanarak yaşanmaz.
Bu ilişkilerden çıkmak kolay değildir; çünkü her ayrılık sadece bir kişiden değil, aynı zamanda hayal edilen bir “aşk”tan da vazgeçmeyi gerektirir. Ancak iyileşme, tam da bu yüzleşmeyle başlar. Kırılan yerlerinden yeniden bir “sen” inşa etmek mümkündür.
Kendini tekrar duymaya başladığında, artık sadece bir ilişkiden değil, seni değersizleştiren sessizlikten de özgürleşmiş olursun.