Perşembe, Eylül 25, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Aynı Evde Yabancılaşan Ebeveynler, Sessizce Uzaklaşan Çocuklar

Bazen aynı evde yaşamak, birlikte olmak anlamına gelmez. Yıllar içinde bir arada kalmış ama birbirinden yavaş yavaş uzaklaşmış birçok çift tanıdım. Göz göze gelmeyen, birbirinin ses tonunu tanımayan, aynı sofrada oturup aynı hayata dair hiçbir şey konuşmayan anne babalar… Görünürde aile bütünlüğü sürüyor olabilir. Ancak içeride, çocukların büyüdüğü o evde, bir sessizlik yankılanıyor. Üstelik bu sessizlik yalnızca ebeveynler arasında değil, zamanla çocuğun iç dünyasında da yankı buluyor.

Çocuğun Duygusal Gelişiminde Ailenin Rolü

Aile, çocuğun ilk bağlandığı, ilk öğrendiği, ilk inandığı yerdir. Çocuk sevgi nedir, ilgi nasıl gösterilir, güven nasıl kurulur gibi temel duyguları önce ebeveynlerinin birbirine olan yaklaşımından öğrenir. Eğer anne baba arasında sıcaklık, ilgi, göz teması, birlikte gülümseme ya da birlikte üzülme gibi bağ kurucu davranışlar varsa, çocuk bunu hisseder ve dünyaya güvenle açılır. Ama bu temel duygular eksikse, çocuk bir şeylerin eksik olduğunu fark eder ama adlandıramaz. Bu eksiklik, zamanla içsel yalnızlığa, duygusal çekilmeye ve yabancılaşmaya dönüşebilir.

Sessiz Çocukların İç Dünyası

Meslek hayatımda birçok kez şunu deneyimledim: Sınıfın en sessiz öğrencisi, en uyumlu görünen çocuğu, en çok yalnızlık çeken kişi olabilir. Özellikle danışmanlık sürecinde çocukların kendi ailelerini tarif etme biçimleri çok şey söyler. “Evde herkes kendi köşesinde.”, “Annemle babam pek konuşmazlar.”, “Birbirlerini sevdiklerini hiç hatırlamıyorum.” gibi cümleler, yüzeyde bir huzur, ama derinde bir soğukluk barındırır. Çocuk için ev, güven duygusunun beslendiği yer olmalıdır. Ama bu güvenin temeli yalnızca çocukla kurulan ilişki değil, ebeveyn iletişimi ile de doğrudan bağlantılıdır.

İletişimsizlik Çocuklara da Bulaşır

Aynı evde yaşayan ama birbirine yabancılaşmış çiftlerde iletişim genellikle işlevsel düzeye indirgenir: faturalar, çocukların dersleri, alışveriş listeleri… Ancak duygular, paylaşım, ortak hayaller ya da içten gelen sorular artık yoktur. Sessizlik çocuklara da bulaşır. Onlar da zamanla duygularını ifade etmekten çekinir. Anne babasının birbirini sevmediğini ya da birbirine iyi gelmediğini gören çocuk, duygusal bağ kurmanın gereksiz veya riskli bir şey olduğuna inanabilir. Böylece erken yaşta duygusal mesafe geliştirmeye başlar.

Düzenleyici Roldeki Çocuklar

Bazı çocuklar, bu duygusal boşluğu telafi etmek için aşırı uyumlu davranışlar sergiler. Bir ebeveyne destek olmaya çalışır, ortamı yumuşatmak için kendini sorumlu hisseder, hatta bazen kendi ihtiyaçlarını bastırarak bir “düzenleyici çocuk” rolüne bürünür. Bu durum, çocuk gelişimi sürecinde ciddi yükler doğurur. Çünkü çocuk ne ebeveyn ne de arabulucu olmalıdır; çocuk sadece çocuk kalabilmelidir.

Boşanmadık Ki…

Bu süreçte ebeveynlerin “Boşanmadık ki, çocuk için birlikteyiz.” cümlesiyle ilişkideki yabancılaşmayı meşrulaştırdıklarına da sıkça tanık olurum. Oysa çocuk, boşanmayı değil; duygusal ilgisizliği, görmezden gelinmeyi ve iletişimsizliği travma olarak yaşar. Uzman Psikolog ve Aile Terapisti Dr. Özgül Yeşilay da bu konuda şöyle der: “Çocuklar, boşanmış ama huzurlu bir ev ortamından, sürekli gerilimli ya da kopuk birlikteliklere göre daha az zarar görürler. Asıl mesele evin ruhudur.” (Yeşilay, 2021)

Ailenin Ruhu

Ailenin ruhu… Bu ifade çok şey anlatıyor. Aileyi ayakta tutan sadece fiziksel birliktelik değil; göz teması, birlikte yapılan kahvaltılar, sessizce paylaşılan bir acı, gülümseyerek anlatılan bir hatıradır. Çocuklar bu detaylarla büyür, duygusal bağ kurar. Ebeveynler arası yabancılaşma ise bu bağların sessizce çözülmesine neden olur. Çocuk zamanla kendi iç dünyasına çekilir, güven sorunları yaşar, ilişkilerde bağ kurmakta güçlük çeker. Ve belki de en kötüsü, sevgiye mesafeli biri hâline gelir.

Sessizlik Bir Uyarıdır

Bu nedenle, aile içi sessizliği fark etmek ve ona kulak vermek çok önemlidir. Bu sessizlik bazen bir uyarıdır: “Bir şeyler kopuyor.” Ebeveynler bu kopuşu görmezden geldikçe, çocuklar o kopuşun ortasında büyür. Ve büyüdüklerinde, bir zamanlar konuşulmayan o duyguların izini kendi ilişkilerinde taşımaya başlarlar.

Ne Yapılabilir?

Peki, ne yapılabilir? Her şeyden önce anne babalar, kendi ilişkilerindeki duygusal bağın çocuk üzerindeki etkisini görmeli. Yalnızca aynı evde bulunmak, sağlıklı ebeveynlik anlamına gelmez. Gerçek bağ, göz göze gelmek, duyguları konuşmak ve birlikte hissetmekle kurulur. Günde 10 dakika bile olsa, çocukla kurulan içten bir iletişim, çok şeyi değiştirebilir. Ama en temelde, anne babanın birbirine yeniden temas etmeyi seçmesi gerekir.

Unutmayalım: Çocuklar, önce bizi izler. Sonra bizi taklit eder. Ve en sonunda bizi yaşar. Eğer biz birbirimize karşı duyarsızsak, onlar da hayatla bağ kurmakta zorlanırlar. Bu nedenle aile olmak, sadece aynı evde değil; aynı kalpte buluşabilmektir.

Kaynakça

Yeşilay, Ö. (2021). Ebeveynlikte Duygusal Yoksunluk ve Çocuğun İçsel Dünyası. İstanbul Psikoloji Enstitüsü Yayınları.
Türkçapar, H. (2016). Kendine İyi Davran Güzel İnsan. Psikonet Yayıncılık.

Meryem Avcı
Meryem Avcı
Eğitimci, yazar ve profesyonel eğitim koçu Meryem Avcı, psikoloji, kişisel gelişim ve eğitim danışmanlığı alanlarında geniş bir deneyime sahiptir. Lisans eğitimini ilahiyat ve psikoloji alanlarında tamamlayan Avcı, şu anda din psikolojisinde yüksek lisans yaparak akademik çalışmalarını sürdürmektedir. Pastoral psikoloji ve bilişsel davranışçı terapi alanlarında uzmanlaşmış olan Avcı, bu birikimini toplumsal ve ahlaki konuları ele alırken psikolojik ve sosyolojik açıdan pozitif bir bakış açısı sunmak için kullanmaktadır. "Törelerin Gelini" ve "Kişisel Gelişimin Kur’an’daki Yeri" adlı kitapları ile bu konuları daha geniş kitlelere ulaştırmıştır. Radyo, TV, gazete ve dijital mecralarda psikoloji, kişisel gelişim ve eğitim üzerine yaptığı yayınlarla eğitimi herkes için erişilebilir kılma misyonunu benimsemiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar