Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Atatürk’ü Anlamak

 “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.”  

– Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözü, onun iç dünyasına açılan bir kapıydı. Her ne kadar Atatürk bir lider olarak anılsa da onu bir insan olarak duygularıyla ve içsel mücadeleleriyle anlamak, psikolojik bir okumayı gerektirir. Atatürk’ün iç dünyasına psikanalitik bir bakış sunan Vamık Volkan’ın psikobiyografik çözümlemelerinden yola çıkarak ve ardından Sabuncuoğlu’ndan yöneltilen reddiyeyi de göz önünde bulundurarak, bir insanın ve bir liderin zihnine doğru kısa bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu yazı, onun ruhuna tutulmuş bir ışık; insan Atatürk’ü anlamaya dair bir davetiyedir. 

Atatürk’ün Filizlenişi

Atatürk’ün çocukluğuna dair en çarpıcı tema çocukluğunu bir matem evinde geçirmesiydi. Annesi Zübeyde Hanım ile babası Ali Rıza Bey, üç çocuğunu kaybetmişti. Mustafa’nın ölen kardeşlerinden biri dere kenarına gömüldükten sonra bölgeyi su basınca kardeşinin bedeni toprak üstüne çıkmış ve vahşi hayvanlar tarafından parçalanmıştı. Selanik’e taşınmalarının ardından bile, yaşanan travmatik olay ve diğer çocukların kaybı sıklıkla anımsanmaya devam etti. Ardından gelen bir başka kardeşin ölümü ve Ali Rıza Bey’in vefatı, ailenin yas yükünü daha da ağırlaştırdı. Volkan ve Itzkowitz’e göre, karmaşık yasın sürdüğü bu evde, Mustafa bilinçdışında anneyi kurtarma görevini üstlenmişti. Ailede yaşanan kayıplar sonrasında yas süreci tamamlanmadığında, çocuğun bilinçdışı onarma rolünü üstlenmesi mümkündür. Mustafa Kemal’in çocukluk dönemine ait bu koşullar, onun annesiyle kurduğu bağı şekillendirmiş ve zaman içinde kurtarıcı rolünü üstlenmesine yol açmış olabilirdi. Yazarlara göre, Mustafa annesi için ölen kardeşlerinin yerine geçen ikame çocuktu. 

Babasının vefatından önce anne ve babası arasında Mustafa’nın okul seçimi üzerine yaşanan çatışma, onun kimlik inşasında da önemli bir kırılma noktasıydı. Mustafa annesinin isteği üzerine kısa bir süre mahalle mektebine devam ettikten sonra, babasının isteği üzerine Şemsi Efendi mektebine kaydedilmişti. Şemsi Efendi, babasını kaybeden Mustafa’nın idealleştirilmiş baba imgesinin devamı olabilirdi.

Mustafa’nın babasının ölümünün ardından kaygılı ve yaslı annesinin kurtarıcısı olma fantezisi annesinin yaptığı evlilikle yıkılmıştı. Yazarlar tarafından yapılan en çarpıcı yorum, Mustafa’nın bu yıkıntıyla yapıcı bir narsisistik yapılanma geliştirerek baş ettiği ve ideal anne ve ideal baba imgelerini içe alarak, Türk Cumhuriyeti’ni kurmak için ideal ata ve ideal anayı içselleştirmiş olabileceğiydi. Ergenliğinde göz alıcı yakışıklılığı ve zekasıyla birlikte, ideal benliği ile dış dünya arasında yakaladığı ahenk yapıcı narsisistik kişilik özelliklerinin yerleşmesine yol açmış olabilirdi. Yazarlara göre, Mustafa matematik öğretmeninden ‘Kemal’ adını almasının ardından ‘mükemmel’ bir kişi olmayı hedefleyerek askeri kariyerine devam etti.

Eleştirel Bir Bakış: Psikanaliz Ne Kadar Geçerli?

Vamık Volkan ve Norman Itzkowitz tarafından kaleme alınan Atatürk’ün psikanalitik biyografisinin bilimsel bir değerlendirmeye tabii tutulmamasının ardından Sabuncuoğlu tarafından reddiye kaleme alındı. Sabuncuoğlu’nun Vamık Volkan ve Norman Itzkowitz tarafından kaleme alınan Ölümsüz Atatürk’ü okumasının ardından, aklına takılıp zihnini meşgul eden bir soru vardı. Nasıl oluyordu da annesinin bu denli yoğun depresif duygu-durumuna maruz kalan bir çocuk bilişsel-davranışsal eylemliliği en üst düzeyde olan bir lidere dönüşmüştü? 

Sabuncuoğlu’nun sorduğu soru, psikanalizin sınırlarını sorgulamamız için bir çağrıdır. Atatürk’e dair yapılan psikanalitik yorumlar onun gibi çağının ötesinde ve çok katmanlı bir insanı anlamak için yetersizdi. Onu sadece anne ve babasıyla ilişkisi ya da çocukluk travmalarıyla açıklamak onu indirgemekti. 

Atatürk’ü Anlamak

Atatürk’ü bir insan olarak anlamaya çalıştığımda, karşıma çıkan kaynakların sınırlılığı karşısında oldukça şaşırdım. Vamık Volkan’ın psikanalitik yazıları ve ona karşı yöneltilen reddiye, bu alandaki nadir örneklerdendi. Oysa onu bir lider olarak değil, bir insan olarak anlamak için daha çok sormaya, araştırmaya, düşünmeye ve hissetmeye ihtiyacımız var. Bu yazım, bu eksikliğe atılmış mütevazı bir adımdı. Onu yalnızca tarihsel değil, insani boyutlarıyla da hatırlamaya ve anlamaya yönelik bir çağrı…

Ne var ki, bugünün Türkiye’sinde Atatürk’e yönelik tutumlar, iki uç arasında bölünmüş durumda. Bir yanda onu neredeyse kutsal bir figüre dönüştürerek idealize edenler, diğer yanda ise değersizleştirme ve unutturma çabası içinde olanlar… Oysa bu kutuplaşma Atatürk’ü gerçek bir insan olarak anlamamızı zorlaştırıyor. Onu anlamak, ne körü körüne yüceltmek ne de bilinçli bir şekilde küçümsemektir. Asıl mesele; Atatürk’ün insani yönlerini, duygularını, tercihlerini ve çağını aşan vizyonunu anlamaya çalışmaktan geçiyor.

Atatürk’ü anlamak, yalnızca tarihte yazılan zaferleri ezberlemekten ibaret değildir. Onu anlamak, bir insanın iç dünyasındaki karmaşayı, yalnızlığı, sevgiyi, hayal kırıklıklarını, acıyı, iradeyi ve umudu görebilmektedir. Zamanının ötesinde düşünebilen, kalıpları yıkan bir zihin yapısını; sadece fikirleriyle değil, duygularıyla da bir ulusun kaderine yön vermiş bir kalbin izinden yürümektir. Bugün, onu en çok anlamaya ihtiyaç duyduğumuz zamanlardan geçiyoruz. Çünkü unutturulmaya çalışılan her fikir, her ilke, toplumun ruhunda bir boşluk yaratıyor. Atatürk’ü yalnızca bir lider değil, aynı zamanda bir insan olarak anlayabildiğimizde ona gerçek anlamda sahip çıkabilir, mirasını geleceğe taşıyabiliriz. Atatürk’ü anlamak; geçmişle yüzleşmek, bugünün karanlığını sorgulamak ve geleceğe umutla bakmanın anahtarıdır. Unutmamak ve unutturmamak için önce anlamak gerekir. Bu da hepimizin omzunda taşıdığı tarihsel ve vicdani bir sorumluluktur.

Selen Güney
Selen Güney
Klinik psikoloji yüksek lisansı eğitimine devam eden Selen Güney, psikolojiyi pek çok disiplinle buluşturan çok yönlü ve yenilikçi bir yazardır. Bilim, sanat ve teknoloji alanlarındaki geniş ilgisi, ona özgün ve derinlemesine perspektifler kazandırmaktadır. Kalıplara sığmayan bakış açısıyla, psikolojiyi geniş bir perspektifte ve samimi bir dille okuyucularına sunmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar