Kadın çalışanların iş hayatındaki varlığı gün geçtikçe artsa da, bu artışla birlikte gözle görülmeyen, ancak derin izler bırakan bir sorun da yaygınlaşıyor: Mobbing, yani psikolojik şiddet. Kadın çalışanlar, cinsiyet temelli önyargılarla beslenen bu yıpratma taktiklerinin baş hedeflerinden biri haline geliyor.
Profesyonellik Kılıfı Altında Psikolojik Şiddet
Günümüz şaşırtıcı derecede “profesyonel” görünen ofis ortamlarında mobbing, artık doğrudan hakaretlerle değil; ima, dışlama ve pasif-agresif davranışlarla kendini gösteriyor. Kadın çalışanlara yönelik mobbing ise, bu söylem ve tavırların toplumsal cinsiyet rollerine göre şekillenmiş halidir. Duygusal, kırgın ya da yetersiz olduğu ön kabulüyle yaklaşılan kadın çalışan, en basit davranışlarında bile sorgulanarak psikolojik şiddete maruz bırakılır.
Kadın Çalışanın Çifte Standardı
Kadın çalışan için hep bir aşırılık vardır: Ne yapsa ya fazladır ya da eksik. Gülümsediğinde hafife alınır, ciddiyetinde mesafeli bulunur. Kendini ifade ettiğinde “sert”, sustuğunda “yetersiz” damgası yer. Bu ikilem, zamanla kadın çalışanın kendine duyduğu güveni zedeler, çekilmesine ya da işinden vazgeçmesine yol açabilir. Oysa sorun, bireysel davranışlarda değil, bu davranışları değerlendiren yapısal zihniyettedir.
Görünmeyen Tahribat: Psikolojik Aşınma
Mobbinge maruz kalan kadın çalışan, yaşadığının adını koymakta zorlanabilir. Önce kendisini suçlar, zamanla kaygı, stres ve özgüven kaybı yaşamaya başlar. Bu psikolojik şiddet süreci, bireyin dayanma eşiğini zayıflatır; tükenmişliğe, hatta uzun süreli depresyona dönüşebilir. En tehlikelisi ise, bu baskının zamanla içselleştirilmesi ve normalleştirilmesidir.
Kâğıt Üstü Politikalar, Sessiz Onaylar
Pek çok iş yeri, belgelerinde mobbinge sıfır tolerans gösterdiğini beyan eder. Ancak bu beyanlar, uygulamaya nadiren yansır. Kadın çalışanlar, psikolojik şiddeti dile getirdiklerinde dolaylı bir biçimde “meseleyi uzatmadan halletmeleri” beklenir. Bu suskun beklenti, mobbingi hem sürekli hale getirir hem de kurumsal olarak meşrulaştırır. Şiddete karşı çıkılmadığında, aslında ona destek verilir.
Tanık Olmak, Sessiz Kalmamak
Mobbinge tanık olan çalışanların suskunluğu, faile cesaret verir. Bu nedenle kadın çalışana yönelik psikolojik şiddetin görünür hale getirilmesi, suskunluk zincirini kırmada belirleyicidir. Sessiz kalanlar, istemeden de olsa şiddetin sürekliliğine katkı sunar. Oysa dayanışma ve birlikte ses çıkarma, iyileşmenin temelidir.
Değişim Kadın Çalışandan Değil, Sistemden Başlar
Kadın çalışanlara bu süreci “yönetmeleri” söylenmeden önce, sistemin düzenlenmesi gerekir. Gerçek bir değişim, bireylerden öte kurumların sorumluluk almasıyla mümkün olur. İnsan kaynakları birimleri sadece belgelerle değil, etkin eylemlerle varlık göstermelidir. Yönetici eğitimleri, psikolojik şiddetin tanımlanması ve önlenmesi konusunda yaygınlaştırılmalı, mobbinge karşı caydırıcı hukuki yaptırımlar uygulanmalıdır.
Direnmek: Varlığını Korumak
Mobbinge karşı durmak kolay değildir; cesaret ister. Ancak bu cesaret bulaşıcıdır. Bir kadın çalışanın sesi, başkalarına umut olabilir. Yaşadıklarını kayda geçirmek, hak arama yollarını araştırmak ve destek almak; kadın çalışanın yalnızlık hissiyle başa çıkmasında belirleyici olur. Direnmek sadece tepki vermek değil; varlığına sahip çıkmaktır.
Mobbing Karşısında Atılacak Adımlar
Mobbing ile karşılaşıldığında ilk adım, yaşananların psikolojik şiddet olduğunu fark etmektir. Çoğu zaman bu durum, kişisel bir çatışma ya da iletişim eksikliği sanılır. Oysa duyguları hafife almamak ve yaşananların sistematik bir baskının parçası olabileceğini kabul etmek çok önemlidir. Günlük tutmak, tarih ve detay belirterek olayları kaydetmek, ileride başvurulacak resmi yollar için değerli bir kanıt oluşturur. Yakın bir iş arkadaşıyla yaşanılan olayı paylaşmak en azından duygusal yükü hafifletir.
Bir sonraki adımda ise resmi yollara başvurmak gerekir. İnsan kaynakları birimine yazılı olarak başvurmak, kurum içundaki etik ya da denetim mekanizmalarını harekete geçirmek mümkün olabilir fakat sonuç alınamadığı durumda hukuki sürece başvurmak, hak arama yolunun bir parçasıdır. Bu süreçte psikolojik destek almak da kişinin içsel gücünü koruması için çok değerlidir. Mobbinge uğramak bir zayıflık değil; bir sınır ihlalidir. Bu nedenle ses çıkarmak ilk iyileşme adımıdır.
İnsanın İş Hayatındaki Onuru
Kalıcı bir çözüm, sadece kadın çalışanlardan beklenemez. Bu, kurumların ve yöneticilerin aktif katılımını gerektirir. Psikolojik şiddeti tanıyan, belirleyen ve cezalandıran net politikalar oluşturulmalı, bu politikalar uygulamaya konulup denetlenmelidir. İnsan kaynakları birimleri, iş yürütme süreçlerinde aktif sorumluluk üstlenmeli; yöneticiler gücünü kapsayıcı ve adil bir ortam inşa etmek için kullanmalıdır. Kadın çalışanlar ise yalnız olmadıklarını bilmeli; belgeler, destek ve hukuki yollarla bu süreci yönetebileceklerinin farkında olmalıdır. Psikolojik şiddete karşı çıkmak sadece bireysel bir hak değil; etik bir sorumluluktur. Çünkü insanca bir iş ortamı, herkes için temel bir gerekliliktir. Kadın çalışana yönelik mobbingi fark etmek, adlandırmak ve dönüştürmek; sadece işin değil, insanlığın gereğidir.