Sosyal kaygı yaşayan çocuklar iletişim eksikliği, kendini ifade etme ve temel sosyal becerilerde zorluk yaşama gibi sorunlarla karşılaşmaktadır. Covid-19 virüsü ile sosyal geri çekilme yaşanması bu kaygıyı daha da tetikleyerek çocukların hayatını olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla ebeveynler bu durumda sergiledikleri tutum çok önemlidir.
Çocuklarda sosyal kaygı, akranlarıyla iletişim ve oyun kurmada zorluk, kalabalık ortama girmede güçlük, yeni arkadaş edinmede zorluklar olarak tanımlanmaktadır. Pandemi sonrası süreçte, Covid-19 virüsü birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de büyük değişikliklere yol açmış, çocukların sosyal gelişimini doğrudan etkileyen bir süreç olmuştur. Virüsten korunmak amacıyla evde geçirilen uzun zamanlar, okulların çevrimiçi eğitim yönetmelikleri, ebeveynlerin uzaktan çalışma rutinleri hem çocuk hem de ebeveynler, aile içi dinamikleri ve çocukların gelişim süreçlerini derinden etkilemiştir.
Özellikle çocuklarda kritik dönem diye adlandırdığımız doğumdan sonraki ilk birkaç yıl, iletişim becerilerinin beraberinde taklit, model alma ve oyun yoluyla gelişen sosyal becerilerin güçlendirilmesine dikkat edilmelidir. Bu dönemde kazanılan sosyal beceriler yalnızca çocukluk döneminde kalmayıp bireyin yetişkin hayatında ilişkisel ve duygusal yaşamını da doğrudan etkileyebilir.
2020-2024 yılı arasında yapılan araştırmalar doğrultusunda psikologlar, çocukların evde kalma sürelerinin uzaması, aynı ortamda farklı uyaran olmadan kalma ve sınırlı akran etkileşimine bağlı sosyal geri çekilmenin arttığını vurgulamaktadır. Aynı zamanda çocuklarda tablet, televizyon ve telefon gibi dijital ekranlara maruz kalma süresinin artması, çocuklarda kendini ifade etme, iletişim ve bu iletişimi sürdürme becerileri gibi temel alanlarda içe dönük olma özelliğini tetiklemiştir.
Burada yalnızca ekran süresi değil, içeriğin niteliği de önemli bir rol oynamaktadır. Eğitici, etkileşimli içerikler ile pasif tüketici olunan içerikler çocuğun gelişimini farklı düzeylerde etkilemektedir.
Okul öncesi dönemde olan çocuklar da sosyal geri çekilme, olması gereken seviyeden daha az kelime dağarcığına sahip olmak, sözel iletişimde kaçıngan davranmak, utangaçlık ve sadece tek kişilik oyun sürdürme gibi zorluklara yol açmıştır. Aynı evde kardeşi olan çocuklar içinse bu süreç bazen sosyal becerilerin gelişimi açısından bir avantaj gibi görünse de, aralarındaki etkileşimin niteliği, ebeveyn müdahaleleri ve yaş farkı gibi faktörler belirleyici olmaktadır.
Okul döneminde olan çocuklarda ise toplu aktivitelere katılmamak, öğretmen ve arkadaşlarla göz temasından çekinmek ve kurallara uymada güçlüklere yol açmıştır.
Bu süreçte ebeveynlerin tutumları da çocukların sosyal ve duygusal becerileri üzerinde etkileyici olmuştur. Örneğin aşırı koruyucu ebeveynlerin tutumlarıyla yetişen çocuklar, özerklik geliştirme fırsatı bulamadıklarından kaynaklı problem çözme becerilerinde yetersizlik yaşayabilmektedir. Aynı zamanda ebeveynlerin ev içinde sürekli kaygının hâkim olması çocuğun da aynı kaygıyı modelleme olasılığına yol açmaktadır.
SONUÇ
Sonuç olarak doğumdan itibaren başlayan çocukların gelişim süreci, hayatlarının tüm evrelerinde devam eder. Bu gelişim sürecinde sosyal çevre, çocuğun kişilik ve kimlik gelişimine adım atmasını ve sürdürmesini sağlamaktadır. Akranları ile oyun oynaması, aynı zamanda çevreden aldığı destekleyici güven ortamı çocuğun kendisini daha rahat ifade etmesini kolaylaştırmaktadır. Bu durumda ebeveynler çocukla açık iletişimde kalmalı ve koşulsuz sevgisiyle ona güven ortamını sağlamalıdır.
Peki Ebeveynler Neler Yapabilir?
-
Ebeveynler çocuklarına güvenli ve tanıdık ortamlarda oyun oynamalarına fırsat verebilir. Özellikle okul öncesi çocuklar da dahil olmak üzere paylaşma, sıra bekleme, problem çözme becerisini geliştirmek için daha fazla kendini rahat ifade edebileceği oyunlara teşvik edebilirler.
-
Çocukların açık iletişim ve sosyal etkileşimi model alma yoluyla daha kolay öğrendiklerinden kaynaklı ebeveynler oyuna aktif bir biçimde katılım gösterebilirler.
-
Oyun sırasında çocuk kaçınma davranışı gösterdiğinde ebeveyn sabırlı ve istikrarlı davranarak, başardığı takdirde minik olumlu pekiştirmeler sayesinde davranışını teşvik edebilirler.
-
Çocuğun isteği ve becerisine göre bale, jimnastik, yüzme, satranç gibi birçok farklı aktivitelere teşvik edebilirler. İstekli yaptıkları her aktivite çocukların sosyal ortamlara katılımını artırabilir.
-
Aileler, çocuklar için belediye destekli, yaşlarına uygun oyun gruplarına katılmalarını teşvik edebilir ve sosyal etkileşimlerini artırabilirler. Bu ortamlarda çocuklar, akranlarıyla deneyim, paylaşma ve ilişki kurma şansı bulurlar.
Unutulmamalıdır ki, yukarıda bahsedilen öneriler doğrultusunda çocukta sosyal kaygı belirtilerinin devam etmesi ve günlük yaşam kalitesini etkilemesi durumunda mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır.