Perşembe, Ağustos 7, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Fısıltıdan Pusulaya: İçsel Rehberliği Davranışa Dönüştürmek

Geçtiğimiz ay birlikte çıktığımız yolculukta, hayatın yoğun akışı içinde susturduğumuz o içsel sese, bir fısıltıya kulak vermenin önemini konuştuk. Kendimize “Ben kimim?” ve “Bugün nasılım?” gibi temel soruları sormanın, farkındalığın ilk adımı olduğunu gördük. İçimizdeki çocuğa şefkat göstermenin, eleştiriyi susturmanın ve anda kalmanın iyileştirici gücünü bilimsel verilerle destekledik.

Peki, o fısıltıyı duyduktan sonra ne olur? O içsel rehberliğin sesini bir parça da olsa işitmeye başladığımızda, bir sonraki adım nedir? Bu ay, o fısıltıyı somut bir yaşam pusulasına dönüştürmenin yollarını araştıracağız. Artık soru, “İçimde ne var?” değil, “İçimdekiyle nasıl yaşarım?”. Bu, dinlemekten eyleme geçme, farkındalıktan otantik bir yaşam inşa etme yolculuğudur. Bu yolculuk, cesaret, kişisel değerler, sınırlar ve en nihayetinde anlam ile şekillenir.

Otantiklik Arenasına Adım Atmak: Cesaret ve Kırılganlık

İç sesimizle uyumlu bir yaşam sürme arayışı, bizi “otantiklik” kavramına yani kadim bilgelik geleneğimizde “kendini bilmek” ve “içtenlik” gibi kavramlarla yankı bulan bir yolculuğa çıkarır. Mevlana Celaleddin Rumi’nin asırlar öncesinden gelen çağrısı, bu arayışın özünü yakalar: “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.” Bu davet, kişinin dışsal beklentilerden ve sosyolog Erving Goffman’ın (1959/2009) “benliğin sunumu” kuramında tanımladığı sosyal maskelerden (persona) sıyrılarak, özüne sadık kalma cesaretini talep eder.

Hümanist psikolojinin öncülerinden Carl Rogers’a (1961/2018) göre bu, kişinin olması gerektiğine inandığı “ideal benlik” ile özünde olduğu “gerçek benlik” arasındaki mesafeyi kapatma çabasıdır. Otantiklik, bir zayıflık belirtisi değil, aksine derin bir cesaret ve bilinçli bir kırılganlıkla mümkündür.

Bu arenaya adım atmak, araştırmacı Brené Brown’ın (2012/2020) da belirttiği gibi, korkuya rağmen ilerleme iradesi olan cesareti gerektirir. Brown’ın cesaretin etimolojik kökenini Latincede “kalp” anlamına gelen “cor” kelimesine dayandırması, bizim medeniyetimizdeki “kalp” anlayışıyla şaşırtıcı biçimde örtüşür. Doğu felsefesinde kalp, sadece biyolojik bir organ değil, aynı zamanda derin sezginin, bilgeliğin ve hakiki duyguların merkezi olarak görülür. Dolayısıyla otantik olmak, aklın filtresinden geçmiş bu içsel rehberliğe, yani sezgi ve bilgeliğe güvenerek hareket etme cesaretidir.

Kırılganlık ise bu cesaretin en hakiki yoldaşıdır. Genellikle bir zayıflık olarak yanlış anlaşılan kırılganlık, aslında incinebilirliği ve mükemmel olmamayı bilinçli bir şekilde kabul etmektir. Bu konudaki çalışmalarıyla tanınan Brené Brown (2012/2020), kırılganlığın “cesaretin doğduğu yer” olduğunu ve bizi başkalarıyla samimi ve derin bağlar kurmaya açan temel insani deneyim olduğunu savunur. Dolayısıyla, kendini kusurlarıyla kabul etme ve bu haliyle görünür olma cesareti, hem bireysel hem de toplumsal iyileşmenin temelini oluşturur (Brown, 2012/2020).

Yaşam Pusulası: Değerler Neden Hedeflerden Farklıdır?

Otantik bir yaşam sürmenin en pratik yolu, kişisel değerlerimizi netleştirmektir. Kabul ve Kararlılık Terapisi’nin (ACT) kurucularından Steven C. Hayes, değerlerin, hayat yolculuğumuzdaki pusulamız olduğunu vurgular (Hayes ve Smith, 2005/2013). Değerler, ulaşılacak birer hedef değil, yol boyunca bize eşlik edecek yönlerdir.

  • Hedefler sonludur ve gelecekte bir noktada ulaşılır (örn: “mezun olmak”, “ev almak”).

  • Değerler ise bir süreçtir ve “şimdi ve burada” nasıl bir insan olmak istediğimizle ilgilidir (örn: “öğrenmeye açık olmak”, “şefkatli bir partner olmak”).

Hedeflere ulaşmak her zaman kontrolümüzde olmayabilir, ancak değerlerimize uygun yaşamak her an mümkündür. Örneğin, “sağlıklı olmak” bir hedefse, “bedenime özen göstermek” bir değerdir. Spor salonuna gidemediğiniz bir gün, hedefinizi gerçekleştirememiş olursunuz ama daha besleyici bir öğün seçerek değerinize uygun hareket edebilirsiniz.

Değerler, psikolojik esneklik kazanmamıza ve zorluklar karşısında bile anlamlı adımlar atmamıza olanak tanır (Hayes ve Smith, 2005/2013).

Haritanın Sınırlarını Çizmek: Öz-Saygının Eyleme Dönüşmüş Hali

Kişisel değerlerimizi belirledikten sonra, bu değerleri hayatta koruyacak olan yapıları, yani sınırları çizme zamanı gelir. Sağlıklı sınırlar, kendimize ve başkalarına “evet” ve “hayır” deme kapasitemizdir ve öz-saygının en somut göstergesidir. Sınırlar teorisi üzerine yapılan çalışmalarda, bu yapıların bizi koruyan, enerjimizi yönetmemizi sağlayan ve ilişkilerimizi daha sağlıklı bir zemine oturtan psikolojik çerçeveler olduğu belirtilir (Cloud ve Townsend, 1992/2017).

  • Zaman Sınırları: Başkalarının talepleri uğruna kendi dinlenme veya çalışma zamanınızdan feragat etmemek.

  • Duygusal Sınırlar: Başkalarının duygularından sorumlu olmadığınızı bilmek ve kendi duygusal alanınızı korumak.

  • Maddi Sınırlar: Finansal değerlerinizle uyumlu harcamalar yapmak ve bu konuda net olmak.

Sınır koymak, bencil olmak değil, kendinize değer vermektir. Sınırlarımız konusunda açık olmak, ilişkilerdeki belirsizliği ve tükenmişliği azaltarak daha doyumlu ilişkiler yaşamayı olanaklı hale getirecektir (Cloud ve Townsend, 1992/2017).

Varılacak Yer: Anlamı Eylemde ve İlişkide Bulmak

Varoluşçu psikoterapinin öncülerinden Viktor Frankl (1959/2018), en zorlu koşullarda bile insanın hayatta bir anlam bulma gücüne sahip olduğunu savunur. Frankl’a göre anlam, sadece içe dönerek bulunmaz; asıl olarak dış dünyada, eylemlerimizle ve bağlarımızla yaratılır. Logoterapi adını verdiği yaklaşımında, anlamı bulmanın üç temel yolunu sunar:

  1. Bir eser yaratarak veya bir iş yaparak: Üretken olmak, bir projeye kendini adamak.

  2. Bir şey yaşayarak veya bir insanla etkileşerek: Doğayı deneyimlemek, sanattan etkilenmek, birini sevmek.

  3. Kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirerek: Değiştiremeyeceğimiz zorluklar karşısında sergilediğimiz duruş.

Bu bakış açısı, bizi pasif bir “anlam arayışından”, aktif bir “anlam yaratma” sürecine davet eder (Frankl, 1959/2018).

Pusulayı Kullanma Atölyesi: Pratik Adımlar

İçsel rehberliği bir yaşam pusulasına dönüştürmek için bu yeni kavramları hayatımıza entegre edecek bazı pratikler deneyelim:

  1. Değerleri Netleştirme Egzersizi

  2. Otantik “Evet” ve Onurlu “Hayır” Pratiği

  3. Anlamlı Anlar Günlüğü

  4. Kırılganlık Deneyi

  5. Katkıda Bulunma Adımı

Bu teorik çerçeveyi hayatınıza taşımak için ilk olarak bir haftalık bir gözlem pratiği yapabilirsiniz. Bir defter tutarak gün içinde kendinizi Goffman’ın (1959/2009) tanımladığı gibi bir “maskeyle” ifade ettiğiniz anları ve “gerçek benliğinizle” (Rogers, 1961/2018), yani kişisel değerlerinizle uyum içinde hareket ettiğiniz anları not alın. Bir haftanın sonunda notlarınızı gözden geçirin.

Geçen ay başladığımız içsel kazı, bizi bir hazine haritasına ulaştırdı. Bu ay ise o haritayı kullanarak, yani değerlerimizi pusula, sınırlarımızı rota olarak belirleyerek bilinçli adımlar atmayı öğreniyoruz. Bu yolculuk, bir yere varmaktan çok, yolda olma sanatıdır.

Kaynakça

Brown, B. (2020). Cesur ol: Kırılganlığın hayatlarımızı, sevme, ebeveyn olma ve liderlik etme
biçimlerimizi nasıl dönüştürdüğü üzerine (D. Yılmaz, Çev.). Doğan Kitap. (Orijinal eserin
yayın tarihi 2012).
Cloud, H., ve Townsend, J. (2017). Sınırlar: Hayatınızın kontrolünü ele almak için ne zaman
evet ne zaman hayır demelisiniz? (S. Yüksel, Çev.). Koridor Yayıncılık. (Orijinal eserin yayın
tarihi 1992).
Frankl, V. E. (2018). İnsanın anlam arayışı (S. Udak, Çev.). Okyanus Yayınları. (Orijinal
eserin yayın tarihi 1959).
Goffman, E. (2009). Gündelik yaşamda benliğin sunumu (B. Aksu, Çev.). Metis Yayınları.
(Orijinal eserin yayın tarihi 1959).

Hayes, S. C., ve Smith, S. (2013). Düşüncelerinden kurtul yaşamına başla: Yeni kabul ve
kararlılık terapisi (M. Ş. Göz, Çev.). Aganta Yayınevi. (Orijinal eserin yayın tarihi 2005).
Rogers, C. R. (2018). Kişi olmaya dair: Psikoterapistin psikoterapiye bakışı (A. Babacan,
Çev.). Okuyan Us Yayınları. (Orijinal eserin yayın tarihi 1961).

Sevde Üçüncüoğlu
Sevde Üçüncüoğlu
Sevde Üçüncüoğlu, Uzman Psikolojik Danışman olarak bireysel danışmanlık ve gelişim odaklı çalışmalar yürütmektedir. Lisans eğitimini Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanında, ikinci lisansını sosyoloji alanında tamamlamış; tezli yüksek lisansını ise Psikolojik Danışmanlık alanında bitirmiştir. Bilişsel Davranışçı Terapi, imge terapi ve varoluşçu terapi gibi alanlarda uzmanlaşmıştır. Danışmanlık sürecine sanatın iyileştirici gücünü de katan Üçüncüoğlu, sanat terapisi alanında da çalışmalarını sürdürmekte ve bireylerin içsel kaynaklarını keşfetmelerine katkı sunmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar