İnsanlar günlük yaşamlarında zaman zaman onları olumsuz yönde etkileyen durumlarla karşılaşabilmektedir. Bu durumlar arasında beklenmedik bir şekilde gelişen doğal afetler, ölümler, kazalar gibi birtakım olaylar yer almaktadır. Özellikle yakın zamanda yaşadığımız deprem, bu doğal afetlerin başında gelmektedir. Deprem, yer kabuğunda oluşan kırılmalardan dolayı yeryüzünde oluşan sarsıntılardır. Toplumun da bildiği gibi, Türkiye birçok fay hattına sahip bir ülkedir. Ülkemizde psikolojik travma etkisi büyük olan bazı depremler yaşanmıştır. Bunlar, Kocaeli depremi (1999), Van (2011), Kahramanmaraş ve Hatay (2023) depremleridir. Bu depremlerden insanlar psikolojik olarak fazlasıyla etkilenmiştir. Bu durum, toplumun tamamını etkileyen bir olay olduğundan toplumsal açıdan bir psikolojik travma olarak değerlendirilmiştir.
Travmayı açıklamak gerekirse; bireylerin fiziksel, ruhsal veya sosyal durumunu olumsuz yönde etkileyen bir durum ya da olaylara karşı oluşan tepkidir. Yaşanan bu durum ve olaylar kişinin kendi iradesi dışında gerçekleşmektedir.
Depremin Psikolojik Yansımaları
Hayatımızın kaçınılmaz bir gerçeği haline gelen depreme psikolojik yönden birçok tepkiler verilmektedir. Deprem anında paniğe kapılma, aşırı biçimde korkup endişelenme durumu hemen hemen hepimizin gösterebildiği tepkiler olabilmektedir. Depremden sonra ise deprem kaygısı, insanların evlerine girememeleri, kendilerini son derece gergin hissetmeleri ve uyku bozukluklarıyla birlikte ortaya çıkan öfke durumları sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
Ek olarak, insanların stres altında özellikle de deprem gibi toplumu derinden etkileyen doğal afet durumlarında yapmış oldukları paylaşımlar, anlık verilen tepkiler, kaygı düzeyleri gibi faktörler kişilerin depremden ne derece etkilenecekleri konusunda önemli bir yer tutar. Ayrıca, afetler kişilerin yaşam standartlarını ve hayatlarının doğal akışını da etkileyerek kendilerine olan güvenlerini de olumsuz yönde etkilemektedir.
Deprem gibi doğal afetlerle karşılaşıp psikolojik travma yaşayan kişilerin, olaylara ne derece tepki gösterip harekete geçebilmelerinin kişilik yapılarıyla da bağlantılı olduğu söylenebilir. Depremde yaşanılan stresin ortaya çıkmasında; bu afetin yarattığı deprem kaygısı, ölüm korkusu, kişide hem içten hem dıştan tehdit yaratan durumların etkili olduğu söylenebilir. Depremi yaşayan kişilerde ilk zamanlarda ara ara olayların canlı bir şekilde hatırlanması, çoğunlukla kabuslar görülmesi ve bununla beraber yaşanılan kaygı, korku gibi duygular ve nefes almada güçlük çekilmesi, kişinin bu olumsuz olayı hatırlatan şeylerden uzaklaşması, çok çabuk irkilme ve kayıpların artışıyla beraber yaşanılan yas durumunun ortaya çıktığı sıkça görülen durumlar olarak ifade edilebilir.
Depremin Ruhsal Etkileri: Depresyon ve Anksiyete
Depremin psikolojik yönden etkilerinden birinin de depresyon olduğu söylenebilir. Depresyon, çoğunlukla mutsuz bir durumun içinde olma hali, ilgi kaybı ve kişideki enerjinin düşük olması şeklinde ifade edilmiştir. Bireylerde depremle birlikte anksiyetenin de arttığı gözlemlenmiştir. Anksiyete beraberinde yaygın anksiyete bozukluğu denilen psikolojik bozukluğu da ortaya çıkarmıştır. Bu da kişilerin genelde aşırı bir endişe ve kaygı halinde olmalarını ifade etmektedir. Depremin, insanlar üzerinde büyük bir deprem kaygısı ve paniğe sebep olduğu görülmüştür.
Sosyal medyadan ve televizyondan sürekli olarak depremle ilgili haberleri, görüntüleri izleyen, takip eden insanların kaygı seviyelerinin de daha yüksek olduğu görülmüştür. Depremden etkilenen bireylerin bu travmalarını hatırlatan durumlardan ör; depremden sonra kapalı mekanlara girilmesi, kalabalık yerlerde bulunulması gibi buna benzer unsurlardan uzaklaşması söylenebilir. Bu travmanın, kişinin hayatını kontrol altına almasını önleyebilmek amacıyla kaçınma davranışının üstüne yavaşça gidilmeli ve bireyin korkmuş olduğu bu duruma alıştırılması hedeflenmektedir.
Bununla birlikte bu bireylerde uyku problemleri de görülmektedir. Bu sorunun ortadan kalkabilmesi adına uyku saatlerinin düzenlenmesi, yatmaya yakın saatlerde herhangi bir şeyler yenilmemesi ve gün içerisinde fiziksel aktivitelerde bulunulması önem taşımaktadır.
Çocuklarda Depremin Psikolojik Etkileri
Yetişkin bireylerde olduğu gibi çocuklar da depremden son derece olumsuz yönde etkilenmektedir. Çocuklarda afet sonrasında kaygı, korku, çok çabuk sinirlenme, anne ve babalarından ayrı kalamama, uyuyamama, korkutucu rüyalar görme, iştahsızlık, karın ağrısı çekme ve olayları tekrarlattıran sorular sorma gibi durumlar oluşabilmektedir. Bunlarla birlikte okul konusunda da olumsuzluklar, arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde bozulmalar ve günlük aktivitelere olan ilgilerinde azalmalar da görülmektedir.
Bu nedenle çocukların yanlarında olunmalı ve temel ihtiyaçları mutlaka karşılanmalıdır. Çocukların deprem anı ve sonrasında yaşadıklarını anlatabilmeleri için destek verilmeli fakat zorlanmamaları gerekir. Çocuklara bu süreçte basit görevler verilerek sorumluluk yüklenmeli, çevreleriyle iletişimleri arttırılmalı ve sosyal yönden etkinliklere yönlendirilmesi sağlanmalıdır.
Deprem Sonrası Duygusal Regülasyon ve Normalleşme
Deprem sonrasında ilk zamanlarda meydana gelen psikolojik semptomlar çoğunlukla bozukluk olarak ele alınmayıp, anormal bir duruma gösterilen normal tepkiler şeklinde değerlendirilerek sürecin normalleştirilmesi şeklinde ele alınmaktadır. Afeti yaşayan kişiye psikolojik destek verilmesi önemli bir durumdur. Yaşanılan olayın ardından ortaya çıkan belirtilerin anormal bir durum karşısında gösterilen normal boyutta tepkiler olduğu belirtilmeli, bireyin gereksinimlerinin anlaşılmasına odaklanılmalı, sosyal ortamı düzenlenilmeli ve bireyin, duygularını da yaşamasına imkan tanınmalıdır.
Deprem Sonrası Psikolojik Travmayı Azaltma Yöntemleri
Deprem sonrasında deprem kaygısı ve psikolojik travmanın etkilerini nasıl azaltabiliriz?
- Yakınlarınızla duygu ve düşüncelerinizi paylaşın.
- Acil bir eylem planı oluşturun ve deprem çantası hazırlayın.
- Kaygı durumunda 5-2-8 nefes egzersizi (5 sn nefes al, 2 sn nefesini tut, 8 sn nefes ver) yapın.
- Kendinizi güvenli hissettiğiniz yerde kalın.
- Psikolojik destek almaktan çekinmeyin.
Sonuç
Sonuç olarak, bu maddelere dikkat ettikten sonra, erken müdahale hayat kurtarır ibaresini göz önünde bulundurmalı ve etrafımızdaki herkesi bu konuda bilinçlendirmeye, harekete geçirmeye özen göstermemiz gerekir. Bu konuda sivil toplum örgütlerinden, ruhsal sağlık uzmanlarından, resmi kuruluşlardan gerekli yardımları almalı ve elimizden geldiğince çalışmalara destek vermemiz, doğal afetlerde, depremlerde daha az can kaybının yaşanmasına olanak sağlayabilir. Bu nedenle her bir bireye görev ve sorumluluklar düşmekte olup bireyler uzmanlardan gerekli desteği alma konusunda çekinmemelidir.