Perşembe, Eylül 25, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Bir Samurayın Zihni: Buşido

Yin ile Yang gibi yaşamı ve ölümü aynı anda birlikte barındıran kardeşim, Sıhhıye Subayı Barış Berk’e ithafen:
Bir çiçeğin güzelliği kadar kısa, bir dağın gücü kadar sağlam olanlar; samuraylar

Japonya’nın feodal döneminde askeri sınıfın en seçkin üyeleri olarak tanınmış, kimi zaman savaştaki yetenekleri ve taktikleri, kimi zaman da barıştaki tutumları ve derinlikleriyle tarih sahnesinde yer almışlardır. Basit, sade ama katı kurallar çerçevesinde disiplinli bir şekilde yaşamını sürdüren samuraylar yalnızca kendilerinden değil, bağlı oldukları efendilerinden, doğdukları ailelerden ve içinde yaşadıkları topluluklardan da sorumluydu. Yani utançları da gururları da yalnızca kendilerine ait değildi, çevresinde yaşanan ve hissedilen şeylerde kendilerinden bağımsız değildi. Bu yüzden kendilerinden hem çok iyi savaşmaları hem okur-yazar ve üreten kişiler olmaları hem de üst düzey seviyede ahlaki ve etik tutumlar sergileyerek örnek kişiler olmaları bekleniyordu.

Geçmişlerini onurlandırmalı, geleceklerini ise eğitmeliydiler. Ve bunu başardılar da. John Locke ya da Thomas Jefferson gibi özgürlük ve eşitlik ilkelerini savunup yaşamlarında bir yandan köle ticareti yapmadılar; aksine inançları ve bağlı oldukları erdem doğrultusunda pek çok topluma ve düşünceye yön verdiler, derin ontolojik sorgulamalar başlattılar, gerektiğinde ise seppuku gibi sansasyonel ve imza intiharlarıyla savundukları ve korudukları manevi şeyler uğruna yaşamlarını feda ettiler.

Peki böylesine bir ağırlığı nesiller boyu taşımanın ve sürdürmenin anahtarı neydi?

Buşido, ‘’savaşçının yolu’’ olarak çevrilen, bir yaşam ve onur felsefesidir. Buşido, samurayların günlük yaşamlarından savaş meydanlarındaki kararlarına kadar her şeyi belirleyen bir etik kod olarak hem bireysel hem de toplumsal bir rehber niteliği taşır. Kurtuluş ve huzur kişinin içindedir. Aynı yin ve yang’daki gibi samuraylar da hayatta dengeyi aramışlar, güçlerini sadece fiziksel alanda değil, içsel dünyalarında da pekiştirmişlerdir. İşte bu derin değerlerin şekillendirdiği Buşido, samurayların sadece savaşçılar olarak değil, birer insanlık öğretmeni olarak da iz bırakmalarına neden olmuştur.

İlkeleri kaynaklara göre farklılık ve değişiklik gösterse de en temel manada şunlardır:

1- Sadakat

Samuraylar, efendilerine, klanlarına, ailelerine, içinde bulundukları ülkeye ve Buşido’ya karşı derinden bir sadakatle bağlıydı. Üstelik bu sadakat yalnızca fiziksel bir hizmetle sınırlı değildi; bunun yanında ahlaki ve düşünsel boyutta da bağlılık demekti.

Öyle ki, bu sadakat, samurayın varlığının yegâne amacını oluştururken, yok oluşunun da (gerektiğinde seppuku denen intihar) son basamağıydı. Ancak burada sadakat, kör bir bağlılık değildir. Eğer efendisi yanlış bir yol izliyorsa, sadık bir samuray onun hatasını eleştirmeye ve gerektiğinde düzeltmeye çalışacak kadar erdemli; her ne kadar kılıç kutsal bir silah olsa da, savaşlarda üstünlük sağlamak ve daha güçlü bir koruma/taarruz etkisi yaratmak amacıyla tüfek kullanacak kadar da akılcı bir bağlılığı içeriyordu.

2- Şeref ve Onur

Samurayı bir uçağa benzetecek olursak, onur ve şeref onun iki kanadıdır. Kanatları olmayan bir uçak asla uçamaz, uçamayan bir uçağın ise varlığı gereksizdir.

Samuraylar için bunlar öyle güçlü değerlerdir ki, bireyin yalnızca bütün bir yaşamının pusulası olmaktan öteye geçip, kişinin ölümüyle birlikte yok oluşunda bile varlığını gösterir. Onurlu ve şerefli bir yaşam yetmez; gerektiğinde onları korumak için seppuku yaparak ölümün de onurlu ve şerefli olması gerekir.

Her ne kadar birbirlerinin yerine kullanılsa da, en temel anlamda onur kişinin kendisinde, şeref ise toplumdaki saygısıyla ilişkilidir. Yamamoto Tsunetomo’nun bahsettiği gibi, “Şeref, doğru zamanda doğru olanı yapmaktır; onur ise her zaman doğruyu yapma iradesine sahip olmaktır.”

3- Dürüstlük ve Adalet

Buşido’da bahsedilen dürüstlük yalnızca doğruyu söylemekten ibaret değildir; aynı zamanda içten ve samimi bir şekilde yaşama arzusunu ifade eder.

Samurayın hem söylediği sözleri hem de davranışları bir bütün içinde uyumlu ve ahenk içinde olmalı, asla tutarsız gözükmemelidir. Hatta bir samurayın dürüstlüğü, söz vermesine bile gerek kalmamasıdır. Sözünden dönmek veya yalan söylemek söz konusu bile değildir.

Sonuç olarak bu da boş konuşmanın önüne geçer, kişiye sorumluluk yükler ve daha analitik düşünmesini sağlar. Bu felsefede dürüstlük, bir bakıma da güç veya kararlılık olarak tanımlanır. Yani dürüstlük, makul bir sebeple yapılması gerekeni titremeden, tereddüt etmeden yapma kararlılığıdır. Ölünmesi gerektiğinde ölmek, savaşılması gerektiğinde savaşmaktır.

4- Nezaket

Bir samuray için nezaket yalnızca bir görgü kuralı değil, aynı zamanda bir ruh hali, bir ahlaki duruş ve yaşamın tüm alanlarına yayılan bir davranış biçimidir.

İçerisinde önce kendine, ardından diğerine derin bir saygıyı taşıyan nezaket, dışarıdan da olağanüstü bir zarafet yansıtır. Bu, onun konuşmasında, bakışında, tavırlarında ve hatta savaşında oldukça estetik bir şekilde vücut bulur.

Nezaket yalnızca hoşa gitmeme korkusundan dolayı ortaya koyuluyorsa, zayıf bir erdemdir. Aslen nezaket, başkalarının duygularına karşı candan bir saygı göstergesi olmalıdır.

5- Cesaret

Samuraylık sınıfı bir savaş sınıfıdır; yani askerliği meslek edinmektir.

Shakespeare’in “yiğit piç” olarak tanımladığı üzere, her tehlikeye balıklama atlamak ya da düşünmeksizin fedakârlıkta bulunmak cesaret değildir.

Bir samuray için cesaret, doğru olanı yapmak için risk alabilme kapasitesidir; gerektiğinde gerekeni, gerektiği için yapmaktır. Konfüçyüs’ün tanımına göre ise, neyin doğru olduğunu hissetmek ve yapmamak cesaret eksikliğidir.

Ancak bir samuray için asıl cesareti göstermesi gereken kişi, kendine karşı olan cesarettir. Aksi halde, savaşın karmaşası içine dalmak kolaydır; fakat gerçek cesaret, hayatta kalmak gerektiğinde bunu başarmak ve sadece gerektiğinde ölümü göze almaktır.

6- İrade ve Özdisiplin

Buşido’ya göre irade, kararlılığı ve dirençliliği temsil eder.

Bir samuray, içsel bir kararlılıkla amacına ulaşana kadar devam etmelidir. Zorluklar ve engeller karşısında yılmadan ilerlemek, samurayın onurudur. Bunun anahtarı ise özdisiplindir.

Özdisiplin, samurayın kendini sürekli olarak geliştirmesini sağlayan bir erdemdir. Kendini her açıdan eğitmek, hem fiziksel hem de zihinsel anlamda sınırlarını aşmak, samurayın kendisine ve çevresine olan sorumluluğunun bir parçasıdır.

7- Merhamet

Buşido’ya göre merhamet, yalnızca bireysel bir duygu ya da pasif bir zayıflık değil, topluma hizmet etmenin bir yoludur.

Bir samuray güçlüdür ve bu güç yalnızca savaşmak için kullanılmamalıdır. Samurayın amacı, çevresindekilere yardım ederek topluma fayda sağlamaktır.

Samurayın şefkati yalnızca kendisine değil, toplumuna ve hatta düşmanlarına karşı da yöneliktir. Güç ve şefkatin birleşimi, bir savaşçıyı gerçek anlamda soylu kılar.

Merhametin kökü, insanın yaratılmış olmasından gelir; merhamet göstermek ise insan olmaktır. Samurayların savaştaki amacı yalnızca zafer kazanmak değil, adalet sağlamaktır.

Bir samuray, düşmanını yendiğinde zaferini kutlamaz; çünkü her zafer, bir kayıptır. Merhamet, savaşın acılarını dindirir ve samuraya iç huzuru sağlar.

Kaynakça

  • Nitobe, I. (1905). Buşido: Japonya’nın ruhudur. Tokyo: Kodansha International.

  • Kanno, H., & Sasaki, S. (2015). Buşido’nun modern Japon toplumundaki etkisi. Journal of Japanese Studies, 41(2), 305–325.

  • Carter, R. E. (1996). Japanese ethics in focus. Albany: SUNY Press.

  • Ohnuki-Tierney, E. (2002). Militarization of aesthetics in Japanese history. Chicago: University of Chicago Press.

  • Suzuki, D. T. (1970). Zen and Japanese culture. Princeton University Press.

Mustafa Derviş AKPINAR
Mustafa Derviş AKPINAR
Mustafa Derviş Akpınar, Hacettepe Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Anabilim Dalı’ndan yüksek şeref öğrencisi olarak (3,73/4.00 GPA) dereceyle mezun olmuştur. TÜBİTAK bünyesinde çeşitli çalışmalara imza atan Akpınar; Türk Hava Kuvvetleri’nde görev aldığı süreçte askeri psikoloji, performans artışı ve travma konularında çalışmalar yürütmüştür. Şu anda bir kreşte müdür yardımcısı olarak görev almakta, ebeveynlere psikolojik destek sağlamakta ve rehberlik hizmetleri sunup eğitim programları geliştirmektedir. Ruh sağlığı, eğitim bilimleri, bireysel-toplumsal ilişkiler, aile ve çocuk üzerine yazılar kaleme alan Akpınar, psikolojiyi kültürel normlarımıza uygun ve topluma fayda sağlayacak şekilde entegre etmeyi misyon edinmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar