Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Aileyle Öfkenin Sınırında: Tahammülsüzlüğün Köklerine Yolculuk

“Yine mi aynı laf? Yine mi sen haklısın?”

Bazen annenizin bir cümlesi, babanızın küçümseyen bir bakışı bile zihninizde bir kıvılcım çakmasına yeter. O an belki dışarıdan biri için ‘abartılı’ bir tepki gibi görünür ama siz içten içe patlamaya çoktan hazır bir yanardağ gibisinizdir. En ufak bir tetikleyiciyle taşan bu öfke, sadece o ana ait değildir. Çoğu zaman, yıllarca bastırılmış kırgınlıkların, yok sayılmaların ve duyulmayan duyguların birikmiş hâlidir.

Bastırılmış Çocukluğun Yankısı

Çocukluk, bireyin benlik algısının, duygusal dayanıklılığının ve ilişki kurma biçimlerinin temelini oluşturur. Aile, bu dönemde hem sevgi hem de otoritenin merkezi olarak konumlanır. Ancak ne yazık ki her çocukluk huzurlu ve destekleyici geçmez. Birçok birey, küçük yaşlardan itibaren sürekli eleştirilmeye, değersiz hissettirilmeye ya da kontrol edilmeye maruz kalır.

Çocuklukta sürekli bastırılan, küçümsenen, şiddet gören ya da duygusal ihtiyaçları görmezden gelinen bireyler, ilerleyen yaşlarda bu deneyimlerin izlerini farklı şekillerde taşırlar. Özellikle de aynı aile üyeleriyle etkileşim hâlinde olduklarında… Çünkü bu kişiler, bir zamanlar güvenmeleri gereken ama acı yaşamalarına sebep olan figürlerdir (Van der Kolk, 2014).

Psikolojik şiddet, fiziksel şiddet kadar görünür olmasa da, bireyin özsaygısını ve duygusal gelişimini derinden zedeler. Bu tarz aile ortamlarında büyüyen bireyler, yetişkinlikte en ufak eleştiriye karşı aşırı hassaslaşabilir. Çünkü geçmişte bu eleştiriler, sevilmeme ya da terk edilme tehdidiyle eşdeğerdi (Linehan, 1993).

“Artık Tahammülüm Yok”: Öfkenin Görünmeyen Yüzü

Birçoğumuz hayatın farklı alanlarında sabırlı, anlayışlı ve dengeli bireyler olabiliriz. Ancak konu ailemiz olduğunda bu denge kolaylıkla bozulabilir. Bir arkadaşımıza ya da iş arkadaşımıza göstermediğimiz tepkileri, anne ya da babamıza gösterebiliriz. Hatta çoğu zaman bu tepkilerin ardından suçluluk hissi de gelir: “Neden bu kadar patladım? O kadar da kötü bir şey demedi ki…”

Bu noktada karşımıza çıkan temel kavramlardan biri tahammülsüzlüktür. Fakat burada tahammülsüzlükten kasıt sıradan bir sabırsızlık değildir. Bu, geçmişte bastırılmış duyguların ve birikmiş kırgınlıkların, bugünde yeniden canlanmasıdır. Bu nedenle de aşırı tepkiler mantıksız değil, bağlamsaldır. Birey aslında “o anki söze” değil, yıllar boyunca biriken değersizlik hissine, küçük görülmeye, onaylanmamaya tepki verir (Herman, 1992).

Psikolojide bu duruma “triggering” (tetiklenme) denir. Tetiklenme, geçmiş bir duygunun bugünkü bir olayla bilinçsizce yeniden yaşanmasıdır. Örneğin çocukken her hata yaptığında annesi tarafından utandırılmış biri, yetişkinlikte annesinin masum bir eleştirisini bile kişisel saldırı gibi algılayabilir. Bu, bireyin geçmişte yaşadığı duygusal ortamın bugüne taşınmasıdır (Siegel, 2012).

Aile bireyleri, bireyin bilinçdışı için en güçlü “duygusal yük taşıyıcılardır.” Onlardan gelen bir söz, dış dünyadaki birinden gelen sözle aynı etkiyi yaratmaz. Çünkü aileyle olan ilişkiler sadece bugüne değil, çocukluğun duygusal haritasına da bağlıdır.

Psikolojik Mekanizmalar: Şemalar, Duygusal Hafıza ve Regülasyon Eksikliği

Öfkenin ve tahammülsüzlüğün kökenlerini anlamak için birkaç temel psikolojik kavrama bakmak gerekir:

Şema Terapisi Perspektifi
Jeffrey Young’ın geliştirdiği şema terapisi, çocuklukta oluşan “duygusal temalı inanç sistemleri”nin (şemaların) bireyin tüm hayatını nasıl etkilediğini açıklar. Özellikle şu şemalar aileyle ilişkilerde sıkça tetiklenir:
– Değersizlik / Kusurluluk Şeması: “Ben yetersizim.”
– Terk Edilme Şeması: “Sevilmeye değer değilim, bir gün yalnız kalacağım.”
– Aşağılanma Şeması: “Küçük düşürüleceğim, utanacağım.”

Duygusal Hafıza ve Beyin Mekanizmaları
Beynimiz yaşadığımız duygusal olayları sadece “olay” olarak değil, his ve beden tepkileriyle birlikte kodlar. Özellikle travmatik ya da duygusal olarak yoğun deneyimler, amigdala ve hipokampus gibi bölgelerde iz bırakır (Van der Kolk, 2014).

Duygu Regülasyonunda Zorluk
Aileyle ilişkide sınırların zayıf olması, bireyin duygularını düzenleyememesine yol açabilir. Marsha Linehan’a göre bu bireyler duygusal yoğunluğu yüksek ama düzenleme becerisi düşük olan kişilerdir (Linehan, 1993).

Peki Ya Sonrası? Tetiklenme ile Baş Etme Yolları

Aileyle yaşanan öfke patlamaları ya da tahammülsüzlük anları, bireyin “duygusal olarak çöküşte” olduğu yerler değil, aslında duygusal olarak “doymamış” olduğu yerleri gösterir. O yüzden bu anları sadece kriz değil, aynı zamanda içe dönük bir okuma fırsatı olarak da değerlendirmek mümkündür.

Farkındalık Geliştirme
İlk adım, yaşanan tepkinin şu anın değil, geçmişin bir yankısı olabileceğini fark etmektir. “Şu an neden bu kadar yükseldim? Bu bana neyi hatırlattı?” gibi basit sorular bile tetiklenme döngüsünden bir adım uzaklaşmayı sağlar (Siegel, 2012).

Duygulara Alan Açmak
Birçok birey, çocukluğunda hissettiklerini ifade edememiştir: kızgınlık, kırgınlık, korku, utanma… Bu duygular yetişkinlikte hâlâ ifade edilmemişse, bedenin içinde sıkışır. Duyguların bastırılmadan tanınması, yazılması ya da terapide dile getirilmesi bu döngüyü kırmada önemlidir (Pennebaker, 1997).

Sınır Koymayı Öğrenmek
Aileyle olan ilişkide “saygı”, her zaman doğal bir sonuç değildir. Özellikle kontrolcü, müdahaleci ya da küçümseyici ebeveynlerle kurulan ilişkilerde bireyin kendini koruyabilmesi için sınır koyması gerekir.

İçsel Çocuk ve Yeniden Ebeveynlik Yaklaşımları
Terapi literatüründe sıkça kullanılan “içsel çocuk çalışmaları”, kişinin geçmişte duygusal olarak eksik kaldığı alanlarla yeniden bağlantı kurmasını sağlar. Özellikle şema terapideki “yeniden ebeveynlik (limited reparenting)” yaklaşımı, kişinin içindeki kırılmış çocuğa yeniden şefkatle yaklaşmayı öğretir (Young et al., 2003).

Profesyonel Destek Almak
Duyguların kökenini anlamak, çocukluk yaralarıyla yüzleşmek ve sağlıklı bir duygusal regülasyon becerisi geliştirmek için profesyonel destek almak oldukça değerlidir.

Kapanış: Öfke Değil, Sesini Bulmaya Çalışan Bir Çocuk

Bazen bir bakış, bazen bir cümle, bazen de sadece annenin “yine mi sen?” deyişi… Ve birden bire içimizdeki tüm duygular taşar. Çoğu zaman bu patlamaların ardından gelen pişmanlıkla birlikte kendimize sorarız: “Ben neden hep böyleyim?” Oysa mesele “hep böyle olmak” değil, zamanında hiç konuşamamak, hiç duyulmamaktır.

Yetişkinliğimizde verdiğimiz tepkiler, her zaman bugüne ait değildir. Çoğu zaman, bir zamanlar sessiz kalan çocuğun sesini duyurma çabasıdır. Bu yüzden öfke, sadece bir duygusal taşma değil; görülme, duyulma ve anlaşılma ihtiyacının ifadesidir.

Aileyle olan ilişkiler, en derin yaraları da en derin iyileşmeleri de beraberinde getirir. Ve iyileşme, geçmişe değil, o geçmişe nasıl yaklaştığımıza bağlıdır.

Belki artık o eski lafı duymaya tahammülünüz yok. Ama bu, sizi zayıf yapmaz. Aksine, duygusal geçmişinizle yüzleşmeye başladığınızın bir göstergesidir.

Kaynakça

  • Herman, J. L. (1992). Trauma and Recovery. Basic Books.
  • Linehan, M. M. (1993). Cognitive-Behavioral Treatment of Borderline Personality Disorder. Guilford Press.
  • Pennebaker, J. W. (1997). Opening Up: The Healing Power of Expressing Emotions. Guilford Press.
  • Siegel, D. J. (2012). The Developing Mind: How Relationships and the Brain Interact to Shape Who We Are. Guilford Press.
  • Van der Kolk, B. A. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma. Viking.
  • Young, J. E., Klosko, J. S., & Weishaar, M. E. (2003). Schema Therapy: A Practitioner’s Guide. Guilford Press.
Miray Bakır
Miray Bakır
Miray Bakır, Kadir Has Üniversitesi’nde İngilizce psikoloji bölümü 2. sınıf öğrencisidir. Bilişsel ve klinik psikolojiye özel bir ilgi duymakta; insan davranışlarının arkasındaki zihinsel süreçleri, farkındalık temelli yaklaşımları ve dijital yaşamın ruh sağlığı üzerindeki etkilerini araştırmaktadır. Akademik bilgisini gerçek hayatta fayda sağlayacak şekilde kullanmayı ve kendini bu alanda hem araştırmalarla hem de toplumsal çalışmalarla geliştirmeyi hedeflemektedir. Psikolojiyi sadece bir bilim dalı olarak değil, aynı zamanda insanlara dokunma aracı olarak görmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar