Salı, Ağustos 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Çocuğumla Oyun Oynarken Zorlanıyorum Diyenlerden misiniz?

Çocuk Oynamak İster, Ebeveyn Kaçmak: Her Kaçış, Yeni Bir Bağ Daveti mi?

Gün içinde iş, ev işleri, sorumluluklar derken çocuğunuz size dönüp “Benimle oynar mısın?” diye sorduğunda…
Bir an duraksıyorsunuz.
İçinizden istemsiz bir iç çekiş…
Belki de zihninizde çınlayan bir cümle:
“Şimdi gerçekten hiç halim yok, oynarken için daralıyor, sıkılıyorum, hiç istemiyorum.”
Bu his, birçok ebeveyn için tanıdık.
Zero to Three (2020) tarafından yapılan araştırmaya göre ebeveynlerin %60’tan fazlası çocuklarıyla düzenli oyun oynamakta zorlandıklarını söylüyor. Yani, oyun sırasında sıkılmak, kaçınmak ya da kopuk hissetmek sandığınızdan çok daha yaygın olabilir.
Bu yazı, zorlanmanızı anlamlandırmanız, kendinize şefkat göstermeniz ve yeniden bağlantı kurmanız için bir davet niteliğindedir. Bir yandan da bu makalede; bu duygunun arkasındaki psikolojik nedenleri, bilimsel bulguları ve çözüm yollarını birlikte keşfedeceğiz.

Neden Zorlanıyoruz? Oyunla Yüzleşmek Bazen Kendimizle Yüzleşmektir

1. Günlük Hayatın Tükenmişliği

Günlük hayatın koşturması içinde oyun, bazı ebeveynler için bir “ekstra görev” gibi hissedilebilir. İşten yorgun gelen beden, yapılacaklar listesiyle dolu bir zihin ve bitmek bilmeyen sorumluluklar… Bu durumda oyuna alan açmak zorlaşabiliyor.
Mikolajczak ve arkadaşları (2018), ebeveyn tükenmişliğinin özellikle duygusal etkileşim gerektiren aktivitelerde motivasyon kaybına yol açtığını vurguluyor.

2. “Oyun Dili” Yetişkinler İçin Yabancı Bir Alan Olabilir

Çocuklar için oyun, hayal gücünün sınırsızca aktığı, kuralların kontrol edilebildiği bir dünyadır ve anlam arayışının, regülasyonun bir parçasıdır.
Ancak yetişkin beyninin günlük işleyişi daha çok mantık, plan ve işlevsellik odaklıdır. Bu fark, ebeveynin “Bu oyun ne kadar saçma!” veya “Hiçbir anlamı yok, her seferinde onun istediği gibi oynamam gerekiyor.” gibi düşüncelerle zorlanmasına yol açabilir.
Piaget (1962), oyunun çocuğun dünyayı anlamlandırma yolu olduğunu vurgular. Bu perspektif, yetişkinler için oyunu daha anlamlı kılabilir.

3. Kendi Çocukluğumuzun Sessiz Yankıları

Oyun anları bazen ebeveynin kendi geçmişinden gelen duygusal izleri de tetikler.
Hiç oyun oynanmamış bir çocukluk, sevgiden mahrum kalmış ilişkiler ya da aşırı disiplinli bir ortam… Bütün bu deneyimler, bugünkü ebeveynlik sürecinde kendini gösterebilir.
Siegel ve Bryson (2020), ebeveynin kendi duygusal tetikleyicilerini fark etmesini, sağlıklı ebeveyn-çocuk bağının temel taşlarından biri olarak tanımlar.

Oynayamamak: Sorun Değil, İçsel Bir İşaret

Ebeveynlikte oyun oynamakta zorlanmak, “kötü ebeveynim” demek değildir.
Bu hisler aslında size şunu söylüyor olabilir:
“Dur ve kendini dinle… Bu oyundan neden kaçıyorsun?”
Çoğu zaman zorluk yaşanan anlar, kendi iç dünyamızla yeniden temas etme fırsatıdır.

Çözüm Yolları: Küçük Adımlar, Gerçek Temaslar

1. Az ve Öz Zaman Ayırın

Landreth (2012), sadece günde 10-15 dakikalık odaklanmış oyun süresinin bile çocuğun duygusal gelişimi için yeterli olduğunu belirtir. Süre değil, kalite belirleyicidir.

2. Kendi Konfor Alanınızı Tanıyın

Oyun sadece arabalar, bebekler ya da kuklalarla sınırlı değil.

  • Hikâye anlatımı

  • Doğa yürüyüşü

  • Birlikte yemek hazırlama

  • Kitap okuma
    Tüm bunlar da birer bağ kurma aracıdır.

3. Rolünüzü Yeniden Tanımlayın

Oyun sırasında illa aktif bir karakter olmak zorunda değilsiniz.

  • Gözlemci

  • Anlatıcı

  • Sessiz eşlikçi
    Bu roller de çocuğunuz için yeterince iyidir. Çocuğun oyun liderliğini takip etmek, bağ kurmayı kolaylaştırır.
    Siegel (2020) der ki:
    “Çocuk için önemli olan sizin nasıl bir varlık olduğunuzdur, ne yaptığınız değil.”

4. Tetikleyicilerinizi Fark Edin

Oyun sırasında yükselen öfke, sıkılma veya kaçınma duygularınız olduğunda, şu soruları kendinize sorun:

  • “Bu duygu gerçekten şu anki oyundan mı kaynaklanıyor?”

  • “Kendi geçmişimden hangi anılar tetikleniyor?”

  • “Bu oyun bana ne hissettiriyor?”

  • “Kendimi neden sabırsız, sıkılmış ya da kopuk hissediyorum?”
    Bu kısa içsel duraklamalar, hem kendi ruhsal iyiliğinize hem de ebeveyn-çocuk ilişkinize katkı sağlayabilir.

5. Bağlantı Yollarını Genişletin

Oyun her zaman oyuncak gerektirmez. Bazen birlikte bir şarkı dinlemek, birbirinize masaj yapmak, bazen bir buluta bakıp hayal kurmak bile bir bağ anıdır.
Çocuğunuz hangi oyun türlerinde daha çok keyif alıyor? Siz hangi rollerde kendinizi daha rahat hissediyorsunuz?
Ortak bir alan oluşturmak için bu farkındalıkla seçim yapabilirsiniz.

Küçük Adımlar İçin Oyun Planı

Hedef Nasıl Uygulayabilirsiniz?
Gözlemci Olmak Çocuğunuz oyun kurarken sadece izleyin. Gözlemlerinizi yargılamadan ifade edin: “Şu an mavi arabaları üst üste koyuyorsun.”
10 Dakikalık Katılım Sadece 10 dakika boyunca oyuna aktif şekilde dahil olun. Çocuğunuzun liderliğini takip edin.
Duyguları Yansıtmak Oyun sırasında çocuğunuzun yüz ifadesini, ses tonunu veya hareketlerini fark edip aynalayın: “Şu an çok heyecanlı görünüyorsun, ellerin yerinde durmak istemiyor sanki!”

Sonuç: Mükemmel Olmak Zorunda Değilsiniz

Her ebeveynin oyunla ilişkisi kendine özgüdür. Oyun oynamakta zorlanmak; kötü ebeveyn olduğunuzun değil, belki de kendi duygusal kapasitenize, gününüzün yüküne ve geçmiş deneyimlerinize saygı duyma ihtiyaçlarınızın işaretidir.
Belki de bugün, çocuğunuza verebileceğiniz kıymetli bir hediye; “Ben zorlanıyorum ama yine de seninle bağ kurmak istiyorum” diyebilme cesaretidir.
Çocuğunuzun ihtiyacı mükemmel oyunlar değil, sizin gerçek varlığınız.
Bazen birkaç dakika, bazen küçük bir gülümseme, bazen sadece göz teması…
Bu yüzden, oyun oynarken zorlandığınız her anı, kendinizle ve çocuğunuzla yeni bir bağ kurmak için bir fırsat olarak görebilmek farklı kapılar açabilir.
Ve hatırlayın…
Her kaçış, belki de sizi içten bir bağın sessiz davetine götürüyordur.

Kaynakça

  • Landreth, G. L. (2012). Play Therapy: The Art of the Relationship. Routledge.

  • Mikolajczak, M., Raes, M.-E., Avalosse, H., & Roskam, I. (2018). Parental burnout syndrome: A self-determination and balance approach. Journal of Child and Family Studies, 27(10), 3211–3222. https://doi.org/10.1007/s10826-018-1178-z

  • Piaget, J. (1962). Play, Dreams and Imitation in Childhood. New York: Norton.

  • Siegel, D. J., & Bryson, T. P. (2020). The Power of Showing Up: How Parental Presence Shapes Who Our Kids Become and How Their Brains Get Wired. Ballantine Books.

  • Zero to Three (2020). Parenting in the Time of COVID-19. Retrieved from: https://www.zerotothree.org

Rabia Göktaş Büyükkurt
Rabia Göktaş Büyükkurt
Klinik Psikolog olarak çocuk, ergen, yetişkin ve ailelerle çalışmaktadır. İnsan psikolojisine duyduğu ilgi, bireylerin kendilerini daha iyi anlamalarına ve sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı olma isteğiyle birleşmektedir. Özellikle çocuk ve ergen psikolojisi, ebeveyn-çocuk ilişkisi, aile dinamikleri ve oyun terapisi alanlarında uzmanlaşmaktadır. Her bireyin kendine özgü bir iç dünyası olduğuna inanmakta, psikolojiyi hayatın her alanında rehber olarak görmektedir. Yazılarında psikolojik kavramları günlük yaşama uyarlayarak ebeveynlerin çocuklarını daha iyi anlamalarına ve bireylerin kendileriyle sağlıklı bir bağ kurmalarına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bilimsel temellere dayalı, anlaşılır içerikler üreterek psikolojiyi herkes için erişilebilir kılmayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar