Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Dijital Çağda Ebeveyn Olmak ve Çocuk Yetiştirmek

Ebeveynlik bir varış noktası olmayan sürekli gelişen, dönüşen, öğrenme ile iç içe olan bir süreçtir. Bu süreçte ebeveyn olarak kendimizi sürekli geliştirmeli, dönüştürmeli, çocuğumuzla sağlıklı ilişkiler kurmalıyız. Her çocuk dünyaya geldiğinde ebeveynlerinin de hayatında yeni bir sayfa açar. Bugünümüzün dünyasında ise ebeveynlik kavramı farklılaşmış olup geleneksel ebeveynlik anlayışının yerini, teknolojiyle harmanlanmış daha bilinçli ve rehberlik odaklı bir ebeveynlik anlayışı almıştır. Bu bağlamda ise dijital çağda ebeveyn olmak, yalnızca çocuğu büyütmek değil, aynı zamanda onu dijital dünyaya karşı bilinçli bireyler olarak yetiştirme sorumluluğunu da üstlenmiştir. Bu yazıda ise dijital dünyada ebeveyn olmanın getirdiği sorumluluklar, çocuğun teknoloji dünyasındaki sosyal ve duygusal gelişimi üzerindeki etkileri ve sağlıklı ebeveynlik yaklaşımları ele alınacaktır.

Ebeveynlik Rolü: Dijital Dünyada Rehber ve Model Olmak 

Çocuklar, yalnızca sözel uyarılarla değil, en çok da ebeveynlerinin davranışlarını gözlemleyerek öğrenir. Bu durum, dijital medya kullanımı konusunda da geçerlidir. Ebeveynin kendi teknoloji kullanımı, çocuğun tutum ve alışkanlıklarını doğrudan etkileyebilir. Sürekli telefonla ilgilenen, yemek masasında ekranı bırakmayan ya da ekran bağımlılığı geliştirmiş bir ebeveynin, çocuğuna “ekran süresini azalt” demesi etkisiz kalabilir (Hiniker et al., 2016). Bu nedenle ebeveynler, dijital medya kullanımlarında tutarlı ve bilinçli olmalı; ekran süresi, içerik seçimi ve çevrimiçi etkileşimler konusunda çocuklara örnek olmalıdır. Örneğin, belirli saatlerde cihaz kullanmayı bırakmak, telefon bildirimlerini sınırlandırmak ve birlikte ekran dışı etkinlikler planlamak hem model olmak hem de çocukla bağ kurmak için etkili stratejilerdir. Ayrıca teknoloji kullanımına ilişkin aile kuralları birlikte belirlenmeli ve ebeveyn de bu kurallara uymalıdır.

Dijital Güvenlik ve Mahremiyet Bilinci 

Çocukların dijital ortamda uygunsuz içeriklere, siber zorbalığa, kişisel bilgilerin kötüye kullanımına, tehdit içerikli mesajlar gibi çeşitli tehlikelere maruz kalabilmektedir. Bu tehlikelerle başa çıkmak içinde ebeveynlerin çocuklarını bu tür tehlikeler hakkında bilgilendirmeli ve bu tür durumların yaşanmaması için güvenli bir ilişki kurmaları gerekmektedir. Ebeveynlerin çocuklarını bilgilendirirken sadece bilgi vermesi yeterli değildir. Çocukların bu bilgileri içselleştirmesi ve çocuğun karşılaştığı tehlikeli bir durum söz konusu olduğunda ise bu durumu ailesi ile paylaşabilmesi için ebeveynlerin çocukla güven temelli bir ilişki kurması gerekmektedir. Çocukla güven ilişkisi kurulmalıdır ki çocuk ebeveynin yargılamadan, korkmadan konuşabileceğini bilmelidir. Özellikle bazı ebeveyn tutumlarından olan cezalandırıcı ve aşırı denetleyici ebeveynlerde çocuk teknolojik aletleri kullanırken yaşadığı olumsuz bir durumu gizlemesine yol açacağı için tehlike daha da katlanarak büyür. Bunun yerine empati gösteren, dijital dünyada yaşanılan durumları anlayan ve destekleyici bir ebeveyn tutumu sergilemek daha sağlıklı olacaktır.

Dijital Dünyada Çocuğun Sosyal ve Duygusal Gelişimi

Dijital dünyada çocuğun sosyal gelişimi çocuğun başkalarıyla ilişki kurabilme, iletişim becerileri geliştirme, sosyal kuralları öğrenme ve empati gibi yetileri kapsar. Dijital ortamlar, çocukların bu becerilerini hem destekleyebilecek hem de olumsuz etkileyebilecek çift yönlü bir potansiyele sahiptir. Olumlu yönden, çocukların dijital oyunlar veya çevrimiçi platformlar aracılığıyla sosyal etkileşim kurması, özellikle pandemi gibi fiziksel etkileşimin kısıtlı olduğu dönemlerde, iletişim becerilerini sürdürmelerine yardımcı olmuştur (Blum-Ross & Livingstone, 2016). Ayrıca bazı iş birliğine dayalı dijital oyunlar, çocuklara takım çalışması, paylaşım ve sıra bekleme gibi sosyal becerileri deneyimleme fırsatı sunmaktadır (Granic et al., 2014). Ancak dijital ortamda geçirilen sürenin artması, çocukların yüz yüze sosyal etkileşimlerinde azalma ve yalnızlaşma gibi sonuçlar doğurabilmektedir. Özellikle erken çocukluk döneminde, ekran karşısında geçirilen uzun süreler sosyal ipuçlarının öğrenilmesini engelleyebilir. Beden dili, göz teması ve ses tonları gibi yüz yüze iletişimin temel unsurları dijital ortamda sınırlı biçimde deneyimlenir. Bu da sosyal gelişim açısından dezavantaj yaratabilir (Uhls et al., 2014). Ayrıca sosyal medya gibi platformlarda karşılaşılan dışlanma, onay alma baskısı ve siber zorbalık, çocukların sosyal güvenlik duygusunu zedeleyebilir. Siber zorbalığa maruz kalan çocukların kaygı düzeylerinde artış ve sosyal çekilme davranışlarında yükselme gözlemlenmiştir (Kowalski et al., 2014).

Dijital dünyada çocuğun duygusal gelişimi, çocukların kendi duygularını tanıma, ifade etme, başkalarının duygularını anlama ve duygusal tepkilerini düzenleyebilme becerilerini içerir. Bu gelişim süreci, çocuğun psikolojik sağlamlığı ve sosyal ilişkileri açısından oldukça önemlidir. Dijital içeriklerin dikkatli ve bilinçli kullanımı, çocuğun duygularını tanıması ve ifade etmesi için fırsatlar sunabilir. Örneğin bazı eğitici çizgi filmler ya da çocuk uygulamaları, duyguların adlandırılması ve empati geliştirilmesi gibi konularda çocuklara katkı sağlayabilir Ancak aşırı ekran kullanımı, özellikle küçük yaşlardaki çocuklarda duygusal düzenleme becerilerinin zayıflamasına yol açabilmektedir. Hızlı geçişli ve yoğun uyarıcı içeren dijital içeriklere sürekli maruz kalmak, çocukların sabırsızlık, öfke kontrol sorunları ve dikkat dağınıklığı gibi duygusal zorluklar yaşamalarına neden olabilir (Christakis et al., 2018). Ayrıca sosyal medya kullanımı, ergenlik dönemindeki çocuklarda duygusal karşılaştırmalara ve yetersizlik hissine yol açabilir. Başkalarının paylaşımlarına maruz kalmak, beden imajı sorunları ve depresif belirtilerle ilişkili bulunmuştur (Twenge & Campbell, 2018). Özellikle benlik gelişiminin hassas olduğu bu dönemde, dijital ortamlarda onay alma ihtiyacı çocukların duygusal kırılganlıklarını artırabilir.

 

SONUÇ

Dijital çağda ebeveynlik, teknolojik gelişmelerin sağladığı olanaklarla birlikte yeni sorumlulukları da beraberinde getirmiştir. Bu çağda çocuk yetiştirmek, yalnızca fiziksel ve duygusal ihtiyaçları karşılamaktan ibaret değil; aynı zamanda çocukları dijital dünyanın risklerine karşı koruyan, onlara dijital beceriler kazandıran ve sağlıklı medya alışkanlıklarını modelleyen bilinçli bir ebeveynlik anlayışını gerektirmektedir. Ebeveynlerin teknolojiye karşı tutumları, çocukların dijital dünyaya nasıl uyum sağlayacağını belirlemede büyük rol oynamaktadır. Dolayısıyla dijital çağda başarılı bir ebeveynlik, teknolojiyle savaşmak yerine onu anlamak, yönetmek ve çocuğun gelişimine hizmet edecek şekilde kullanmakla mümkündür.

 

KAYNAKÇA

Blum-Ross, A., & Livingstone, S. (2016). Families and screen time: Current advice and emerging research. Media Policy Brief 17. LSE Media Policy Project.

Christakis, D. A., Ramirez, J. S. B., Ferguson, S. M., Ravinder, S., & Ramirez, J. M. (2018). How early media exposure may affect cognitive function: A review of results from observations in humans and experiments in mice. Proceedings of the National Academy of Sciences, 115(40), 9851–9858.

Granic, I., Lobel, A., & Engels, R. C. M. E. (2014). The benefits of playing video games. American Psychologist, 69(1), 66–78.

Hiniker, A., Schoenebeck, S., & Kientz, J. A. (2016). Not at the dinner table: Parents’ and children’s perspectives on family technology rules. Proceedings of the 19th ACM Conference on Computer-Supported Cooperative Work & Social Computing, 1376–1389.

Kowalski, R. M., Giumetti, G. W., Schroeder, A. N., & Lattanner, M. R. (2014). Bullying in the digital age: A critical review and meta‐analysis of cyberbullying research among youth. Psychological Bulletin, 140(4), 1073–1137.

Twenge, J. M., & Campbell, W. K. (2018). Associations between screen time and lower psychological well-being among children and adolescents: Evidence from a population-based study. Preventive Medicine Reports, 12, 271–283.

Uhls, Y. T., Ellison, N. B., & Subrahmanyam, K. (2014). Benefits and costs of social media in adolescence. Pediatrics, 140(Supplement 2), S67–S70.

 

Havva Begüm Tarhan
Havva Begüm Tarhan
Klinik psikolog Havva Begüm Tarhan, lisans öğrenimini psikoloji bölümünde ve yüksek lisans öğrenimini ise klinik psikoloji alanında tamamlamış ve alanında uzman psikolog olmaya hak kazanmıştır. Bilişsel davranışçı terapi, kısa süreli çözüm odaklı terapi, aile ve çift terapisi üzerinde eğitimlerini tamamlamıştır. Lisans ve yüksek lisans süreçlerinde çeşitli kurumlarda gönüllü olarak görev almıştır. Lisans döneminde de dergi çalışmalarında yer almış ve yazdığı yazılar dergide yayınlanmıştır. Terapist olmak benim için sadece bir kariyer değil, aynı zamanda derin bir anlam taşıyan, insan ruhuna duyulan saygının ve empatik bir ilişkinin somutlaştığı bir yolculuktur.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar