Perşembe, Ekim 2, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Korkunun Çekiciliği: İnsan Neden Korkmaktan Hoşlanır?

Korku Nedir?

Korku, insanların nesnel bir tehlike ya da durum karşısında gösterdikleri duygusal reaksiyondur. Her ne kadar kaygı duygusuyla benzer yönleri olsa da farklılaştıkları nokta, kaygının var olmayan ya da gerçekleşme olasılığı bile bulunmayan şeylere karşı geliştirilen bir tepki olduğudur. Oysa korku, bireyin bizzat tehlike anında ya da organik bir durumla karşılaştığında gösterdiği tepkiler ve duygular bütünüdür.

Neden Korkarız?

Aslında korkunun temelinde tehlike durumu bulunmaktadır. İnsanlar, tehlikeli olarak hissettikleri durum, kişi veya olayların içerisinde bulunmak istemezler. Bulunsalar bile uzaklaşmak isterler. Bunun temel sebebinin kişilerin korku duygusunun reaksiyonuna değil, korku duygusuyla alakalı geliştirilen fikirlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Dolayısıyla sadece organik bir durumun yaşanması korku duygusuna sebep olmaz. Bireylerin çevrelerinin etkisinde kalmaları, yaşanılan olayları görmeleri veya duymaları bile korkunun açığa çıkmasındaki fikirsel altyapıyı beslemektedir (Gençöz, 1998).

Korkunun gelişmesinde bir diğer etken, evrimsel sürecin getirdikleridir. Yalnızca bireysel deneyimler değil, bunun yanında evrimsel sürecin de etkisi oldukça önemlidir. İnsanlık, tarih boyunca hayatta kalabilmek için etrafındaki tehlikelere karşı savaşmıştır. Bu tür durumlarla mücadele ederken duygusal süreçlerin de bu durumlar özelinde gelişmesi kaçınılmazdır. İşte korku, tam da bu tehditlere karşı geliştirilen ve insanların hayatta kalması için adapte olabilmiş bir reaksiyondur.

Korkunun Gücü ve Etkileri

Tarih boyunca korku, insanlar tarafından manipülasyon ve kontrol amacıyla kullanılmıştır. Ülkelerin liderleri, zamanın büyük diktatör ve yöneticileri tarafından insanlar üzerindeki etkisinin ne kadar büyük olduğu saptanmıştır. Dolayısıyla bu insani reaksiyonu kendi şahsi menfaatleri doğrultusunda kullanmaktan çekinmemişlerdir.

Korkunun manipülatif bir araç olmasının dışında, insanları cezbeden ve onları bu duyguya bağlayan bir tarafı da vardır. Özellikle sinema sektöründe korku filmlerinin izleyicilerde yarattığı etkilerin bağlayıcı bir tarafı olduğu düşünülmektedir. Normal şartlarda korku, her ne kadar bizi yaşama adapte eden bir duygu olsa da insanlar bu reaksiyonun içerisinde bulunmak istemezler. Ancak daha kontrollü ve beynin kendini tehlikede hissetmediği alanlarda korku duygusunun çekici ve cazip tarafı hissedilmektedir.

Bazı bireyler, duygularını tatmin etmek ve sosyal alanda bunları yaşamak için özellikle korku duygusunu öne çıkarabilmektedir. Bunun yanı sıra modern toplumdaki cinsiyet rollerinin, korku duygusuna verdikleri tepkiler birbirinden ayrılmaktadır. Buna ek olarak, duygusal olarak uyarılmaya yatkın olan bireyler özellikle korku gibi yoğun reaksiyonlu duyguları yaşamayı daha çok içselleştirebilirler. Uyarılmayı daha yoğun yaşayan kişiler, korku filmlerine gitme ya da lunaparktaki hız treni ve korku evi gibi kontrollü ortamlarda bu duygusal uyarılmayı daha güçlü hissetme eğilimindedir.

Korku başladığı anda fizyolojimizde bazı değişiklikler olur, bilinçdışımızdaki tehlike alarmı bilinç düzeyine çıkar. Bunun sonucunda amigdala uyarı sistemini çalıştırır ve beyin sapındaki sinir hücrelerine sinyal vererek korku ifadesinin yüzümüze yerleşmesini sağlar. Bu tepki-sinyal olayıyla beraber tetikte olma, hiddetlenme ve irkilme gibi durumlar yaşanabilmektedir (Dinçer, 2017).

Korkudan Haz Almak: Tehlikenin Güvenli Çekiciliği

Genel olarak korku, insanı tetikte tutan ve yeri geldiğinde hayati tehlikesini bile göz önünde bulundurmasını gerektiren bir duygu olsa da insanların bu duyguyu çekici bulmasında, hatta haz almasında çeşitli nedenler sıralanabilir.

Adrenalin ve Dopamin Salgısı

Herhangi bir tehlike anında vücut adrenalin salgılamaya başlar. Bu hormon, vücudu kaç-savaş tepkisine maruz bırakır. Bireyin kalp atışları ve solunum hızı artmaya başlar. Bu reaksiyonları dengelemek için dopamin devreye girer. Beynin ödül sistemini harekete geçirerek kişinin keyif ve haz gibi mutluluk verici duygularını tatmin eder. Dolayısıyla korku, bireyi hem tehlikeli bir süreçte savunma mekanizmasına sürüklerken aynı anda keyif alabileceği heyecanlı bir alanın ortasına da sürükler.

Kontrollü Tehlike

Bireyler korkuyu tetikleyecek faaliyetlerde bulunurken, örneğin korku filmleri izlemek, adrenalini zirveye çıkaracak aktivitelerde bulunmak gibi, beyin o anda kontrollü bir tehlikede olduğunu fark eder. Gerçek bir risk olmadığı için kişi kendini güvenli alanda hisseder.

Katarsis

Korku anı sona erdiğinde vücudun homeostaz düzeni sağlanmış olur. Bu süreçte yaşanılan rahatlama, bireyin stresini azalttığı için korkuya yönelik hazzın artması olası hale gelir. Çünkü bu durum, aslında bireyin içinde baskıladığı çatışmaların korku yoluyla dışa boşaltılmasını simgeleyen bir süreçtir.

Sonuç

Korku, hayatta kalabilmemiz ve uygun şartlara adapte olabilmemiz için açığa çıkan koruyucu bir reaksiyondur. Bireyin bu duygudan özel olarak haz almasının nedenleri, biyopsikososyal ve bireysel etkenlerin meydana gelmesinden kaynaklanmaktadır. Günümüzde teknolojinin gelişimi, sanatın ilerlemesi ve sürdürülebilirliğin desteklenmesiyle birçok duygu durumu ve duygunun evrimine şahit olmaktayız. Korku da insanlığın en ilkel zamanlarından günümüze kadar değişen, gelişen ve insanoğlunun şartlarına ayak uyduran bir duygudur.

Kaynakça

  • Aytekin, M. (2013). Korku sinemasında türler. Atatürk İletişim Dergisi, (5), 63–84.

  • Dinçer, A. (2017). Korku: Dili, kavramlaşması, kültürel boyutu. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim (TEKE) Dergisi, 6(2), 769–798.

  • Gençöz, T. (1998). Korku: Sebepleri, sonuçları ve başetme yolları. Kriz Dergisi, 6(2), 9–16. https://doi.org/10.1501/Kriz_0000000068

  • Şahin, M. (2019). Korku, kaygı ve kaygı (anksiyete) bozuklukları. Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 6(10), 117–135.

Furkan Çalışır
Furkan Çalışır
Furkan Çalışır, Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olmuştur. Klinik psikoloji, cinsel terapi ve bilişsel davranışçı terapi (BDT) alanlarına ilgi duymaktadır. Lisans eğitimi boyunca İstanbul’daki çeşitli hastanelerde staj yaparak vaka analizlerine katılmış, klinik gözlem ve psikoterapi süreçlerini deneyimlemiştir. Mezuniyet projesinde Freudyen psikanaliz perspektifinden seçilmiş sinema filmlerini çözümlemiştir. Yazılarında psikolojik kuramları güncel olaylar, popüler kültür ve bireysel deneyimlerle harmanlayarak anlaşılır bir dille sunmayı hedefler. Özellikle genç yetişkinlerde sık görülen psikolojik süreçlere, bilişsel çarpıtmalar, psikopatoloji ve klinik psikoloji çerçevesinde odaklanarak insan davranışlarının altında yatan psikodinamik temellere ışık tutmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar