Salı, Eylül 30, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Duyguların Ağırlığı: Empati Yorgunluğu ve Baş Etme Yolları

Empati, insan ilişkilerinin temelini oluşturan ve bizi birbirimize bağlayan güçlü bir beceridir. Ancak başkalarının duygusal acılarına sürekli tanıklık etmek, zamanla bireyde tükenmişlik yaratabilir. Bu durum, literatürde empati yorgunluğu olarak tanımlanır ve fiziksel belirtiler, duygusal belirtiler, sosyal belirtilerle kendini gösterebilir. Bu yazıda, empati kavramını derinlemesine ele alacak; empati yorgunluğunun ne olduğunu, hangi belirtilerle ortaya çıktığını ve psikolojik dayanıklılık artırmak için hangi yolların izlenebileceğini inceleyeceğiz.

Empati

Empati, en basit tanımıyla bir başkasının duygularını anlama ve düşüncelerini anlama becerisi olup o kişinin yerine kendini koyabilmektir. Kişinin, karşısındaki insanın yaşadıklarını adeta onun gözlerinden görmesi, onun hissettiği gibi hissetmesi ve bunu doğru bir şekilde yansıtabilmesi empati sürecinin temelini oluşturur. Stotland (1971), empatiyi bireyin başkasının duygularını içselleştirerek onunla duygusal bağ kurma şeklinde tanımlar.

Günlük yaşamda empati kurma, örneğin zor bir dönemden geçen bir arkadaşımıza “Senin yerinde olsaydım ben de böyle hissederdim” diyebilmek ya da sokakta gördüğümüz zor durumda olan bir kişiye sadece bakmakla kalmayıp içsel olarak etkilenmek şeklinde karşımıza çıkar. Özellikle ülkemizde son yıllarda yaşanan doğal afetler, toplumsal adaletsizlikler, şiddet olayları ya da bireysel dramlar gibi acı verici olaylar, medyada sıkça yer buldukça, bu tür içeriklerle karşılaşan bireyler mağdurların yerine kendini koyarak derin bir duygusal etkileşim yaşayabilir. Bu da empati kurma becerimizin sadece yakın çevremizle değil, ülke çapında yaşanan olaylarla da tetiklendiğini gösterir.

Her ne kadar empati, insan ilişkilerinin temel taşlarından biri olsa da, sürekli olarak başkalarının acılarına tanıklık etmek ve bu duygularla içsel bağ kurma zamanla yorucu hale gelebilir. Özellikle toplumsal travmaların, krizlerin ve adaletsizliklerin sıkça gündeme geldiği dönemlerde, bireylerin bu duygusal yükü taşıması daha da zorlaşır.

Empati Yorgunluğu

Literatürde bu kavram farklı terimlerle ifade edilmektedir. Merhamet yorgunluğu (Gök, 2015; Şirin ve Yurttaş, 2015; Dikmen ve Aydın, 2016; Pehlivan ve Güner, 2018) ve şefkat yorgunluğu (Karsavuran, 2014; Hablemitoğlu ve Özmete, 2012) gibi isimlerle anıldığı görülmektedir. Empati yorgunluğu, başkalarına yardım etme çabası ve onların yıkıcı deneyimlerine tanıklık etmenin sonucunda oluşan duygusal ve fiziksel yüktür. Bu durum, dolaylı travma olarak da değerlendirilebilir; kişinin, sıkıntı yaşayan birinin yerine kendini koyarak onun acısını içselleştirmesiyle ortaya çıkar. Başka bir deyişle, travma yaşayan bireyin hissettiklerini derinlemesine hissetmek şeklinde tanımlanabilir.

Empati yorgunluğunun belirtileri, fiziksel, duygusal ve sosyal alanlarda kendini gösterebilir:

  • Fiziksel belirtiler arasında sürekli yorgunluk hissi, uyku bozuklukları, baş ağrıları, mide-bağırsak problemleri, bağışıklık sisteminde zayıflama ve kilo değişimleri yer alır.
  • Duygusal belirtiler ise öfke, huzursuzluk, aşırı hassasiyet, umutsuzluk, anksiyete, empati kaybı, tükenmişlik hissi ve duyarsızlaşma şeklinde görülebilir.
  • Sosyal belirtiler arasında ise motivasyon düşüklüğü, görevlerden kaçınma, iletişimde zorluk, işe devamsızlık ve sosyal ilişkilerden geri çekilme sayılabilir.

Empati Yorgunluğu ile Baş Etme Sürecinde Psikolojik Dayanıklılık

Empati yorgunluğu ve belirtileri ile olan mücadelede psikolojik dayanıklılığın ikincil travmatik stres ve tükenmişliğe karşı bir koruyucu etken olabileceği düşünülmektedir. Psikolojik dayanıklılık, kişinin olumsuz sonuçlar göstermesi beklenen yaşantıların üstesinden gelme kapasitesini ifade etmektedir (Grant ve Kinman, 2011; Rutter, 2007). İnsanlarda ortak bir deneyim olarak anlaşılmasına rağmen (Collins, 2008), psikososyal faktörlerden etkilenen değiştirilebilir bir yapıdır (Rutter, 2007).

Psikolojik dayanıklılık, yaşamın birçok alanında önemli bir kaynak olmakla birlikte, empati yorgunluğuna karşı koruyucu rol oynayan unsurlardan biridir; dolayısıyla bu sürecin çok boyutlu yaklaşımla ele alınması gerekmektedir.

Empati yorgunluğuna karşın psikolojik dayanıklılık artırabilmek için:

  • Öz bakım alışkanlıklarını hayatımızın bir parçası haline getirmek önemlidir. Bu, yeterli uyku, dengeli beslenme, fiziksel aktivite ve zihinsel dinlenmeyi içeren temel ihtiyaçlara özen göstermeyi kapsar.
  • Duyguları tanıma ve duyguları ifade etme, kişinin yaşadığı içsel yükü fark etmesine ve bu yükle baş edebilmesine yardımcı olur. Özellikle bastırılan duygular ya da yok sayılan duygular, zamanla daha ağır bir hale gelebilir.
  • Sosyal destek sistemlerinden faydalanmak, zorlayıcı deneyimlerle başa çıkarken yalnız olmadığımızı hissettirir ve duygusal dayanıklılık güçlendirir. Güvenli bir ilişkide kendini ifade etmek, paylaşmak ve dinlenilmek kişiyi rahatlatır.
  • Stresle başa çıkma becerilerini geliştirmek; örneğin gevşeme egzersizleri, nefes çalışmaları gibi tekniklerle stresin etkilerini azaltmak mümkündür.

Bu tür stratejiler, yalnızca empati yorgunluğunu hafifletmekle kalmaz, aynı zamanda bireyin psikolojik esneklik kazanarak daha sürdürülebilir duygusal denge kurmasına katkı sağlar.

Sonuç

Empati, insan ilişkilerini derinleştiren, toplumsal dayanışmayı güçlendiren ve duygusal bağ kurmaya olanak tanıyan kıymetli bir beceridir. Ancak sürekli olarak başkalarının acılarına tanıklık etmek, bu duyguları içselleştirme ve bir şeyler yapma sorumluluğunu taşımak, zamanla bireyin ruhsal dayanıklılığını zorlayabilir. Empati yorgunluğu, özellikle yardım etmeye gönüllü bireylerde sıkça karşılaşılan, ihmal edildiğinde ciddi tükenmişliklere yol açabilen bir durumdur. Bu nedenle, yalnızca çevremize değil, kendimize de şefkat göstermeyi öğrenmemiz gerekir.

Psikolojik dayanıklılık artırmak, duygusal sınırları korumak ve sürdürülebilir empati geliştirebilmek için öz bakım alışkanlıklarını ihmal etmemek, duygularla temas kurma, sosyal destekten yararlanmak, gerektiğinde profesyonel destek arama büyük önem taşır. Bu stratejiler, yalnızca empati yorgunluğunu hafifletmekle kalmaz; aynı zamanda daha sağlıklı duygusal denge, dengeli ve uzun soluklu bir yardım etme kapasitesi geliştirmemize olanak tanır. Sonuç olarak, başkalarının yükünü omuzlayabilmek için önce içsel kaynakları güçlendirmeli, duygusal sınırları gözetmeli ve tükenmeden empati kurmanın yollarını keşfetmeliyiz.

Fatma Bengiz
Fatma Bengiz
Fatma Bengiz, psikolog olarak bireysel terapi alanında çalışmalarını sürdüren ve danışanlarına bilimsel temelli yaklaşımlarla destek sunan bir uzmandır. Güncel olarak online ve yüz yüze terapi hizmeti vermektedir. Psikoloji lisans eğitimini şeref derecesi ile tamamlayan Bengiz, Bilişsel Davranışçı Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi ve Şema Terapi alanlarında yetkinliğe sahiptir. Mesleki yaklaşımında güncel bilimsel bilgiyi rehber edinerek bireylerin psikolojik iyi oluşunu artırmayı ilke edinmiştir. Araştırma tutkusuyla psikoloji alanındaki yenilikleri ve gelişmeleri yakından takip ederek kendini sürekli güncellemektedir. Psikolojik bilginin toplumla buluşturulmasının önemine inanan Bengiz, akademik bir bakış açısıyla psikolojik içerikler üretmeye devam etmektedir. Yazılarıyla, psikolojiye dair güncel konuları ele almayı ve okuyuculara bilimsel temelli bilgiler sunarak ruh sağlığına dair farkındalık oluşturmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar