Salı, Ağustos 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Meslek Seçimi: Kendinizi Kaybetmeden Geleceği İnşa Etmek

Meslek seçimi, insan hayatının en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu süreçte bireylerin kaygı yaşaması son derece doğaldır. Aklımıza birçok soru takılabilir: “Bu mesleği sevebilecek miyim?”, “Bu meslek için yeterli miyim?”, “Geliri en yüksek olan meslek hangisi?”
Gelin bu soruların biraz üzerine düşünelim.

Bir mesleği sevip sevemeyeceğimizi ya da o meslek için yeterli olup olmadığımızı anlamanın ilk adımı, o mesleği gerçekten icra edebilir olup olmadığımızı sorgulamaktır. Yani fiziksel, psikolojik, ekonomik veya sosyal sebeplerle mantıken icra edemeyeceğiniz bir meslek için çabalamak; size kısa vadede bir kazanım sunsa da, uzun vadede tatmin edici olmayabilir.

Peki o zaman bir mesleği neye göre seçeceğiz?

Öncelikli olarak kendinize şu soruyu sorun:
“Ben mesleğimi mi seçiyorum, yoksa gelecek planlarımı finanse edebilecek bir iş mi arıyorum?”

Bu soru neden önemli?

Çünkü yaşam standartlarını uzun vadede karşılayacak bir geliri olmayan her birey, bir meslek seçtiğinde aslında kendi hayatından da bazı şeylerden feragat eder.
Örneğin; yüksek gelir getiren ama çok yoğun tempolu bir işte çalışmak, tatillerinizden ya da ailenizle geçireceğiniz zamandan ödün vermeniz anlamına gelebilir. Ya da seçtiğiniz meslek, giyeceğiniz kıyafetten, yemek yiyeceğiniz yerlere kadar yaşam tarzınızı şekillendirebilir.
Yani sadece kazanımları değil; feragat etmek zorunda kalacağınız değerlerinizi de değerlendirmek gerekir.

Bu değerlendirmeyi somutlaştırmanın ve zihni meşgul eden düşüncelerle başa çıkmanın etkili yollarından biri, şu adımları izlemektir:

  1. Aklınıza gelen tüm soruları bir kağıda yazın.

  2. Her birine Sokratik sorgulama uygulayın.

  3. Ardından, gelecek planından neler beklediğinizi bölümler halinde başka bir kağıda yazın.

  4. Son olarak, mesleklere bu beklentiler ve değerler ışığında puan verebileceğiniz bir tablo oluşturun.

👇 Örnek tabloyu aşağıda sizinle paylaşıyorum:

Bu tablo, beklentilerinizi ve düşüncelerinizi görünür kılar. Ancak ne olursa olsun, seçimin sizin elinizde olduğunu unutmayın. Hangi tabloyu yaparsanız yapın, hangi kararı verirseniz verin, o seçimin içinde mutlaka bazı pişmanlıklar olacaktır. Ancak o kararı siz verdiğiniz sürece, bu pişmanlık bile sahiplenilebilir hale gelir.

Şimdi popüler üç soruya dönelim:

  • “Bu mesleği sevecek miyim?”

  • “Bu meslek bana uygun mu?”

  • “Geliri en yüksek olan meslek hangisi?”

Bu sorular, gerçekten meslek seçiminin en önemli soruları mı?

Ya da şöyle soralım:
Bugün bu soruları şu anki şartlarda ve yaşta soruyorsunuz.
Peki, bundan 5 ya da 10 yıl sonraki siz, acaba bu soruları hâlâ bugünkü kadar önemli bulur muydu?

Mesleğimiz, kimliğinizin bir parçası, toplum içindeki yerinizi belirleyen bir rol ve gününüzün büyük kısmını geçirdiğiniz bir alandır. Bir insan gününün yarısını çalışarak geçiriyorsa, bu süre boyunca yaptığı işin ona yalnızca maaş değil, aynı zamanda bir anlam da sunması önemlidir.

Sırf “popüler” ya da “garantili” olduğu için seçilen bir meslek, başlangıçta güven hissi verebilir. Ancak sadece bunlardan ötürü seçildiğinde, zamanla kendinizle olan ilişkinizde çatlaklar yaratabilir. Çünkü yaşayabileceğiniz içsel uyumsuzluk ya da çatışmalar, çevresel takdirleri gölgede bırakabilir.

Yaşadığınız içsel gerilim, hayatın içindeki diğer rollerinize (evlat, eş, ebeveyn, arkadaş, vatandaş…) de farkında olmadan sirayet edebilir. Bu nedenle meslek seçimi, hayatımızın tamamı olmasa da merkezindeki önemli noktalardan biridir.
Mesleğiniz, hayatınızın yaklaşık %60’ını kaplayacak. Peki ya diğer %40?

İşte büyü burada: Yeterince iyi bir meslek, geri kalan zamanınızın da kalitesini yükseltir.

“Ben mesleğimi mi seçiyorum, yoksa gelecek planımı finanse edebilecek bir iş mi arıyorum?”

Bu ayrım basit gibi görünse de, yapacağınız seçimin niteliğini kökten etkiler.
Eğer sadece gelecek planınızı finanse edecek bir iş arıyorsanız, kriterleriniz daha ölçülebilir olur: gelir düzeyi, iş güvencesi, çalışma saatleri…
Ancak bir meslek seçiyorsanız, bu seçim yalnızca geçimin ötesine geçer; tutkularınız, arzularınız ve merakınız da devreye girer.
Mesele sadece yaşamı sürdürmekten çıkar, aynı zamanda o yaşamın içinde kim olarak var olacağınıza uzanır.

Kimi zaman yaptığımız işi yalnızca “geçim” amacıyla sürdürürüz. Kimi zamansa o iş, zamanla bizim hayattaki çağrımıza dönüşür.
Bu ikisi arasında temel bir fark vardır: birinde zaman geçer, diğerinde ise zaman anlam kazanır.
Yeterince iyi bir meslek seçimi, işte bu iki tını arasında dengeyi yakalayabilmekten geçer.
Bu dengeyi kurabilmek için puanlama tablosu gibi somut araçlar kullanmak yol gösterici olabilir.

Ancak bugünkü şartlarınız sizi gelir getirecek bir iş seçimine yöneltiyorsa, bu da anlaşılır ve saygıdeğer bir tercihtir.
Geçim kaygısıyla başlanan bir işte de başarı sağlamak ve zamanla kendinize ait bir hikâye yazmak mümkündür.
Tutkularınız, arzularınız ve merakınız, eğer onlara alan tanırsanız bu kanalda da hayat bulabilir.
Çünkü emek verilen her yol, bir noktada anlam üretmeye başlar.
İnsan, içinde bulunduğu koşullar çerçevesinde de anlam inşa etme kapasitesine sahiptir.

Başlangıçta yalnızca bir zorunluluk gibi görünen bir iş, zamanla ustalıkla yürütülen bir mesleğe ve hatta bir tutkuya dönüşebilir.

Mükemmeli Arzulamak

Hiçbir meslek seçimi tamamen doğru ya da yanlış değildir. Mükemmel seçim diye bir şey yoktur; “benim için yeterince iyi” olan seçim vardır ve çoğu zaman bir kararı sadece bilgiyle değil, biraz da deneyimle verirsiniz.
Bazen bir iş yeri gözlemi, bazen bir gönüllülük faaliyeti, bazen bir sohbet size bir fikir verebilir.
O yüzden hareketsiz kalmak yerine küçük adımlar atarak seçeneklerinizi test edin.

Meslek seçimi tek bir seçenekle değerlendirilebilecek ya da anlık bir karar değil; zamanla şekillenen, değerlerle evrilen, şartlarla güncellenebilen bir yolculuktur.

Karşınıza çıkan her yol ayrımında yalnızca “hangisi daha kazançlı?” ya da “hangisi daha kolay?” sorularını değil, aynı zamanda şu soruyu da sorun:
“Bu yol beni kim olmaya yaklaştırıyor?”
Çünkü meslek sadece ne yapacağınızı değil, kim olacağınızı da belirler.

Şehrinizi değiştirebilirsiniz, arabanızı değiştirebilirsiniz; hatta evliyseniz eşinizle yollarınızı bile ayırabilirsiniz.
Ancak mesleğinizi icra etmeseniz bile kazandığınız bilgilerin yankıları hayatınız boyunca sizinle birlikte gelir.
Bir sanat tarihi mezunu itfaiyecinin bir müze yangınına müdahalesiyle, bu eğitimi almamış bir itfaiyecinin müdahalesi aynı olamaz.
Aynı şekilde, bu iki müdahale bireyler ve toplum üzerinde de aynı etkiyi bırakmaz.

Lütfen unutmayın, hangi kararı verirseniz verin; unutmayın ki seçim sizin olduğunda, yükü de anlamı da size ait olur.

Burak Aygör
Burak Aygör
Burak Aygör, psikolojik danışman olup Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yönelimli çalışmaktadır. Beck Enstitüsü ve Stanford Üniversitesi gibi prestijli kurumlardan eğitim almış; depresyon, anksiyete ve psikolojik ilk yardım gibi alanlarda yoğun çalışmalar yürütmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı bünyesinde 10 yılı aşkın süredir çocuklar, gençler, yetişkinler ve ailelerle çalışmış, AFAD iş birliğiyle gönüllü kriz müdahaleleri gerçekleştirmiştir. Amerikan Danışmanlar Derneği (ACA) ve Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği üyesi olup, BDT’nin Türkiye’de yaygınlaşmasına katkı sunarak Beck Enstitüsü’nün hasta broşürlerini Türkçeye çevirmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar