Perşembe, Temmuz 31, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Ayrılma Kaygısı Bozukluğunun Çocuklukta Görünümleri

Ayrılma kaygısı bozukluğu, bireyin temel bağlanma figürlerinden veya evinden ayrılmaya karşı gösterdiği, gelişimsel düzeye uygun olmayan, aşırı korku ve kaygı durumudur (Irmak, 2016). Hem çocuklarda hem de yetişkinlerde görülebilir. Bu yazıda çocuklardaki ayrılma kaygısını ele alacağız. Ayrılma kaygısı bozukluğuna sahip çocuklar, temel bağlanma figürlerinden kısa bir süre bile olsa ayrılmak durumunda kaldıklarında yoğun kaygı, stres ve buna eşlik eden fiziksel semptomlar yaşarlar. Bu durum, çocuğun işlevselliğini olumsuz etkilerken ebeveynler için de zorlayıcı bir süreç olabilmektedir. Bu yazıda ayrılma kaygısı bozukluğunun belirtileri, DSM-V tanı kriterleri, etiyolojisi ve bağlanma figürleriyle olan ilişkisi incelenecektir.

Ayrılma Kaygısı Bozukluğunun Belirtileri

Ayrılma kaygısı bozukluğuna sahip çocuklar, temel bağlanma figürü olan anne babadan ayrılmayı gerektiren bir durumla karşılaştığında aşırı kaygı ve korku duyar. Buna bağlı baş ağrısı, mide bulantısı ve kusma gibi fiziksel semptomlar duruma eşlik edebilir. Ayrılma kaygısı ile ilk karşılaşma genellikle çocuğun okula başlamasıyla olur. Annesinden ve evden ilk defa ayrı kalacak olan çocuk, okula gitmek istemez ve bazı somatik şikâyetlerle sık sık doktora başvurulabilir (Kültür, Tiryaki & Ünal, 2003). Sadece okulda değil, okul dışı etkinliklerde de bildiği çevreden uzaklaşmasını gerektiren herhangi bir eylemde zorlanma yaşar. Arkadaşlarının evine gitme, yatıya kalma gibi etkinliklerden kaçınır. Evde de durum farklı değildir. Anneye karşı yapışma davranışları gösterir, adeta bir gölge gibi anneyi izler. Tek başına uyumakta zorlanır ve anne babayla birlikte uyumak isteyebilir. Ebeveynler birlikte uyumayı yasakladıysa kapının önünde uyuma, onlara mümkün olduğunca yakın olma eğiliminde olur. Uykuya dalmakta ve uykuyu sürdürmekte zorlanır ve buna anne babayı kaybetmekle ilgili kâbuslar eşlik edebilir. Kaygıyla baş edemeyen çocuk, öfke nöbetleri yaşayabilir ve bazı tepkisel davranışlarda bulunabilir (Bilen, 2024).

DSM-V Tanı Kriterleri

Ayrılma kaygısı bozukluğunun DSM-V tanı kriterleri şu şekildedir:

A. Aşağıdakilerden en az üçünün olması ile belirli, kişinin bağlandığı insanlardan ayrılmasıyla ilgili, gelişimsel olarak uygun olmayan ve aşırı düzeyde korku ya da kaygı duyması:  

  • Evden ya da bağlandığı kişilerden ayrılacak gibi olduğunda aşırı tasalanma.  
  • Bağlandığı kişileri yitireceği ya da bu kişilerin başına hastalık, yaralanma, yıkım, ölüm gibi kötü olay geleceğiyle ilgili sürekli olarak tasalanma.  
  • Bağlandığı başlıca kişilerden birinden ayrılmaya neden olabilecek istenmedik bir olay yaşayacağıyla ilgili tasalanma.  
  • Ayrılma korkusundan ötürü, okula, işe ya da başka bir yere gitmek için dışarı çıkmayı, evden uzaklaşmayı hiç istememe.  
  • Evde ya da başka ortamlarda tek başına kalmaktan ya da bağlandığı başlıca kişilerle birlikte olmamaktan, sürekli bir biçimde aşırı korku duyma.  
  • Evinin dışında ya da bağlandığı başlıca kişilerden biri yanında olmadan uyuma konusunda isteksizlik ya da buna karşı koyma.  
  • Yineleyici bir biçimde ayrılma konusunu da içeren kâbuslar görme.  
  • Bağlandığı başlıca kişiden ayrıldığında ya da ayrılacak gibi olduğunda bedensel belirtilerin olması.

Tanı koyma aşamasında, DSM-V kriterleri ve görüşmede edinilen bilgiler ile bütüncül bir değerlendirme yapılır.

Ayrılma Kaygısı Bozukluğunun Etiyolojisi

Ayrılma kaygısı etiyolojisine baktığımızda genetik faktörler, çevre etkileşimi ve ebeveyn özelliklerinin belirleyici olduğu söylenebilir. Bağlanma için yaşamın ilk yılları oldukça önemlidir. Anne, çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamakta istikrarlı bir tutum sergilerse güvenli bağlanma gerçekleşir. Bunun yanında çocuk, koşulsuz ve olumlu kabulü deneyimlemek ister. Birçok psikolojik bozukluğun oluşmasında ebeveyn tutumları kritik bir öneme sahiptir. Eleştiren, reddedici ebeveynler ya da çocuğuna aşırı düşkün, sorumluluk vermeyen, çocuğun özerkliğini kısıtlayan aşırı korumacı ebeveyn tutumları, çocukta kaygı sorunlarının oluşmasına zemin hazırlar (Dağlar, 2016). Aşırı korumacı ebeveynler, çocuğun kendi yöntemleriyle dünyayı algılamasının ve yeni deneyimler vasıtasıyla yeni öğrenmeler kazanmasının önünde engel oluşturur. Böylece özerkliğini kazanamayan çocuklarda, ebeveynle ayrışmak gitgide zorlaşır. Ayrışmakta zorlanan çocuk, evden ve annesinden ayrılmasını gerektirecek herhangi bir durumda kaygı deneyimlemeye başlar. Güvenli bağlanan ve ebeveynleriyle sağlıklı bir ilişki geliştiren çocuklar, okula başlama döneminde okul, öğretmenler ve arkadaşlarla dolu yeni bir deneyime kucak açar. Ayrılma kaygısı, bu deneyimin korkunç olarak algılanmasına yol açar. Bunun yanında, ebeveynin kendi kaygıları ve kaygı yaratan durumlara verdiği uygunsuz tepkiler de çocuklar tarafından öğrenilir. Çocuklar, yaşamının ilk yıllarında ebeveynlerini gözlemler, modeller. Anne kaygılı bir yapıdaysa ya da ruhsal bir bozukluğa sahipse, karşılaşılan durumlara vereceği tepkiler kaygı tepkileri ya da işlevsel olmayan tepkiler olacaktır. Bunu izleyen ve öğrenen çocuk da benzer tepkileri içselleştirebilir.

Çocuklarda ayrılma kaygısı, güvensiz bağlanma dinamikleriyle oluşabileceği gibi, yaşamın sonraki yıllarında kardeş doğumu, bir yakınının kaybedilmesi, anne babanın evden uzun süre ayrı kalması ya da okulda yaşanılan olumsuz deneyimler ile sonradan da kazanılabilir (Dağlar, 2016). Anne, çocuğun okula başlamayla ilgili kaygısını azaltma yönünde bir tutum sergilemelidir. Çocuğun kaygısına aşırı duyarlı olması ve aşırı korumacı davranışlar, çocuğun kaygı tepkilerinin pekiştirerek sürmesini sağlayabilir (Erermiş ve diğerleri, 2009).

Sonuç

Ayrılma kaygısı bozukluğu, yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan, normal gelişime uygun olan ayrılma kaygısıyla karıştırılmamalıdır. Gelişim dönemine uygun olan ayrılma kaygısı, 18-24 aylarda nesne sürekliliğinin kazanılmasıyla azalmaya başlar. Ayrılma kaygısı bozukluğu ise gelişim düzeyine göre aşırıdır (Irmak, 2016). Çocuklukta gözlemlenen bu durum, yetişkinlik dönemine de uzanabilmektedir. Ebeveynler, çocuğunda ayrılma kaygısı bozukluğu belirtilerini gözlemliyorsa, mutlaka bir ruh sağlığı uzmanından destek almalıdır.

Kaynakça

American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5th ed.). Arlington, VA: American Psychiatric Publishing.  

Bilen, M. M. (2024). Ayrılık anksiyetesi ile öfke arasındaki ilişkinin incelenmesi. The Journal of Social Sciences, 72(72), 261–271.  

Dağlar, K. (2016). Okul öncesi çocuklarda anksiyete belirtileri ile annelerinin bağlanma biçimleri ve ayrılık anksiyeteleri arasındaki ilişki [Yüksek Lisans Tezi]. İstanbul Arel Üniversitesi.  

Erermiş, S., Bellibaş, E., Özbaran, B., Büküşoğlu, N. D., Altıntoprak, E., Bildik, T., & Çetin, S. K. (2009). Ayrılma anksiyetesi bozukluğu olan okul öncesi yaş grubu çocukların annelerinin mizaç özellikleri. Türk Psikiyatri Dergisi, 20(1), 14–21.  

Irmak, M. Y. (2016). Ayrılık anksiyetesi bozukluğu ile ilişkili okul reddi: Bir ergen olgu. Çağdaş Tıp Dergisi, 6(4), 357–360.  

Kültür, Ç. S. E., Tiryaki, A., & Ünal, F. (2003). Ayrılık kaygısı bozukluğu olan çocuklarda sosyodemografik ve klinik özellikler. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 10(1), 3–8.

Beyza Türk
Beyza Türk
Beyza Türk Dokuz Eylül Üniversitesi Psikoloji bölümünü yüksek onur derecesiyle tamamlamıştır. Çocuk, ergen ve yetişkin gruplarıyla çalışabilmek üzere çeşitli eğitim ve sertifika süreçleriyle uzmanlık alanını genişletmiştir. Psikolojiye olan tutkusu ve insan davranışlarını anlama merakıyla mesleğini severek icra etmektedir. İlgi alanları arasında bireysel danışmanlık, aile danışmanlığı, stres yönetimi ve psikolojik sağlamlık gibi pek çok konu yer almaktadır. Psikolojiye olan akademik ve mesleki ilgisini, yazıya olan tutkusuyla birleştiren Beyza Türk, Psychology Times Türkiye’de psikolojiye dair güncel ve bilimsel içerikleri okurlarla buluşturmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar