Romantik ilişkilere derin anlam yüklemek, insan doğasının önemli bir parçasıdır. Ancak bu ilişkiler, sevgi, şefkat, bağlanma ve güven ihtiyacımızı karşılarken aynı zamanda kaygı, korku ve belirsizlik duygularını da beraberinde getirebilir. Bazı bireylerde bu kaygılar, giderek takıntılı düşüncelere ve sağlıksız davranış kalıplarına dönüşür. İşte bu noktada pek çok kişinin hayatını derinden etkileyen, ancak yeterince konuşulmayan bir konu karşımıza çıkar: İlişki Obsesif Kompulsif Bozukluğu (İlişki OKB’si).
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), zihni sürekli meşgul eden, rahatsız edici ve tekrarlayan düşünceler (obsesyonlar) ve bu düşüncelerden kurtulup rahatlamak amacıyla yapılan davranışlar (kompulsiyonlar) ile karakterizedir. İlişki OKB’si ise OKB’nin bir alt türü olup, kişinin romantik ilişkisine dair yoğun şüphe ve kaygılar geliştirmesiyle kendini gösterir (Abramowitz, 2018). Bu şüphe ve kaygılar, hem kişinin kendisiyle hem de partneriyle ilgili olabilir.
Temel Belirtiler
1. Sürekli Şüphe ve Kontrol İhtiyacı
- “Acaba partnerimi gerçekten seviyor muyum?”, “Ya onu yeterince çekici bulmuyorsam?”, “Bu ilişki benim için doğru mu?” gibi düşünceler zihni sürekli meşgul eder.
- Kişi, bu şüphelerden kurtulmak için partnerini sık sık gözlemleyerek ve fiziksel temas kurarak herhangi bir duygu hissedip hissetmediğini kontrol eder.
- Duygularını test etmek için partneriyle birlikte çekilmiş fotoğraflara bakarak kalp atışlarını ölçmeye çalışır ve eski mesajları tekrar tekrar okuyarak sevgi ipuçları arar.
- Partnerinin kendisini sevmediğine dair şüpheler geliştirir. “Beni seviyor musun?” sorusunu tekrar tekrar sorar.
2. Belirsizliğe Tahammülsüzlük
Genel olarak OKB gibi kaygı bozukluklarında, belirsizlik kaygı düzeyini artırdığı ve kontrol hissini azalttığı için bireyler belirsizliğe karşı tahammülsüzdür. İlişki OKB’si olan bireyler de duygularının her zaman sabit ve net olmasını bekler. Oysa insanın ruh hali; hormonlar, uyku düzeni, stres, fiziksel sağlık, ilaç kullanımı, alkol ve madde tüketimi, ekonomik durum, iş-okul yaşamı, kültürel-toplumsal etkenler ve medya etkisi gibi birçok içsel ve dışsal faktörden etkilenerek değişkenlik gösterir. İnsan ilişkilerinin tüm bu değişkenler karşısında sürekli sabit kalmasını beklemek gerçekçi olmadığı gibi, yaşanan duygusal dalgalanmalar da doğal bir sürecin parçasıdır.
3. Zihinsel Kompulsiyonlar
Kompulsiyonlar her zaman gözle görülür davranışlar şeklinde ortaya çıkmaz; bazen kişi rahatlamak için zihninde çeşitli rutinler gerçekleştirir. İlişkisini başkalarınınkiyle ya da geçmiş ilişkileriyle karşılaştırır ve geçmişte yaşanan mutlu anları zihninde canlandırarak duygularını analiz eder.
İlişki OKB’si mi, Sağlıklı Kaygı mı?
İlişki OKB’si ile sağlıklı ilişki kaygıları arasında bazı temel farklar vardır. En büyük fark, sorunun ilişkinin içeriğinden çok, kişinin bu düşüncelere nasıl tepki verdiği ile ilgilidir. Gerçekten sorunlu bir ilişki içinde olan birinin şüphe duyması doğaldır, ancak sağlıklı bir ilişki içinde olan birinin şüphe duyması farklı bir süreçtir. İlişki OKB’sinde, düşünceleri bastırmak için yapılan kompulsiyonlar sıklıkla görülür. Bu kompulsiyonlar, kişinin kısa vadede rahatlamasını sağlasa da uzun vadede ilişkilere zarar verir. Ayrıca, bu düşünceler kişinin günlük hayatını, iş performansını ve ilişkisindeki huzurunu önemli ölçüde etkileyebilir.
Nedenleri ve Tetikleyicileri
İlişki OKB’sinin ortaya çıkmasında çok sayıda faktör etkili olabilir (Prasko ve diğerleri, 2024). Başlıca nedenler şunlardır:
- Genetik Yatkınlık: Ailede OKB geçmişi varsa, görülme olasılığı artabilir.
- Mükemmeliyetçilik: “Kusursuz aşk” beklentisi, bireyin ilişkisini sürekli sorgulamasına neden olabilir.
- Kaygılı Bağlanma: Kaygılı bağlanan bireyler, partnerlerinin duyguları hakkında sürekli onay arayabilir.
- Kültürel Mitler: “Yıllar geçse de ilk günkü gibi heyecanlanırsın” gibi fikirler kafa karışıklığına yol açabilir. Gerçekte, heyecan tek başına bir aşk unsuru değildir. Beyin, ilişkinin başlangıcında dopamin, adrenalin ve oksitosin gibi hormonlar üretir; kişi, karşı tarafı tanıma isteği ve beğenilme duygusuyla yoğun bir coşku yaşar. Yeni deneyimler ve belirsizlikler heyecanı artırır. İlk evrelerden sonra ilişkilerdeki heyecanın daha derin bir sevgi ve saygıya dönüşmesi ise oldukça doğal ve sağlıklı bir süreçtir. Örneğin, ebeveyniniz eve geldiğinde kalbinizin yerinden çıkacak gibi atmaması gibi, uzun yıllardır birlikte olduğunuz partneriniz eve geldiğinde de bu şekilde hissetmemeniz gayet doğaldır. Bu, onu sevmediğiniz anlamına gelmez. Zamanla, partnerinize karşı hissettiğiniz sevgi, tıpkı aile üyelerinize hissettiğiniz gibi derin ve güçlü bir bağa dönüşür.
Tedavi
Bu noktada psikoterapi oldukça yararlıdır. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), ilişki OKB’si için en çok kullanılan yaklaşımlardan biridir (Doron ve Derby, 2017). Tedavi süreci şu şekilde ilerler:
- Psikoeğitim: Kişiye, yaşadığı kaygının aslında belirsizlikle başa çıkma çabası olduğu açıklanır.
- Maruz Kalma ve Tepki Önleme (ERP): Kişi, korktuğu düşüncelerle yüzleşmeyi öğrenir. Örneğin, “Ya gerçekten aşık değilsem?” gibi bir düşüncenin neden olduğu kaygıyı azaltmak için kendini rahatlatmaya çalışmaz, partnerine tekrar tekrar sormaz veya internetten araştırmaz; bunun yerine o duyguyla kalmayı öğrenir.
- Bilişsel Yeniden Yapılandırma: Kişinin sevgiyi nasıl tanımladığı ve ilişkiden ne beklediği gözden geçirilir. “Sevgi her zaman yoğun ve tutkulu olmalı” gibi katı fikirler sorgulanır ve yerine daha esnek bakış açıları geliştirilir.
Bu süreçte partnerlerin nasıl yardımcı olacaklarını öğrenmesi çok önemlidir. Kaygıyı azaltmak için sürekli onay vermek yerine, düşüncelerin OKB’nin bir parçası olduğunu hatırlatmak faydalı olur. Örneğin, “Evet, belki de beni sevmiyorsun” gibi yanıtlar kaygıyı artırabilir. Partnerin ilişkiyle ilgili belirsiz ifadeler kullanması da endişeye neden olabilir. Bu nedenle açık iletişim kritik öneme sahiptir.
Sonuç: Belirsizliği Kabul Etmek
Aşk, hiçbir zaman tam olarak “doğru” hissettirmeyebilir. İlişki OKB’si, bu belirsizlikle baş etme çabasıdır. Terapi süreci, kişinin bu belirsizliği tehdit olarak görmek yerine kabul etmesini sağlar. Bununla birlikte, bu sürecin sunduğu en önemli bilgi şu olabilir: Birini sevmek, her gün o kişiyi sevmeyi seçmektir.
Kaynakça
- Abramowitz, J. S. (2018). Getting over OCD: A 10-step workbook for taking back your life. Guilford Publications.
- Doron, G. ve Derby, D. (2017). Assessment and treatment of relationship‐related OCD symptoms (ROCD): A modular approach. The Wiley handbook of obsessive compulsive disorders, 1, 547-564.
- Prasko, J., Ociskova, M., Krone, I., Burkauskas, J., Gecaite-Stonciene, J., Hodny, F., … Slepecky, M. (2024). A narrative review of relationship obsessive-compulsive disorder: Characteristics, causes and cognitive-behavioural interventions. Neuroendocrinology Letters, 45(4).