Sınırlar, bireysel gelişim açısından kritik bir rol oynamaktadır. Bunlar, çocukların kendilerini emniyette hissetmelerine, başkalarının haklarına değer vermelerine ve sorumluluk anlayışı kazanmalarına yardımcı olur. Sınırlar, bireyin kendisi ve çevresiyle sağlıklı ilişkiler geliştirmesi için önemli bir zemin sunar.
Bu kavram o kadar önemlidir ki, Antik Roma döneminde bu kavramı koruyan bir sınır tanrısı (Terminus) bile vardı. Roma halkı, sadece bolluk, savaş ve adalet gibi kavramları değil, aynı zamanda sınırları ve mülkiyet kavramını da kutsal saymış ve bunları tanrılar aracılığıyla koruma altına almıştır.
Bu durumun en belirgin örneklerinden biri Terminus’tur. Terminus, Roma’da sınırların, taşların ve mülk çizgilerinin tanrısı olarak kabul edilir ve sınır taşları onun kutsal varlığını temsil ederdi. Bu taşlar asla yerinden oynatılamazdı; çünkü sınır ihlali, yalnızca bir mülkiyet meselesi değil, aynı zamanda ilahi bir düzene karşı işlenmiş bir günah olarak değerlendirilirdi.
Terminus’a yönelik tapınaklar ve ibadetler, sınırların Antik Roma’daki toplumsal ve ahlaki yapı içindeki önemini net bir şekilde ortaya koyar. Bugün ise Terminus’un sesi, çağdaş dünyada işitilmeyen bir haykırış gibi yankılanıyor. Günümüzde en çok akran ilişkileri olmak üzere dijital dünya, aile, iş hayatı, toplumsal yaşam gibi birçok yerde sınırlar ihlal ediliyor. Özellikle küçük yaştaki çocuklarda bu sınır ihlalleri akran zorbalığına dönüşebiliyor.
Ebeveyn Tutumlarının Akran Zorbalığına Etkisi
Zorbalık yapan çocukların bu davranışlarının altında ebeveynlerinin tutumları yer alabilir. Ebeveynlik tarzları, çocuklara getirilen sınırlara ve bu sınırlardan etkilenen çocukların durumuna doğrudan etki eder.
Otoriter ebeveynler, sınırları katı bir şekilde ve tartışılmayan bir biçimde belirler; kurallar belirgindir ve çocuğun fikri genellikle göz ardı edilir. Bu tür bir yaklaşımla, çocuk kendini yetersiz, güçsüz ve değersiz hissetmeye başlayabilir; çünkü sürekli olarak ebeveynlerinin beklentilerine uymaya çalışarak kabul edilme ve onaylanma arzusunu karşılamaya çalışır.
Kabul edilme isteği, çocuğun çevresinden saygı ve onay talep etmesine dönüşür; bu saygıyı kazanmak için de akranları arasında güç dengesizliklerini kendi lehine çevirmeye çalışır. Çocuk, akran grubunda daha üst konumda olma ve öne çıkma arzusu taşır; zira saygının ve kabulün güç ve statüye bağlı olduğuna inanır.
Eğer gerekli güç ve statü kaynaklarına sahip değilse, bu durumda akranlarını aşağı çekerek bir üstünlük elde etmeye çalışabilir. Bu noktada akran zorbalığı, çocuk için bir başa çıkma yöntemi olarak ortaya çıkar; başkalarını küçümseyerek, inciterek veya korkutarak geçici bir güç hissi edinir.
Ayrıca, kendi korkularını bastırmakta zorlanan çocuklar, başkalarının korkularını artırarak veya onları korkutarak kendilerini güçlü hissedebilir; böylece içlerindeki güvensizlik ve kaygıyı kısa süreli de olsa kontrol altına aldıklarını düşünebilirler.
Aşırı Hoşgörülü Ebeveynlik ve Sınır Sorunları
Diğer yandan, aşırı hoşgörülü ebeveynler ise sınır koymakta yetersiz kalır; bu durum, çocuğun güvenli hissedebilmesini zorlaştırdığı gibi sosyal ortamlarda kurallara uyum yeteneğini de zayıflatabilir.
Bu ebeveynlik biçiminde kuralların eksikliği ve çocuğun serbest bırakılması, sağlıklı sınırların gelişimini engeller. Böyle bir ailede büyüyen çocuk, her türlü davranışı serbestçe yapabileceğini düşünür ve başkalarına zarar verme eylemlerini bir sınırlama veya zorbalık olarak değil, haklarını kullanma olarak değerlendirir.
Sınır kavramının içselleştirilmemesi, çocuğun diğerlerinin haklarına ve güvenliğine saygı göstermesini zorlaştırır ve akran ilişkilerinde sağlıksız, dengesiz dinamiklerin oluşmasına neden olur.
Başka bir perspektiften bakmamız gerekirse de ebeveyn çocukla sağlıklı bir iletişim kurmadığında çocuk okulda yaşadıklarını ona anlatmaz. Bu durumda ebeveynler, okulda çocukları başkalarına zorbalık yapıyorsa ya da çocukları zorbalığa uğruyorsa bu her iki durumdan da haberdar olmaz.
Ne Yapmalı? Demokratik Ebeveynliğin Gücü
Bu aşamada yapılması gereken, çocuklara sınır belirlerken dengeli ve sağlıklı bir tutum sergilemektir. Bunun yolu demokratik ebeveynlik tarzını benimsemektir.
Demokratik bir ebeveyn hem kurallar oluşturur hem de çocuğun duygularını, ihtiyaçlarını ve düşüncelerini dikkate alarak ona saygı gösterir. Bu şekilde çocuk, hem kuralların önemini hem de kendi seçimlerinin sonuçlarını kavrayabilir. Çocuğa hem kural hem de bir miktar özgürlük tanınır; bu sayede çocuk güvende hissetmenin yanı sıra özerklik gelişimini de destekler.
Peki iyi bir demokratik ebeveyn nasıl oluruz?
İlk olarak, kurallar çocuğun yaşına ve gelişim seviyesine uygun olmalı ve bunların nedenleri açıklanmalıdır. Böylece çocuk, koyulan sınırların rastgele olmadığını ve bir amaca hizmet ettiğini anlar.
Demokratik bir ebeveyn, çocuğun görüşlerine değer verir; onu karar alma süreçlerine dahil eder ve gerektiğinde bu düşünceleri uygular. Bu yaklaşım, çocuğun kendini saygı gösterilen bir birey olarak hissetmesini sağlar ve sorumluluk bilincinin gelişimine yardımcı olur.
Demokratik bir ebeveyn, empati kurarak çocuğun hislerini anlamaya çalışırken, onları küçümsemekten veya hor görmekten kaçınır. Çocuğa belirli alanlarda özgürlük tanır; örneğin, hangi kıyafeti seçeceği ya da ödevlerini nasıl yapacağı konusunda karar verme hakkı verir.
Böylece çocuk özgürlüğü deneyimlerken, bu özgürlüğün beraberinde sorumluluk getirdiğini öğrenir. En önemli nokta ise, tutarlı ve adil davranılmasıdır; kurallar bir gün geçerli iken ertesi gün sebepsiz yere değişmez.
Bu tutarlılık, çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlar ve adalet anlayışını geliştirir. Çünkü sınırlar içinde özgürlük tanınmadığında, çocuklar ya bu özgürlüğü gizlice aramaya koyulur ya da yetişkinler zorla onları kısıtlamak durumunda kalır.
Demokratik ebeveynlik, destekleyici, yönlendirici ve rehberlik eden bir tutumla çocuğun sağlıklı bir birey olarak yetişmesini destekler.
Unutulmamalıdır ki, sınırlar içinde özgürlük verilmezse çocuklar bu özgürlüğü ya gizlice aramaya çalışır ya da yetişkinler onları zorla sınırlandırmak zorunda kalır. Eğer sınırlar içinde özgürlük sağlamazsak, çocukların özgürlüklerini zorla kısıtlamak durumunda kalabiliriz.