“Gökyüzüne sessizce temas edip, anın gücüyle kendi iç sesine yeniden kulak vermek.”
Bir gece vakti, başımı göğe kaldırdım. Şehrin gürültüsünden, hayatın hızından, zihnimin karmaşasından uzaklaşmak ister gibi… Ay, bulutların arasından bana usulca göz kırparken, ruhumun labirentlerinde yolumu aydınlatan bir fener gibiydi. Yıldızlar ise, gecenin zifiri karanlığında benliğime umut fısıldıyordu; her biri, kalbimin derinliklerindeki sönmeye yüz tutmuş ateşi yeniden körüklemek ister gibi, varoluşuma anlam katıyordu. O an anladım; bazen insan konuşmadan da teselli bulabilir. Belki de gökyüzüne bakmak, kendi içimize bakmanın en sade yoludur.
Modern dünyanın bizden beklediği hız, başarı ve üretkenlik karşısında tükenen ruhlarımız çoğu zaman sığınacak bir yer arıyor. İşte o sığınak, çoğu zaman başımızı kaldırmadığımız bir yerde: Gökyüzünde.
Doğaya Bakmak, İçimize Bakmaktır
Psikoloji bilimi doğayla temasın psikolojik faydalarını uzun süredir inceliyor. Dikkat Yenileme Teorisi’ne (ART) göre, doğa, zihinsel yorgunluğumuzu azaltan bir tür “bilişsel dinlenme alanı” sunar (Kaplan & Kaplan, 1989). Gökyüzü de bu alanın en sakin, en derin ve en ulaşılabilir formlarından biridir. Bir süreliğine yıldızlara odaklanmak, sürekli meşgul olan zihnimizin “durma izni” aldığı nadir anlardandır.
Ayrıca “awe” (hayranlık) duygusu, özellikle gece gökyüzüne bakarken yoğun olarak yaşanır (Keltner & Haidt, 2003). Bu duygu, bireyin egosunu aşarak kendini daha büyük bir sistemin parçası olarak hissetmesini sağlar ve bu nedenle gökyüzüne bakarken kendimizi daha huzurlu, daha anlamlı hissederiz.
Gökyüzünün Akışı, An’ın Sessizliği
İnsan gökyüzüne baktığında yalnız değildir. Yıldızların ışığı milyonlarca yıl önceden yola çıkmışken, Ay’ın her evresi bir şeylerin geçip gideceğini hatırlatır bize. Psikoterapi sürecinde bile danışanlara, duyguların gelip geçici doğası anlatılırken bazen doğa metaforlarına başvurulur: “Tıpkı Ay gibi, duygular da bazen dolunaydır, bazen hilal…”
Ay ışığı altında yürümek, yıldızların altında sessizce oturmak, mindfulness yani bilinçli farkındalık deneyimine benzer bir etki yaratır. Farkındalık, kişinin o anki deneyimini yargılamadan, kabul ederek fark etmesi olarak tanımlanır (Kabat-Zinn, 1990). Bu durum an’da kalmayı öğretir, zihni geçmişin pişmanlıklarından ve geleceğin belirsizliğinden arındırır. Gökyüzüyle geçirilen zaman, bir nevi duygusal detoks gibidir; zihnimiz sakinleşir, iç sesimiz duyulur. Sessizliğin içinde konuşuruz; karanlıkta parlayan yıldızlar ise umutla ışıldar ve bize güç verir.
“Denemek istersen bu gece birkaç dakikalığına sessizce gökyüzüne bak. Sadece nefesine ve yıldızlara odaklan. Aklına gelen düşünceler, bulutlar gibi geçip giden misafirler gibi, izle.”
Kendi Evrensel Yerimizi Hatırlamak
Bazen kendimizi hayatın içinde çok büyük ya da çok küçük hissedebiliriz. Fakat gökyüzü, her iki hissi de aynı anda sunan nadir deneyimlerden biridir. Yıldızların arasında kendini küçücük hissetmek, evrendeki bu özel yerimizi fark etmek büyük bir varoluşsal tatmin sağlar.
Bu basit farkındalık, yaşam doyumunu artıran, kaygıyı azaltan ve içsel bir güven duygusu yaratan derin bir etkidir. Berman ve arkadaşlarının (2008) yaptığı bir araştırma, doğayla temasın yürütücü bilişsel işlevleri (örneğin dikkat, problem çözme) geliştirdiğini göstermektedir. Yani sadece duygusal değil, zihinsel olarak da gökyüzü bize iyi gelir.
Sonuç: Gökyüzü, Herkes İçin Bir Terapi Alanı
Ne terapi odasında ne de bir uygulamada… Bazen ihtiyacımız olan tek şey başımızı kaldırmak ve gökyüzüne bakmaktır. Ay, bize döngülerin olduğunu; yıldızlar ise karanlıkta da ışığın bulunabileceğini hatırlatır. Psikolojik iyilik hali, her zaman büyük değişimlerle gelmez. Bazen küçük anlar, büyük dönüşümlerin kapısını aralar.
Bu yüzden belki de her gün birkaç dakikanı sadece gökyüzüne ayırmalısın. Hiçbir şey yapmana gerek yok. Sadece bak, derin bir nefes al ve orada olduğunu hisset. Bu yeterli.
Kaynakça
-
Berman, M.G., Jonides, J., & Kaplan, S. (2008). “The cognitive benefits of interacting with nature.” Psychological Science, 19(12), 1207–1212.
-
Kabat-Zinn, J. (1990). Full Catastrophe Living: Using the Wisdom of Your Body and Mind to Face Stress, Pain, and Illness. New York: Delacorte.
-
Kaplan, R., & Kaplan, S. (1989). The Experience of Nature: A Psychological Perspective.
-
Keltner, D., & Haidt, J. (2003). “Approaching awe, a moral, spiritual, and aesthetic emotion.” Cognition and Emotion, 17(2), 297–314.
Gökyüzüyle kurulan bu türden bağların, insanın iç dünyasında nasıl yankılandığını bu kadar sade ama katmanlı anlatan bir yazıya denk gelmek… gerçekten nefes aldırıcı. Özellikle “duyguların Ay’ın evreleri gibi gelip geçici olduğunu” vurguladığınız bölüm, yalnızca psikolojiyle ilgilenenler için değil; zaman zaman kendi duygularına yenik düşen herkes için çok kıymetliydi. Yazının dili, bilginin estetikle buluştuğu zarif bir alan yaratmış açıkcası. Gökyüzü bir metafor olarak değil; bir nefes aralığı gibi hissediliyor. Bazen sadece susup gökyüzüne bakmak… insanı, insanın kendisine en çok yaklaştıran eylem olabilir. Kaleminize sağlık. İç sesimize dönmeyi hatırlattığınız için teşekkürler.
Yazının kalbine bu denli incelikle dokunan bir okur olmak; kelimelerle kurulan o görünmeyen bağı tamamlamak gibi… Gökyüzüne bakarken hissettiğim duyguların, satırlarda karşılık bulması ve bir yürekte yankılanması beni çok mutlu etti. Yürekten teşekkür ederim.