Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kıskançlık Gerçekten Zararlı mı?

Kıskançlığı düşündüğünüzde zihninizde ne canlanıyor? Belki bir tartışma, belki kontrolcü bir partner, belki de bir kırgınlık… Şaşırtıcı değil. Çünkü bu duygu çoğu zaman zehirli ve yıkıcı biçimleriyle konuşuluyor. Ancak gelin bu kalıbı birlikte sorgulayalım. Her kıskançlık kötü müdür? Yoksa bazen, dozunda kaldığında, aslında ilişkinin bağlarını koruyan bir sinyal olabilir mi?
Bu yazıda kıskançlığın gölgede kalan işlevsel yönlerine odaklanacağım. Sadece teorik değil, sizin de zihninizde “Ben bu duyguyu nasıl yaşıyorum?” sorusunu canlandıracak bir yolculuk sunmak istiyorum.

Kıskançlık Bir Alarm mı Yoksa Bir Tehdit mi?

Kıskançlık, çoğu zaman üçüncü bir kişiye dair tehdit algısıyla tetiklenir. Partnerin ilgisinin başkasına kayabileceği, sadakatin sorgulanabileceği bir ihtimal ortaya çıkar. Bu da bizde bir alarmı çalıştırır: “Bu kişi benim için önemli. Bir şeyler sarsılıyor olabilir.”
Buraya kadar her şey insani. Asıl farkı yaratan, bu alarmı nasıl yönettiğimiz.

Araştırmalara göre kıskançlık, romantik ilişkilerin sürdürülebilirliği için bazen bağlayıcı bir unsur olarak devreye girebilir. Özellikle romantik ilişkilerde, dozunda yaşanan kıskançlık, partnerin önemsendiğini ve bağa yatırım yapıldığını gösteren bir işaret olabilir (Attridge, 2013).

Evrimsel Psikoloji Ne Diyor?

Evrimsel psikolojiye göre kıskançlık, ilişkileri koruma amacıyla evrimleşmiş bir duygudur. Kadınlar açısından duygusal bağlılığın başka birine kayması, partnerin kaynaklarını riske atarken; erkekler açısından genetik mirasın tehlikeye girmesi kıskançlığı tetikleyici unsurlardır (Buss & Haselton, 2005).
Bu bakış açısına göre kıskançlık, sevgisizlikten değil, bağlanma motivasyonundan doğar. Yani ilişkinize önem veriyorsanız, zaman zaman bu duygunun yüzeye çıkması kaçınılmazdır. Tehlikeli olan bu duygunun kendisi değil, kontrolsüzlüğüdür.

İlişkide Kıskançlık Ne Zaman İşlevsel Olur?

Kıskançlık her zaman yıkıcı değildir; kimi zaman işlevsel bir rol üstlenebilir. Öncelikle iletişimi tetikleyici bir etkisi olabilir. Partnerler, kıskançlık hissiyle birlikte, rahatsız oldukları durumları daha açık şekilde dile getirme ihtiyacı hisseder. Bu, ilişkide yüzeyin altındaki konuların gün yüzüne çıkmasını sağlar.
“Ben şu durumdan rahatsız oldum” gibi cümlelerle başlayan konuşmalar, çoğu zaman ilişkiyi tazeler.

Aynı zamanda kıskançlık, bağlılığı da görünür kılar. “Seni önemsiyorum” ya da “seni kaybetmek istemiyorum” gibi duygular bu hissin arkasında yer alabilir ve partnerin değerli olduğunu hissetmesine katkı sağlar.
Bunun yanı sıra, kıskançlık bazı ilişkilerde sınırların yeniden tanımlanmasına vesile olur. Flört, mahremiyet, arkadaşlık ilişkileri gibi alanlarda sessizce kabul edilen sınırların farkına varılması ve konuşulması, ilişkinin netleşmesi açısından önemli bir adımdır.

Nitekim Barelds ve Dijkstra’nın (2011) araştırmasına göre, düşük ve orta düzeyde kıskançlık yaşayan çiftler, daha sağlıklı iletişim kurmakta ve duygusal bağlılıklarını daha iyi sürdürebilmektedir.

İnsan Nerede Duracağını Bilmeli

Kıskançlık duygusunun işe yarayıp yaramadığı, çoğu zaman hangi düzeyde yaşandığına bağlıdır. Eğer bu duygu sürekli sorgulama, suçlama ve partneri kontrol etme davranışlarına dönüşüyorsa, artık yapıcı olmaktan çıkmıştır.
Partnerin sosyal çevresini kısıtlamak, tehditkâr ifadeler kullanmak ya da pasif-agresif tepkiler vermek gibi tutumlar, kıskançlık maskesi altında başka problemlerin dışavurumuna dönüşür.

Bu noktada mesele artık kıskançlık değildir; güvensizlik, değersizlik duygusu ya da bağlanma anksiyetesi gibi daha derin meseleler gündemdedir. Kıskançlık, bu sorunların üzerini örten bir bahane hâline geldiğinde, ilişkide sağlıksız bir döngü oluşur ve duygusal yakınlık zedelenmeye başlar.

Peki, Bu Duyguyla Ne Yapmalı?

Kıskançlığı bastırmak çoğu zaman çözüm olmaz; aksine bu duygunun kaynaklarını fark etmek ve üzerine düşünmek gerekir. Öncelikle kişinin kendine şu soruları sorması faydalı olabilir:
“Bu kıskançlık neye tepki veriyor? Gerçek bir tehdit mi var, yoksa geçmiş bir deneyimin izlerini mi taşıyor?”
Ayrıca güven duygusu da sorgulanmalıdır. “Partnerime güveniyor muyum? Kendime ne kadar güveniyorum?” gibi sorular, kıskançlığın özüne inmek için önemli ipuçları sunar.
Çünkü şayet güvenmiyorsan, o ilişkide işin ne… değil mi?

Bu duygular netleştirildikten sonra, belki de en önemli adım, duyguyu partnerle açık ama yargılayıcı olmayan bir dille paylaşmaktır. Kıskançlığı dürüstçe ama dramatize etmeden dile getirmek, ilişkinin hem güçlenmesine hem de daha sağlıklı bir zeminde ilerlemesine katkı sağlayabilir.

Dolayısıyla…

Kıskançlık, doğru okunduğunda, ilişkiyi korumaya çalışan bir sistemin parçasıdır. Tıpkı vücudumuzda ağrı olduğunda bunun bizi uyarması gibi, duygusal olarak da bir şeylerin yolunda gitmediğini haber veren bir işarettir.

Ama o sinyali nasıl yorumladığınız, ilişkinizin kaderini belirler. Bastırmak da, patlatmak da zarar verir. Anlamak ve paylaşmaksa, bağı güçlendirir.
Unutmayın: Her duygu, doğru kullanıldığında bilgi verir. Kıskançlık da buna dahil.

Kaynakça

  • Attridge, M. (2013). Jealousy and relationship quality: Correlational and experimental findings. Journal of Social and Personal Relationships, 30(1), 24–43.

  • Barelds, D. P. H., & Dijkstra, P. (2011). Positive illusions about a partner’s physical attractiveness and relationship quality. Personal Relationships, 18(2), 224–243.

  • Buss, D. M., & Haselton, M. G. (2005). The evolution of jealousy. Trends in Cognitive Sciences, 9(11), 506–507.

Toğrul Salamzade
Toğrul Salamzade
1991 yılında Azerbaycan’da doğan Toğrul Salamzade, psikoterapist, lisanslı cinsel terapist ve aile danışmanı olarak 11 yılı aşkın süredir bireylerin duygusal ve psikolojik iyilik hallerini güçlendirmeye odaklanmaktadır. Amerikan Psikoloji Derneği (APA) üyesi olan Salamzade, ABD'de lisanslı cinsel terapist unvanına sahip olup, insan cinselliği ve ilişkiler alanında uzmanlaşmıştır. Cinsel terapi ve insan cinselliği konusunda çeşitli seminerler ve eğitimler vermiş, ayrıca ilişkiler, aile danışmanlığı ve çift terapisi üzerine kapsamlı çalışmalar yapmıştır. Türkiye'de çeşitli üniversitelerde "Çocuk Cinsel İstismarını Önleme" üzerine seminerler vermiş ve bu alandaki farkındalığı artırmaya yönelik çalışmalarda bulunmuştur. Aynı zamanda çevirmen ve editör olarak İngilizce-Türkçe, İngilizce-Azerice ve Rusça-Türkçe dillerinde akademik ve profesyonel içerikler üretmiş, 15 yılı aşkın süredir çeviri ve içerik geliştirme alanında çalışmalar yapmaktadır. Şu anda Psychology Times dergisinde köşe yazarı olarak yazılarıyla okuyuculara ilişkiler, cinsel sağlık, aile danışmanlığı ve insan psikolojisi üzerine içerikler sunmaktadır. Hem akademik hem de pratik bilgi birikimiyle psikolojiyi herkes için anlaşılır ve uygulanabilir hale getirmeyi amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar