Kadınların hayatları boyunca üstlendikleri en önemli rollerden biri anneliktir. Annelik rolü, kişinin hayatına büyük sorumluluklar, yoğun duygular, yeni bir kimlik, kimlikler arası denge ve hormonal dengesizlikler ile birlikte gelir. Bu yeni rol, kişi için oldukça zorlayıcı olabilir. Öyle ki bu durum, annelerin doğum sonrası depresyon yaşaması ile de sonuçlanabilir. Kadınlar, bu zorlu dönemin hemen ardından annelik ile birlikte ara vermek durumunda kaldıkları iş hayatına geri dönmek durumunda kalmaktadır. Bu durum, dengelerin tekrar bozulması, yeni zorlukları göğüsleme ve yeni normale adaptasyon sürecini içermektedir. Bu yazıda da bu konu işlenecektir. Annelerin işe dönüş süreçlerindeki mücadeleleri, bu süreçteki mental durumları ve kolaylaştırıcı tedbirler irdelenmeye çalışılacaktır.
Şirin ve Güzel’in 2014-2017 verilerini kullanarak yapmış oldukları çalışmanın sonucunda, doğum sonrası 12 ay içerisinde çalışan annelerin yarısının işten ayrıldıkları gösterilmiştir. Bazı kariyer sitelerinin yapmış olduğu çalışmalarda ise annelerin %40’ının yasal doğum izninin bitmesiyle birlikte işe dönüş yaptıkları saptanmıştır. Ek olarak, doğumdan önce işi bırakan annelerin oranı ise %21 şeklinde bulunmuştur. Elbette bu oranlar, kişilerin ekonomik durumları, çocuklarına bakım sağlayabilme durumu, iş yerindeki esneklikler, toplumsal bakış açısı, aile içerisindeki dinamikler gibi daha birçok şeyden etkilenmektedir.
Bu Süreci Etkileyen Faktörler
Bu süreç, ikilemleri, duygusal ve pratik zorlukları barındırmaktadır. Kadınların bu süreci görece daha rahat geçirmeleri mümkünken, tam aksine oldukça yıpranmış olarak çıkmaları da mümkündür. Bu sürecin nasıl ilerleyeceği; bireysel, çevresel, ailevi ve toplumsal faktörlerden etkilenmektedir.
Anneyi olumsuz etkileyen faktörlerden ilki, kaygı ve suçluluk duygusudur. Annenin bebeğiyle yeni yeni oluşturmuş olduğu bağın ve düzenin sekteye uğraması, alışkanlık ve rutin haline gelmiş ilişkinin ve günlük hayatın aniden değişmesi, anneye büyük bir kaygı ve suçluluk hissi olarak geri dönebilmektedir. Anneliğin ilk dönemlerinde var olan yoğun kaygı, bu dönemde tekrar üst noktalara ulaşabilmektedir. Bu da annenin kendini yetersiz görmesine, iş-yaşam dengesini kurmakta zorlanmasına, iş ve özel hayatta problemlerin çıkmasına neden olabilmektedir.
Her ne kadar anne bir gün işe dönüşün gerçekleşeceğini biliyor olsa da, bunun için hazırlık yapmaması da anneyi olumsuz yönde etkilemektedir. Yer edinmiş kaygı ve suçluluk duygusunu azaltmaya yönelik yapılması gerekenler, ilk olarak eşle birlikte bu sürece hazırlanmak ve alıştırmalar yapmaktır. Bu süreçte olmazsa olmazlardan biri de eş ve sosyal desteğin yanı sıra psikolojik destek varlığıdır.
Sosyal destek, hayatımızdaki her zorlu süreçte ihtiyacımız olan şeylerden biridir. Bu süreçte de annelerin ve bu süreci yaşayan ailelerin sosyal desteğe ihtiyacı bulunmaktadır. Fakat dikkat edilmesi gereken bir durum bulunmaktadır; sosyal destek, bazen yardımcı olmak yerine durumu daha da zor hale getirebilir. Bunun sebebi, kişilerin anneye nasıl yardımcı olacağını bilmemesi veya toplumsal rollere dair görüşlerinin farklı olmasıdır. Bu durum, anneyi ve doğal olarak aileyi yaralayabilir. Sosyal destek alırken bunlara dikkat edilmesi gereklidir. Süreci zorlaştıran değil, kolaylaştıran destekler alınmalıdır. Bu süreçte en büyük destek, eşten beklenmektedir. Annenin ve çocuğun bu süreçten sağlıklı bir şekilde çıkmaları için eşin destekleyici, anlayışlı ve yardımsever olması gerekmektedir.
Bu süreci etkileyen bir diğer faktör ise iş hayatında sağlanan veya esirgenen kurumsal destektir. Annenin çalışmakta olduğu kurumun destekleyici olması, bu sürecin sağlıklı ve sancısız geçmesi için çok önemlidir. İlgili kurum veya iş yerinin politikalarının bu süreç için destekleyici olması, yöneticilerin anlayışlı olması, esnek çalışma saatlerine sıcak bakmaları ve iş yerlerinde süt sağma odalarının olması gibi etkenler, annenin bu süreci için destekleyici niteliktedir.
Bu sürecin aile için, fakat özellikle de anne için oldukça hassas bir dönem olduğu unutulmamalıdır. Annenin duygusal yüklerin altında ezilmemesi; iş yerinde, romantik ilişkisinde ve annelik rolünde kendini yetersiz ve tükenmiş hissetmemesi adına dikkatli olunmalıdır. Bu süreci eşin, toplumun ve iş yerinin görmezden gelmesi, annenin omuzlarında taşıyamayacağı yüklerin oluşmasına ve bu yükün altında ezilmesine yol açabilmektedir.
Annelerin Bu Mücadelesi İçin Öneriler
Her ne kadar annelere öneriler olarak ifade edilmiş olsa da aslında toplumun ve kurumların da yapması gerekenler bulunmaktadır. Annelerin bireysel olarak attıkları adımlar her ne kadar doğru olsa da yetersiz kalabilmektedir.
Anneler / Eşler Bu Süreçte Ne Yapabilir?
Öncelikle bu sürecin getirdiği kaygı, suçluluk ve diğer olumsuz duygulara teslim olmak yerine, onlarla yüzleşmek ve bunun için hazırlık yapmak gerekmektedir. Planlama, hazırlık yapma, sosyal destek alma, zaman yönetimi için pratik yapma, bebeğin bakımında destek verecek kişi/kişileri belirleme ve onları da bu hazırlığa dâhil etme, bu süreçteki önemli noktalardır. Bir diğer önemli nokta ise gerektiğinde psikolojik destek almaktan kaçınılmamalıdır.
Kurumlar/İş Yerleri Ne Yapabilir?
Kurumların bu sürece yönelik destekleyici tavırları, kısa vadede çıkarlarına uygun görünmese de uzun vadede çalışanın kuruma bağlılığının, iş tatmininin ve verimliliğinin artmasını sağlamaktadır. Kurumlar, bu süreç boyunca hibrit çalışma, uzaktan çalışma veya kısmi süreli çalışma gibi esnek çalışma modelleri sunarak yeni anne olmuş çalışanları rahatlatabilir. Süt sağma odalarını bulundurarak ve emzirme izinleri vererek çalışanlar için bu süreci kolaylaştırabilir. Çalışanın yeniden işe dönüş için adaptasyonu için gerekli destek programları oluşturulabilir. Bu ve bunun gibi önlemler, işe dönüş sürecinin en kısa sürede verimli bir şekilde işleyip sonuçlanmasını sağlayacaktır.
Sonuç
Annelerin bu mücadelesini göz ardı etmemek ve onlara destek olmak; sağlıklı bir birey, sağlıklı bir aile, verimli bir kurum ve sağlıklı bir toplum için gereklidir. Elbette bu destek, farkındalıkla başlar; hazırlık ve adaptasyon ile devam eder. Anneler için kariyerleri farklı anlamlar taşıyabilmektedir. İşe dönüş, ekonomik bir zorunluluk veya kadının psikolojik iyi oluşu için elzem bir adım olabilir. Sebep ne olursa olsun, bu sürecin sağlıklı bir şekilde atlatılması, doğru adımların atılması ve gerektiğinde psikolojik destek alınması ile mümkündür.
Kaynakça
Arslan, H., Gürkan, Ö. C., Ekşi, Z., & Yiğit, F. E. (2006). Doğum sonrası depresyonun annelik yaşamına etkileri. Toplum ve Aile Dergisi, 8(3), 71–73. ISSN: 1303-0256.
Ertaş, G. (2022). Doğum izni sonrasında işe dönen kadınların iş-aile çatışması ve işten ayrılma niyeti bağlamındaki deneyimleri [Yüksek lisans tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü]. Ege Üniversitesi Tez Arşivi.
Şirin, İ., & Güzel, T. (2020). Sigortalı kadınların doğum sonrası işe dönüş süreleri için sağkalım analizi uygulaması. Mediterranean Journal of Humanities, 10, 449–458. https://doi.org/10.13114/MJH.2020.542
Yumuşak, F. N., & Saltukoğlu, G. (2024). Doğum sonrası depresyonda psikolojik destek müdahalelere yönelik bir derleme. FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, 24, 299–319. https://doi.org/10.16947/fsmia.1609863