Çocuklar, dünyayı biz yetişkinler gibi kelimelerle ifade etmezler. Onların deneyimleri, özellikle de çocuklarda travma kaynaklı deneyimleri sözcüklerin ötesinde bir dille dışa vurulur. Bu yüzden çocuklarla çalışırken ve onlarla ilişki kurarken oldukça dikkatli olunması gerekir.
Perry ve Szalavitz (2007) bunu şöyle açıklar:
“Travma yaşayan çocukların beyninin işleyişi, yaşadıkları dehşeti kelimelere dökebilecek olgunlukta değildir. Onlar duygularını, davranışlarını ve bazen de sessizliklerini kullanarak ifade eder.”
Travmatik deneyimler, çocuklar üzerinde izler bırakır. Kişiliklerini ve duygusal gelişim kapasitelerini de etkiler. Sürekli tetikte olan bir çocuk, kendini güvende hissetmeyebilir ve bu da muhtemelen normal gelişimini etkileyecektir.
Her çocukta bu etkiyi farklı şekilde görebiliriz. Bazı çocuklar içlerindeki korku ve kaygıyı, agresif davranışlar/öfke göstererek dışa vururlar. Bazıları ise tam tersi içe kapanır ve sessizleşirler. Bu davranışlar yalnızca seçilmiş tepkiler değil, beynin doğal savunma mekanizmalarıdır. Her iki durumda da davranışlar çocuğun yaşadıklarının bir yansımasıdır.
Burada önemli olan nokta biz yetişkinlerin/profesyonellerin çocukları “zor”, “suskun”, “yaramaz” olarak etiketlememesidir.
Travma, amigdala, hipokampus ve prefrontal korteks gibi beynin duygusal düzen ve hafıza merkezlerini etkiler; bu değişimler çocuğun stres yanıtlarını ve davranışlarını doğrudan şekillendirir (DBE, 2023). Beyindeki bu değişimler ve artan stres hormonları, kişinin yaşadığı zorlukları artırır ve başa çıkmayı güçleştirir.
Amerikan Psikiyatri Birliği’ne (APA) göre yaşanabilecek zorluklardan bazıları şunlardır:
Öfkelenmek
Endişelenmek
Kabuslar görmek
Geçmişe dönüşler (Flashback)
Çocuklarda travmaya karşı görülen tepkiler çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Örneğin, çocuklar ebeveynlerinden ayrıldıklarında alışılmadık derecede sıkıntı yaşayabilirler. Bazıları bir tür “donmuş uyanıklık” durumu sergileyebilir; yani bakışları şokta gibi görünebilir.
Bazı çocuklar hissizleşebilir, duygularını göstermeyebilir veya çevrelerinde olup bitenlerden biraz kopuk bir izlenim verebilir. Travmanın etkisiyle yeme becerilerinde kayıp yaşanabilir ve göz temasından kaçınma davranışı görülebilir.
Buradaki kritik nokta çocukları davranışlarına bakarak etiketlemek yerine, davranışların ardındaki hikayeyi anlamaktır.
Güvenli Bağ Kurmanın Önemi
Çocukların davranışlarının ardındaki hikayeyi anlamak için güvenli bağ ve destekleyici bir ilişki kurmamız gerekir. Travmatik deneyim yaşayan çocuklar için güvenli bağlar kurmak oldukça önemlidir.
Perry ve Szalavitz (2007), travmatik deneyimler yaşamış çocuklarla çalışırken, terapiye başlamadan önce onlara düzenli bir ortam sağlamak, onlara saygı göstermek, onları dinlemek ve oyun aracılığıyla etkileşimde bulunmanın önemine dikkat çeker; bu yöntemlerin çocukların güven duygusunu güçlendirdiğini ve iyileşme sürecine olumlu katkı sağladığını belirtir.
Öngörülebilirlik ve Rutin: Güvenin Temel Taşları
Travma yaşamış çocuklarla kurulacak güvenli bağın temel taşları öngörülebilirlik ve rutindir. Çünkü bu çocuklar dünyayı sürekli tetikte ve belirsizlik içinde algılarlar.
Öngörülebilirlik ve rutinler ise beynin stresle başa çıkma mekanizmalarını düzenler ve duygusal dengeyi destekler. Rutinler günlük yaşamda bir güven duygusu yaratır. Örneğin uyku saatleri, ders saatleri, oyun saatleri…
Öngörülebilirlik de belirsizliği kaldırır. Örneğin çocuğun o gün yapacağı aktiviteleri önceden belirleyip bildirmek güven hissini pekiştirir.
Çocukla Etkili Bağ Kurmanın Yolları
Çocuklarda travma sonrası etkili bağ kurarken yaratıcı etkinlikler oldukça faydalı olabilir. Çocuk, iç dünyasını çizdiği bir resim ya da oyuncaklarla daha rahat ifade edecektir.
Çocukların resimlerde ve oyuncaklarda gerçek hislerini gizlemeleri daha zordur. Günlük rutinler ve planlama da çocuğa güven hissini verir ve güvenli bağ kurmada oldukça etkilidir. Tekrarlayan aktiviteler, görsel takvim veya günlük planlar çocuğun ne bekleyeceğini bilmesini sağlar.
Öfke veya sessizlik gibi davranışlar gözlemlendiğinde etiketlemek yerine davranışın ardında hangi duygunun yattığını anlamak çok önemlidir. Örneğin:
“Şu anda ne hissediyorsun?”
“Bunu yaparken aklından ne geçti?”
Sonuç: Duygusal İyileşmeye Giden Yol
Travma yaşamış çocuklarla çalışırken, davranışların ardındaki hikayeyi anlamak, güvenli bağ kurmak ve öngörülebilir rutinler oluşturmak iyileşme sürecinin temel taşlarıdır.
Bu yaklaşımlar, çocuğun beynindeki stres yanıt sistemlerini düzenler, duygusal dengeyi destekler ve travmanın etkilerini azaltır. Duygusal iyileşme, çocuğun davranışlarını anlamak ve ona güvenli bir ortam sunmakla başlar.
Çocukların davranışlarını anlamak ve onlara güvenli bir ortam sunmak, iyileşme sürecini başlatmanın en kritik adımıdır.
Kaynakça
DBE. (2023). TSSB belirtilerinin görünmeyen yüzü: Travma beynini nasıl değiştirir?
https://www.dbe.com.tr/tr/yetiskin-ve-aile/11/tssb-belirtilerinin-gorunmeyen-yuzu-travma-beyni-nasil-degistirir/
Perry, B. D., & Szalavitz, M. (2007). Köpek gibi büyütülmüş çocuk: Bir çocuk psikiyatristinin not defterinden sıra dışı öyküler. Koridor Yayıncılık.
Better Health Channel. (2022, Ağustos 22). Trauma and children – newborns to two years.
https://www.betterhealth.vic.gov.au/health/healthyliving/trauma-and-children-newborns-to-two-years