Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Duygusal İhmalin Kişiliğimizi Şekillendirmesi

Neydi duygusal ihmal, hiç düşündünüz mü?

Çocukken duygusal ihmale maruz kaldınız mı ya da şu an böyle bir ihmale maruz kalıyor olabilir misiniz?

Peki ya siz, başka birinin duygusal ihtiyacını ihmal ediyor olabilir misiniz? Eşinizin, çocuğunuzun, arkadaşınızın… Belki de en çok kendinizin?

Çocuklukta ihmal edilen bireyler, yaşadıkları ihmali fark edebilecek farkındalığa ulaşabilir mi?

Ya o ihmal bir yaşam kültürüne dönüşmüşse?

Ve kişi bu ihmali “normal” olarak içselleştirmişse?

İhmallerin gölgesinde büyüyen bir çocuk, ileriki yaşlarında kendisini ihmal eden kişiye duygularını ifade edemeyebilir. Daha da önemlisi, duygusal ihmal, kişinin kendi duygularını görmezden gelerek kendisine en büyük ihmali yapmasına yol açabilir.

İşte tam da burada, duygusal ihmaller kişiliğimizin bir parçası hâline gelir; ete kemiğe bürünür. Bahsettiğim şey, sıradan dikkatsizlikler değildir elbette. Zaman zaman hepimiz ihmalkâr olabiliriz. Fiziksel ihmaller çoğu zaman gözle görülürdür. Ancak duygusal ihmaller genellikle fark edilmez, kişinin ruh sağlığını derinden etkileyerek karmaşık bir kişilik yapısının temelini oluşturabilir.

Duygusal İhmalin Etkileri

Örneğin, çocuk okuldan heyecanla eve döner ve gün boyunca yaşadıklarını anlatmak ister. Ancak ebeveyni yorgunluk, ilgisizlik ya da “şimdi konuşma” diyerek bu paylaşımı erteler ya da önemsemezse, çocuk zamanla duygularının değersiz olduğunu öğrenir. Bu durum tekrarlandığında ise çocuk, duygularını bastırmaya ve kendini geri çekmeye başlar.

Yapılan araştırmalar, çocuklukta duygusal ihmal yaşayan bireylerin, hayatları boyunca yaşamdan yeterince doyum alamadıklarını göstermektedir. Bu bireyler:  

  • Sürekli başkalarının sevgisine, ilgisine ve onayına ihtiyaç duyar.  
  • Tek başlarına karar vermekte zorlanır.  
  • Sadece ruhsal değil, bedensel rahatsızlıklar da zamanla ortaya çıkabilir.

Örneğin, 2010 yılında yapılan bir araştırmada, çocuklukta duygusal ihmal yaşayan bireylerin yetişkinlikte kaygı bozukluğu, depresyon ve bağlanma problemleri yaşama olasılıklarının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (Spinazzola, Ford ve van der Kolk, 2005).

Duygusal İhmalin Kişilik Üzerindeki İzleri

Duygusal ihmale maruz kalan kişiler, çoğu zaman çocuklukta ne tür bir ihmal yaşadıklarının farkındalığına bile varmazlar. Peki, bu ihmaller nelere yol açabilir? Gelin, birlikte bakalım:

  • Kendi kendine merhametsizlik: Kişi, kendine karşı katı ve sert bir kişilik geliştirebilir. Bu durum, eşine ya da çocuğuna karşı daha az anlayışlı olmasına yol açabilir.  
  • Güvensizlik ve çekingenlik: Başkalarına güvenmekten korkar, yardım istemekten çekinir, olumsuzluklarını paylaşamaz ve çoğu duygusunu bastırır.  
  • İçsel karmaşa: Bastırılan duygular, kişinin içsel dünyasında anlamsız bir boşluk ve karmaşaya dönüşür. Ancak kişi, bu karmaşanın nedenini tanımlayamaz ve çoğu zaman kendini suçlar.

Çocuklukta yaşanan duygusal ihmalin izi, bir ömür boyu kişinin hayatındaki her adımı etkiler. Başka bir araştırmada (Briere & Elliott, 1994), duygusal ihmalin travmaya benzer etkiler yarattığı, özellikle bireyin kendilik algısı ve başkalarıyla ilişki kurma biçimlerinde ciddi hasarlar bıraktığı belirtilmiştir.

Duygusal İhmalle Başa Çıkmak

Peki, bu kadar şeyi yaşamış bir kişi ne yapabilir? Eğer farkındalık kazanmaya başlamışsa, duygularını tanıyor ve hissediyorsa, öncelikle öz şefkati ihmal etmemelidir.  

Duyguları ifade etmek çok değerlidir. Bu, bazen anlatmak, bazen yazmak, bazen sadece kabul etmek ya da affetmek olabilir. Tanımlamanın ardından yeni kararlar almak gerekir. İşte o zaman kişi, duygularını önemseyerek kendisiyle barıştığı yeni bir yaşam döngüsüne adım atar.

Örneğin, terapiye başlayan bir birey, seanslarda çocukluğuna dair farkındalıklar kazandıkça duygularını ifade etmenin ne kadar dönüştürücü olduğunu yaşayarak görebilir. Bu birey, geçmişin yaralarını kabullenip onları dönüştürmeye başladıkça daha şefkatli bir iç ses geliştirebilir.

Bu döngüde:  

  • Yeni kararlar,  
  • Yeni başlangıçlar,  
  • Yeni iletişim biçimleri,  
  • Yeni duygular ve davranışlar gelişebilir.

Ancak o zaman gerçek huzur ortaya çıkar. Bu farkındalık süreçlerinin toplamı, kişiyi daha mutlu bir hayata taşır.

Sonuç

Duygusal dünyamızın, kişiliğimizi daha sağlıklı ve dengeli şekillendirmesi dileğiyle… Yeni yazıda görüşmek üzere.

Kaynakça

Briere, J., & Elliott, D. M. (1994). Immediate and long-term impacts of child sexual abuse. The Future of Children, 4(2), 54–69. https://doi.org/10.2307/1602523

Spinazzola, J., Ford, J. D., & van der Kolk, B. A. (2005). Trauma exposure and alexithymia in a community sample of adults. Journal of Traumatic Stress, 18(5), 447–452. https://doi.org/10.1002/jts.20055

Bowlby, J. (1988). A secure base: Parent-child attachment and healthy human development. Basic Books.

Meryem Avcı
Meryem Avcı
Eğitimci, yazar ve profesyonel eğitim koçu Meryem Avcı, psikoloji, kişisel gelişim ve eğitim danışmanlığı alanlarında geniş bir deneyime sahiptir. Lisans eğitimini ilahiyat ve psikoloji alanlarında tamamlayan Avcı, şu anda din psikolojisinde yüksek lisans yaparak akademik çalışmalarını sürdürmektedir. Pastoral psikoloji ve bilişsel davranışçı terapi alanlarında uzmanlaşmış olan Avcı, bu birikimini toplumsal ve ahlaki konuları ele alırken psikolojik ve sosyolojik açıdan pozitif bir bakış açısı sunmak için kullanmaktadır. "Törelerin Gelini" ve "Kişisel Gelişimin Kur’an’daki Yeri" adlı kitapları ile bu konuları daha geniş kitlelere ulaştırmıştır. Radyo, TV, gazete ve dijital mecralarda psikoloji, kişisel gelişim ve eğitim üzerine yaptığı yayınlarla eğitimi herkes için erişilebilir kılma misyonunu benimsemiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar