Hemen hemen herkes hayatının bir noktasında büyük bir travma yaşar. Olası travmalar; doğal bir afet, sevdiğiniz bir kişinin ani ölümü, şiddet, trafik kazası ya da ciddi bir hastalık olabilir. Şanslı biriyseniz, bu durumlardan hiçbiri başınıza gelmemiş olabilir; ancak bu, gelmeyeceği anlamına gelmez. Büyük ihtimalle eninde sonunda sizin de başınıza gelecektir. İstatistiklere göre insanların %90’ı bu zorluklardan biriyle karşılaşıyor (Norris ve Sloane, 2007). Yani yaşadıklarınızda asla yalnız değilsiniz.
Bazıları kendi içlerinde dramatik bir değişim yaşayabilir; huysuz, içe kapanık ya da sinirli hale gelebilir. Bazıları depresif olabilir. Birçok kişi ise üstesinden gelebilmek için yöntemler geliştirebilir ve böylece anlamlı bir hayat sürer. Yaşananlar nedeniyle bir süre sıkıntı çekerler, ancak kendilerini toparlayıp hayatlarına devam ederler. Hatta bazıları travmadan sonra öğrendikleri ve geliştirdikleri becerilerini, edindikleri deneyimleri harmanlayarak daha güçlü ve bilge olur. Bu kişiler, aile ve arkadaş ilişkilerini daha da yakınlaştırır. Hayatlarında daha büyük bir anlam keşfettiklerini ve hatta yeni bir amaç edindiklerini söyleyebilirler.
Eski bir Japon felsefesi olan Kintsugi, kırılan nesneleri altın tozuyla hazırlanan bir madde ile onarır. Kırılan nesne, yeni haliyle eskisinden çok daha güzel ve değerlidir. Dönüşüm etkileyicidir. Uzaklara gitmeye gerek yok; kendi kültürümüzden Mevlana Celaleddin Rumi, “Yaraların ışığın içeri girdiği yerdir” derken, yaşanan zorluklardan sonra oluşan yaraların sizi aydınlatıp bilgeleştireceğinden bahsetmiştir. Esas olan, durumu görüp kabul edip devam edebilmek, yani bilgeleşebilmektir. Hayatta kontrolümüzde olmayan şeyler de var. Evet, keşke olmasa; ama hayat içindeki bu zorluklar şekil değiştirerek hep olacak. Hayatı yaşanabilir hale getirmek için, yaşananlardan öğrendiklerimizle büyüyerek, bilgeleşerek devam ederiz.
Sorunsuz bir hayat yaşamayı herkes ister; çarşaf gibi masmavi bir denizde keyifli bir yolculuk güzeldir. Ancak kişi, denizdeki dalgalara karşı sörf yapmayı öğrenir ve o dalgalarla yükselip bambaşka bir deneyim ortaya çıkarabilir. Aksi halde denizin içinde alabora olacaktır. Kişi, hayatın zorluklarında da üstesinden gelip yeni deneyimler yaşayabilir. Aksi takdirde hayat, yaşaması çok zor bir hale gelir. Peki, neler yapabiliriz? Beraber bakalım.
Sörf Metaforuyla Hayatta Kalma Rehberi
Sörf metaforundan devam edersek, sörf yapabilmek için gerekli dört temel unsur şunlardır:
1. Fiziksel ve Psikolojik Sağlık
Yaşadığımız durum korkutucu veya acı verici olsa bile, bu durumun gerçekliğini kabul etmek esastır. Gözlerimizi apaçık tutmalı ve yolumuzdaki olası engelleri görmezden gelmek yerine kabullenmeliyiz. Gerçekçi bir bakış açısıyla, elimizden geldiğince kendimize fiziksel olarak (beslenme, uyku, egzersiz vb.) ve psikolojik sağlık açısından (bilişsel yetenekler) dikkat etmeliyiz. Özellikle gençler, “Bana bir şey olmaz” algısıyla rahat davranabiliyor. Hâlbuki olur. Sahip çıkılmazsa en gencinin sağlığına da bir şey olabilir.
2. Psikolojik Üstünlük
Sörf yapan, suyun onu kaldıracağını bilir. Suyun boğacağını düşünürse boğulur ve sörf yapamaz. Suyun kaldıracağına dair psikolojik üstünlüğü olursa sörfünü yapabilir. Hayattaki sıkıntılara da üstesinden gelebileceğimize, onlarla devam edebileceğimize inanırsak altından kalkabiliriz. Kendinize güvenin; tahmin ettiğinizden daha yeteneklisiniz. Dertler karşısında psikolojik üstünlüğümüzü kaybetmememiz gerekir.
3. Sağlam Zemin
Sörf yapanların iyi bir tahtası vardır; koruyup kollayan. Zorluklarla mücadele ederken, iş ve ilişki anlamında sağlam bir zemin olmalıdır. Diğer insanlarla aramızdaki ilişki, bizim sağlam zeminimizdir. Sosyal destek etkisi, inkar edilemez bir gerçektir. İnsan sosyal bir canlıdır ve bütün iyileşmeler bu sayede hızlanır. Paylaşmak ve anlaşılmak isteği hiç bitmeyecektir. İhtiyacımız olan sağlam zemin, insanlarla iyi ilişkilere sahip olmaktır; aksi halde sörf yapamayız. Varlıklarını bilmek, gereken dayanıklılığı sağlar. Çevrenizin ne kadar az olduğu önemli değildir; mevcut ilişkileri iyi tuttukça zemin sağlamlaşıyor demektir. Yani önemli olan nicelik (sayısal değer) değil, niteliktir (değer, özellik).
4. Dengeli Duruş
Belki de en önemlisi budur. Hatta düşündüğümüzde, hayatımızda en etkili olan şey dengedir (dengeli beslenme, dengeli uyku, dengeli sevgi…). Dengeli duruş, hayati şekilde önemlidir. Uçlarda bir yaşam, bizi gerçeklikten koparacaktır. Hayatımızın denge ve ritmini yakalama gayretimiz olursa, mücadele etmemiz gereken şeyler bizi hep yükseltecektir. Dengemiz olmazsa her dalgada sarsılırız.