Bir çocuk düşünün.
Evde annesinin üzülmemesi için “mutlu” maskesini takıyor.
Okulda öğretmenini zorlamamak için “sorunsuz” maskesini…
Arkadaşları onu dışlamasın diye “uyumlu” maskesini…
Zamanla her ortam yeni bir beklenti oluşturuyor;
her beklenti, çocuğun yüzüne yeni bir maske ekliyor.
Zamanla çocuk, başkaları için şekillendirdiği bu maskeler arasında kendi gerçek yüzünü bulamaz hale geliyor.
Aşırı uyum, dışarıdan bakıldığında saygı, olgunluk, sorunsuzluk gibi görünse de psikolojik açıdan çoğu zaman çocuğun duygularını, ihtiyaçlarını ve hatta içsel benliğini geri çekerek geliştirdiği görünmez bir hayatta kalma stratejisidir. Bu yazı, bu görünmez maskelerin nereden geldiğini, çocukta nasıl izler bıraktığını ve ebeveynlik dilinin bu maskeleri nasıl dönüştürebileceğini ele almak amacıyla kaleme alınmıştır.
Maskelerin Kökeni: Erken Bağlanma, Mikro Mesajlar ve Şemaların Sessiz Etkisi
Aşırı uyumlu çocukların davranış örüntülerinin temelinde çoğunlukla erken dönem bağlanma deneyimleri, aile içi mikro-mesajlar ve bu mesajlardan doğan bilişsel-duygusal şemalar vardır.
Bağlanma Deneyimi ve Duygusal Alanın Daralması
Bakım verenin tepkilerindeki öngörülemezlik, hassasiyet veya duygusal yük çocukta “kendi duygularını geri çekme” tutumunu oluşturabilir. Çocuk, bağlanmayı korumak için kendi duygularını ikinci plana atabilir. Bu durum, çocuğun huzuru korumak adına erken yaşta “duygu bastırma ve uyum” kalıbını geliştirmesiyle sonuçlanabilir (Rees & ark., 2007).
Erken Dönem Uyumsuz Şemalar
Şema terapi literatürü, erken karşılanmayan ihtiyaçların çocukta kalıcı düşünce-duygu düzeneklerine dönüştüğünü ortaya koyar (Young ve ark., 2003).
Aşırı uyumda en sık görülen şemalar:
-
Onay arayıcılık: Çocuk, başkalarının memnuniyetini kendi ihtiyaçlarından daha önemli görür.
-
Boyun eğicilik: Çocuk, çatışmadan kaçınmak veya cezalandırılmamak için kendi duygularını bastırır.
-
Fedakârlık: Çocuk, başkalarının duygusal veya fiziksel ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyar. Bu, çoğu zaman ebeveynin zorlandığını, kırılgan olduğunu ya da desteğe ihtiyaç duyduğunu hisseden bir çocuğun geliştirdiği şemadır. Zamanla çocuk “benim iyi olmam önemli değil, yeter ki o iyi olsun” inancıyla hareket etmeye başlar. Bu fedakârlık, uzun vadede öz-değerin kaynağını başkalarının iyilik haline bağlayabilir.
-
Mükemmeliyetçilik ve yüksek standartlar: Çocuk, “hatasız olursam sevilirim” inancını geliştirebilir.
Bu şemaların tamamı, aşırı uyumun zeminini oluşturur ve çocuk dışarıdan sakin görünürken içsel olarak yoğun bir kontrol ve tetikte olma hali yaşayabilir (Kömürcü, yıl bilinmiyor; Akgöl, 2024; Altingöz, 2024).
Ebeveynlik Tutumları ve Mikro-Mesajlar
“Sorun çıkarma.”
“Beni üzme.”
“Sen zaten olgunsun.”
“Sakın kimseyi kırma.”
Bu tür iyi niyetli cümleler çocukta “kendi gerçek duygu ve ihtiyaçlarımı göstermemem gerek” beklentisini pekiştirebilir. Çocuk bu iletişim biçimini görünmez kalarak sevilirim olarak kodlayabilir.
Ebeveyn duygusal olarak kırılgan, yoğun stres altında veya tahammül sınırı düşük olduğunda çocuk, kendi duygularını geri çekerek ebeveyni korumaya çalışır. Bu ortam “mutlu maske”yi oluşturabilir.
Bu da şunları doğurabilir:
-
Koşullu kabul algısı
-
Kaçıngan bağlanma örüntüleri
-
Duygu bastırma refleksi
Veya sessizliğin huzur olarak yorumlandığı ailelerde çocuk, kendi ihtiyaçlarını tehdit olarak algılayabilir. Böylece “sorunsuz maske” ortaya çıkabilir:
-
Çatışmanın tehlike olarak kodlanması
-
Uyarlanmış benlik gelişimi
-
Sosyal tehdit algısında artış
Sen olgunsun, yaşıtların gibi değilsin benzeri övgüler çocuğa yetişkin rolü yükleyebilir. Çocuk, “olgun olursam sevilirim” inancını geliştirirse bu da “yetişkin maske”ye dönüşür:
-
Mükemmeliyetçilik
-
Rol yüklenmesi
-
Kendi ihtiyaçlarının ikincilleştirilmesi
Duygusal sorumluluğun çocuğa geçtiği evlerde çocuk, başkalarının duygularını düzenleme görevini üstlenir. “Uyum maskesi” çocuk için güvenlik kaynağı haline gelebilir:
-
Aşırı sorumluluk yapısı
-
Kendini feda örüntüleri
-
Empati sınırlarında bozulma
Aşırı Uyumun Sessiz Sonuçları: Duygusal Kopukluk, Kimlik Belirsizliği ve İçsel Yorgunluk
Aşırı uyum davranışlarının sonuçları çocuğun içsel dünyasında ve ilerleyen yaş dönemlerinde farklı biçimlerde görünür olabilir.
Duygulara Uzaklaşma ve İfade Güçlüğü
Aşırı uyumlu çocukların büyük kısmı, duygu tanıma ve duygu düzenleme becerilerinde zorlanabilir. Psikosomatik belirtiler, pasif agresyon veya içsel gerilim söz konusu olabilir. Duygularını bastırmak zamanla bir alışkanlık haline gelebilir; çocuk ne hissettiğini bilmemeye, uyumlu görünmeyi hissetmekten daha önemli görmeye başlayabilir. Literatürde bu durum aleksitimi ile ilişkilidir (Pearson, 2013).
Onay Bağımlılığı ve Kaygı Eğilimleri
Benlik değeri dışarıdan gelecek onaylara bağlı olduğunda çocuk; sosyal kaygı, performans kaygısı ve hata yapma korkusu yaşayabilir. Bu durum ergenlikte de devam edebilir ve ilişkilerde yoğun onay arayışı oluşturabilir (Lukáč & Popelková, 2020). “Doğru davranmazsam sevilmem” inancı çocuğun sinir sistemini sürekli tetikte tutabilir ve öz-değeri dışarıdan aldığı geri bildirimlere bağlı hale getirebilir.
Fedakârlık Döngüsü ve Kimlik Bulanıklığı
Fedakârlık şeması güçlü olan çocuklar yetişkinlikte başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarından sürekli önde tutma eğilimindedir. Ailenin veya çevrenin duygusal yüklerini taşıyan çocuk erken yaşta tükenmişlik yaşayabilir. Bu durum kimlik bulanıklığı, duygularını ihmal etme, “ben kimim, neye ihtiyacım var?” sorusuna yanıt bulamama gibi sonuçlara yol açabilir.
İlişkilerde Rol Yapma ve Gerçek Benlikten Uzaklaşma
Aşırı uyumlu çocukların çoğu, yetişkinlik ilişkilerinde de maskelerini taşır. Bu kişiler genellikle çatışmadan kaçınır, sınır koymakta zorlanır, karşı tarafın duygusunu düzenlemeye çalışır ve çoğu zaman ilişkide kendi “gerçek benliğini” ifade etmekte güçlük yaşar.
Ebeveynlik Dilinin İyileştirici Gücü
Aşırı uyumlu bir çocuğun iyileşme yolculuğu, kendini güvende hissettiği ilişkisel bir zemine dayanır. Ebeveynin kullandığı dil, çocuğun kendini ifade etmesine, sınır koymasına ve kendi duygularını yeniden tanımasına alan açar.
Bu cümleler çocuk için iyileştirici bir rehber niteliği taşır:
-
“Duyguların bana ağır gelmez.”
-
“Üzülebilirsin; bu seni zayıf yapmaz.”
-
“Hayır demek senin hakkın.”
-
“Beni mutlu etmek için kendinden vazgeçmek zorunda değilsin.”
-
“Bir şeyi istemiyorsan bunu söyleyebilirsin.”
-
“Seni davranışlarınla değil, varlığınla seviyorum.”
-
“Hata yapmak doğal ve insanca.”
-
“Hata yaptığında sevgim değişmez.”
-
“Ben yetişkinim; duygularımın sorumluluğu bana ait.”
-
“İyi görünmek zorunda değilsin.”
Bu cümleler çocuğa yeni bir içsel mesaj oluşturabilir:
“Görünmez olmak zorunda değilim. Ben olduğum gibi kabul ediliyorum. Sadece var olduğum için değerliyim, koşula ihtiyacım yok…”
Ayrıca oyun terapisi, duygu odaklı çalışmalar ve yaratıcı ifade yöntemleri çocuğun maskelerini güvenli bir alanda yavaş yavaş bırakmasını destekler.
Sonuç: Maskeleri Gören Ebeveyn, Çocuğun Gerçek Yüzünü Aydınlatır
Aşırı uyum, yüzeyde uyumlu bir davranış gibi görünse de çoğu zaman çocuğun kendi duygusal ihtiyaçlarını geri çekerek geliştirdiği bir korunma biçimidir.
Bir çocuğun maskeleri çıkarması ani değildir; kendini güvende hissettiği her küçük ilişkisel adımla mümkündür.
Ebeveynin şefkatli, kapsayıcı ve güçlendirici dili çocuğa şu mesajı verir:
“Kendin olman yeterli. Seni maskelerinle değil, özünle görüyorum.”
Bu mesaj, çocuğun gerçek benliğine yeniden yaklaşmasının destekleyici rehberidir.
Kaynakça
Akgöl, A. (2024). Aşırı Koruyucu Ebeveynlik Biçiminin Şema Modeli Çerçevesinde İncelenmesi. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi.
Altingöz, A. (2024). Ergenlerde Mükemmeliyetçilik ile Erken Dönem Uyumsuz Şemalar Arasındaki İlişki. İstanbul Topkapı Üniversitesi.
Kömürcü, B., & Gör, N. (2016). Erken Dönem Uyumsuz Şemalar ve Kaygı Üzerine Bir İnceleme. Nesne Psikoloji Dergisi.
Lukáč, S., & Popelková, M. (2020). The relationship between early maladaptive schemas and anxiety. Semantic Scholar.
Pearson, K. M. (2013). Attachment and self-regulation in preschool children. University of Rhode Island.
Rees, C., & ark. (2007). Childhood attachment and its implications for lifelong emotional closeness. Pediatrics & Child Health.
Young, J. E., Klosko, J. S., & Weishaar, M. (2003). Schema Therapy: A Practitioner’s Guide. Guilford Press.


