Modern yaşamın hızında, duygularımızla temas etmek yerine onlardan kaçmaya meyilli olabiliyoruz. Kalabalıklar, ekranlar, iş hayatı temposu, sosyal medya bildirimleri… Tüm bu uyaranlar arasında kaldığımızda, iç dünyamıza dönüp hissettiklerimizi dürüstçe fark etmek her zaman kolay olmamaktadır. İnsan zihni, bastırılan duyguları unutmaz; sadece bir süreliğine saklar. Duygusal deneyimlerin bastırılması ya da görmezden gelinmesi, uzun vadede psikolojik sorunlara zemin hazırlayabilmektedir. Bir kaygı atağı, bir öfke patlaması ya da tükenmişlik hâli bu duruma verilebilecek örneklerdendir. Bu sebeple, duygularla yüzleşebilme kapasitesinin geliştirilmesi, psikolojik sağlığın sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşımaktadır. Bilinçli farkındalık (mindfulness) yaklaşımı, bireyin duygu ve düşüncelerini yargılamadan, anda kalarak gözlemleyebilmesine olanak tanıyan etkili bir yöntem olarak dikkat çekmektedir. Bu yazı, duygulardan kaçmak yerine onlarla kalmayı, bilinçli farkındalık pratiğiyle duygularla yüzleşmenin psikolojik gücünü ele almayı amaçlamıştır.
Kaçışın Maskeleri: Duygudan Kaçınma Mekanizmaları
Bir kişinin duygularıyla yüzleşmesi kolay olmayabilir. Çünkü bu, çoğu zaman zorlayıcı bir gerçeği kabullenmeyi gerektirir. Kaygı, öfke, kırgınlık, suçluluk ya da değersizlik hisleriyle baş başa kalmak istemediğinde zihin, savunma mekanizmaları üretmeye başlar: aşırı meşgul olma, duyguları bastırma, madde kullanımı, aşırı yeme, sosyal izolasyon ya da tam tersi bir şekilde, aşırı sosyalleşme gibi yollarla kaçınmaya çalışmak şeklinde kendini gösterebilir.
Ancak bu yollar, sadece semptomları erteler. Kaçtıklarımız birikmeye devam eder ve bir noktadan sonra fiziksel ya da psikolojik semptomlarla geri dönüş sağlar. Tam da bu noktada, bilinçli farkındalık yaklaşımı devreye girmektedir.
Mindfulness: ‘Şimdi’de Kalmak ve Gözlemlemek
Bilinçli farkındalık, en yalın ifadeyle, şu anda olanı yargılamadan fark etmektir. Duygulara, düşüncelere ve bedensel duyumlara açık bir dikkatle yaklaşmak anlamına gelir. Bir duygunun zihinde belirip nasıl dalga gibi gelip geçtiğini gözlemlemek, onu bastırmadan sadece var olduğunu kabul etmek ve farkındalık hâli, duygularla savaşmak yerine onları tanıma ve dönüştürme gücü kazandırır.
Örneğin, ani bir öfke patlaması yaşadığınızı düşünün. Geleneksel tepkimiz bu öfkeye kapılmak ya da onu bastırmak olabilir. Oysa mindfulness yaklaşımıyla bu duyguya şöyle bakarız: “Şu anda öfke hissediyorum. Bu öfke bedenimde nerede? Kalbimde mi, ellerimde mi?” Bu basit gözlem hâli bile duygunun şiddetini azaltır. Çünkü artık duygunun içinde kaybolmak yerine, bir gözlemci gibi ona dışarıdan bakmayı sağlar.
Duygunun Altındaki Duygu: Katman Katman Farkındalık
Psikoterapide sıkça karşılaşılan bir durum, ilk görünen duygu, çoğu zaman yüzeydeki bir katmandır. Öfkenin altında incinmişlik, kaygının altında kontrol arzusu, suçluluğun altında sevgi ihtiyacı gibi farklı durumlar yer alıyor olabilir. Bilinçli farkındalıkla kalmak, duyguları katman katman açmamıza imkân tanır.
Zihnimiz kaçmak istedikçe, biz kalmayı seçeriz. Zor bir anda kendimize “Şu anda ne hissediyorum? Bu his ne söylemek istiyor?” diye sormak, içsel bir kapıyı aralamak gibidir.
Bazen “Üzgün hissetmiyorum, sadece sinirliyim.” gibi bir düşünceyi zihnimizden geçirebiliriz. Burada zihinsel olarak öfke etiketlenmiş, ancak altında biriken üzüntü duygusu fark edilmemiştir. Bilinçli farkındalık pratikleri bu durumu değiştirmeye yardımcı olabilir.
Zor Duygularla Kalabilme Kapasitesi: Psikolojik Dayanıklılık
Bilinçli farkındalık pratiği, sadece farkındalık değil, aynı zamanda psikolojik dayanıklılık da kazandırır. Zor duygularla kalabildiğimizde, bu durumlar karşısında esnemeyi öğreniriz. Tıpkı kaslarımız gibi, duygusal dayanıklılık da zamanla gelişir. İlk başta zor gelen duygular, onları yaşadıkça ve kabul ettikçe daha tanıdık hâle gelir. Bu da kişinin kendilik gücünü artırır.
Ayrıca, yapılan nörobilimsel çalışmalar göstermektedir ki, düzenli mindfulness pratiği yapan bireylerin beyinlerinde duygusal düzenleme ile ilişkili alanlar örneğin prefrontal korteks güçlenirken, amigdala gibi otomatik tepkilerle ilişkili alanların aktivitesi azalır. Bu da duygularla daha sağlıklı bir ilişki kurmamıza yardımcı olur.
Sonuç: Kaçınmanın Ötesinde, Farkındalıkla Var Olmak
Kaçmak, geçici bir rahatlıktır. Ancak kalmak, gerçek anlamda bir dönüşümün kapısını aralar. Duygular, düşman değil; bize bir şey anlatmaya çalışan haberci gibidir. Bilinçli farkındalık, bu haberleri duymamıza, anlamamıza ve kendimize daha şefkatli bir yerden yaklaşmamıza olanak tanır.
Bir dahaki sefere bir duygudan kaçmak isterken, belki kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:
“Şu an kendimden kaçmak yerine kendimde kalabilir miyim?”
Belki de bu soru, hiç beklemediğiniz bir içsel farkındalık yolculuğuna doğru dönüşür.