Cuma, Kasım 21, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

İyilik Yorgunluğu: Başkaları İçin Yaşamanın Sessiz Bedeli

Sürekli anlayışlı, uyumlu ve fedakâr olmak çoğu zaman “iyi insan” olmanın doğal bir parçası gibi görülür. Ancak başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koymak, duyguları, sınırları ve benlik algısını sessizce aşındıran bir yük hâline gelebilir.

İşte tam bu noktada kişi, kendini istemeden de olsa bir people pleaser – yani ilişkilerde sürekli memnun eden, kendi ihtiyaçlarını bastırarak uyum sağlayan kişi – rolü içinde bulur. Bu rol, sevdiklerini mutlu etmeye çalışmanın ya da onlar için kaygılanmanın ötesine geçer; kişi, hep anlayışlı olmaya çabalarken kendi ihtiyaçlarını sistemli bir biçimde ihmal etmeye başlar.

People Pleaser Kişilerin Belirgin Özellikleri

• Sürekli başkalarını memnun etmeye çalışır ve bunu başaramadıklarında suçluluk hissederler.
• “Hayır” demekte zorlanır; söyleseler bile mutlaka gerekçe sunarlar.
• Kendi sınırlarını net bir şekilde koyamazlar.
• Hep başkalarına uyum sağlamaya çabalarlar.
• Kendi haklarını savunmakta güçlük çekerler.
• Karar verirken çoğu zaman “fark etmez” yaklaşımını benimserler.
• Çatışma ve gerginlikten kaçınırlar.
• Kendi başlarına doğru karar verebileceklerine dair güvenleri düşüktür.
• İnsan ilişkilerini sürdürmenin tek yolunun “vermek”, “onay almak” ve “kabul görmek” olduğuna inanırlar.
• Benlik saygıları genellikle düşüktür.
• Başkalarının kendileri hakkında ne düşündüğüne aşırı önem verirler.
• Sıklıkla özür dileme eğilimindedirler.
• Başkalarına yardım etmek kendilerini değerli hissetmelerini sağlar.
• Kendi ihtiyaç ve zamanlarına öncelik vermekte zorlanırlar, hep başkaları için bir şeyler yaparlar.

People Pleaser Olmanın Ardındaki Nedenler

People pleaser davranışlarının kökeni genellikle çocukluk dönemine ve bireyin erken yaşta geliştirdiği uyumsuz şemalara dayanır. Şema, kişinin kendisi, başkaları ve dünya hakkında geliştirdiği temel inanç ve düşünce kalıplarıdır (Young, vd., 2003). Özellikle boyun eğicilik, onay arayıcılık ve kendini feda etme şemaları, kişinin başkalarının taleplerine karşı direnç göstermesini zorlaştırır. Bu kişiler için “hayır” demek, potansiyel reddedilme veya yalnız kalma korkusuyla doğrudan ilişkilidir. Başkalarına uyum sağlamak, kendilerini güvende hissetmenin bir yolu olarak görülür.

Ebeveyn tutumları da people pleaser davranışlarının oluşumunda önemli bir yere sahiptir. Çocuğun duygusal dünyası, ebeveynin yaklaşımıyla şekillenir. Bu da yetişkinlikte ilişkilerin nasıl kurulacağını etkiler. Otoriter bir ebeveyn çocuğa sürekli uyum göstermeyi, hata yapmamayı ve beklentileri karşılamayı öğretirken, aşırı hoşgörülü bir ebeveyn sınırların nasıl konulacağını göstermekte yetersiz kalabilir. Her iki durumda da çocuk, kendi ihtiyaçlarından çok başkalarını memnun etmeyi önceleyen bir ilişki modeli öğrenebilir.

Davranışın öğrenilmesinde koşullanma da güçlü bir mekanizmadır. Çocuklukta bazı davranışlar ödüllendirildikçe, o davranışlar zamanla otomatikleşir. Eğer çocuk uysal, sessiz, yardımsever olduğunda ya da duygularını bastırdığında sürekli övgü alıyorsa, bu tutumların “doğru” ve “kabul gören” davranışlar olduğuna inanır (Harter, 2012). Böylece başkalarına uyum sağlamak, sosyal onay almanın en güvenli yolu gibi görünür ve kişi yetişkinlikte de aynı kalıpları sürdürme eğiliminde olur.

Son olarak kültürel değerler de people pleaser davranışlarını besleyen güçlü bir faktördür. Özellikle ilişkilerde uyumu, fedakârlığı ve aile bağlarını öne çıkaran kültürlerde yetişen bireyler, başkalarını memnun etmeyi çoğu zaman doğal bir sorumluluk olarak görür. Türk kültüründe sıkça duyulan “önce başkası”, “ayıp olur”, “elalem ne der?” gibi ifadeler, kişinin kendi ihtiyaçlarını geri plana atmasına zemin hazırlayabilir. Çocuklar, iyi olmanın sorun çıkarmamak ve büyüklerin beklentilerini sessizce karşılamakla eşdeğer olduğunu öğrenir. Zamanla, kendi fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının ikinci planda olduğu, asıl önemli olanın başkalarını memnun etmek olduğu öğretilir ve kişinin kendi mutluluğu hep en sona bırakılır (Albina, 2025). Böyle bir ortamda yetişen birey için kendi isteklerine öncelik vermek bencillik gibi algılanabilir ve bu durum, yetişkinlikte people pleaser eğilimlerinin daha da pekişmesine yol açabilir.

People Pleaser Olmanın Sonuçları

Sürekli başkalarını memnun etmeye çalışmak, kısa vadede uyumlu ve anlayışlı görünmeyi sağlasa da uzun vadede ciddi duygusal ve psikolojik sonuçlar doğurabilir. People-pleasing alışkanlıklarının ruh sağlığı üzerindeki belirgin etkileri nedeniyle bu davranışları anlamak oldukça önemlidir (Georgescu & Bodislav, 2025).

Kendi ihtiyaçlarını sürekli geri plana atan bireyler zamanla yoğun bir stres yükü taşımaya başlar. Bu durum duygusal tükenmeye, bitkinlik hissine ve hatta tükenmişliğe yol açabilir. Araştırmalar, people-pleasing davranışlarının kaygı, depresyon, düşük benlik saygısı ve yetersizlik hisleriyle güçlü biçimde ilişkili olduğunu göstermektedir (Flett & Hewitt, 2002). Kişi başkalarının beklentilerine göre yaşamaya devam ettikçe, kendi sınırlarından uzaklaşır ve bu içsel çatışma psikolojik dayanıklılığı zayıflatır.

Ayrıca, isteklerini açıkça ifade edemeyen bireylerin ilişkilerinde alma-verme dengesi zayıflar. Bir taraf sürekli verirken diğer taraf almaya devam ediyorsa, ilişki doğal dengesini kaybeder ve bu durum derin ve sağlıklı bağların oluşmasını zorlaştırır.

Sürekli Memnun Etme Eğiliminden Kurtulmak

People-pleasing davranışlarını azaltmanın temel yolu, sınır koymayı ve kendi ihtiyaçlarını önceliklendirmeyi öğrenmektir. Bunun ilk adımı, “hayır” demeyi doğal bir hak olarak görmekten geçer. Bir talebi reddetmek için bahanelere sığınmak gerekmez. Gerekirse hemen cevap vermek yerine zaman istemek de son derece sağlıklı bir tutumdur. Bu süreç küçük adımlarla başlayabilir. Örneğin gündelik ve önemsiz görünen konularda bile hayır diyerek kişinin kendi iradesini deneyimlemesi önemlidir.

Bir diğer hatırlanması gereken nokta, fikrimizi değiştirme özgürlüğümüzün olduğudur. Başlangıçta “evet” demiş olmak, her zaman aynı yönde devam etmek zorunda olduğumuz anlamına gelmez. Kendi sınırlarımızı fark etmek, bu sınırları başkalarına açık bir dille ifade etmek ve bu sınırlara uygun davranılmasını talep etmek, ilişkilerde sağlıklı bir denge kurmayı kolaylaştırır.

Kişisel sınırların belirlenebilmesi için kişinin önce kendi değerlerini ve ihtiyaçlarını tanıması gerekir. Duygusal tepkilerimizi dinlemek, neyin bizi rahatsız ettiğini veya zorladığını anlamamızda önemli bir ipucu sunar. Bu farkındalıkla birlikte net, anlaşılır ve doğrudan bir iletişim kurmak, sınırların korunmasını destekler. Aynı zamanda amaçlarımızı ve önceliklerimizi belirlemek, hangi durumlarda esneyip hangi durumlarda kararlı kalmamız gerektiğini anlamamızı sağlar.

Tüm bunların yanında, herkes tarafından sevilmeyeceğimizi kabul etmek özgürleştirici bir adımdır. Bazı insanlar ne yaparsak yapalım bizden hoşlanmayabilir ve bu durum kişisel değerimize dair bir gösterge değildir. Açık iletişimi öğrenmek, gerektiğinde reddedilme ihtimaline kendimizi hazırlamak ve bununla başa çıkabileceğimizi bilmek, people-pleasing döngüsünden çıkmayı destekleyen önemli becerilerdir.

Kaynakça

Albina, B. V. (2025). End Emotional Outsourcing: How to Overcome Your Codependent, Perfectionist, People-Pleasing Habits. Hachette UK.
Flett, G. L., & Hewitt, P. L. (2002). Perfectionism: Theory, Research, and Treatment. American Psychological Association.
Georgescu, R. I., & Bodislav, D. A. (2025). The Workplace Dynamic of People-Pleasing: Understanding Its Effects on Productivity and Well-Being. Encyclopedia, 5(3), 95.
Harter, S. (2012). The Construction of the Self: Developmental and Sociocultural Foundations (2nd ed.). The Guilford Press.
Young, J. E., Klosko, J. S., & Weishaar, M. E. (2003). Schema Therapy: A Practitioner’s Guide. Guilford Press.

Esin Dağcı
Esin Dağcı
Klinik Psikolog Esin Dağcı, 2017 yılında başladığı lisans eğitimini Atılım Üniversitesi Psikoloji (İngilizce) bölümünde tamamlamış ve onur derecesiyle mezun olmuştur. Ardından, Yakın Doğu Üniversitesi Klinik Psikoloji yüksek lisans programını, “Romantik İlişkilerde Obsesif Kompulsif Belirtiler ile İlişki Doyumu Arasındaki İlişkide Bağlanma Stillerinin Aracı Rolü” başlıklı teziyle bitirmiştir. Lisans ve yüksek lisans sürecinde çeşitli kliniklerde ve hastanelerde staj yaparak farklı vakaları gözlemleme ve deneyimleme fırsatı bulmuştur. Psikoterapi çalışmalarını, Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği’nden aldığı eğitim doğrultusunda Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ekolüyle sürdürmekte; ergen ve yetişkin danışanlarla çalışmaktadır. Mesleğinde birey odaklı ilerlemeyi önemseyen Dağcı, Şema Terapi Enstitüsü’ndeki eğitimine devam ederken, psikolojik iyi oluşu merkeze alan mesleki uygulamalarını akademik araştırmalarıyla desteklemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar