Pazar, Mayıs 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Birlikte ama Yalnız: Dijital Çağın Yalnız Aşıkları

Hiç, birinin yanı başında otururken kendini kilometrelerce uzakta hissettin mi? Teknolojinin sunduğu kolaylıklar, duygusal bağlarımızı görünmez biçimde zayıflatıyor. Artık çiftler aynı odada olsalar bile, zihinleri bambaşka yerlerde dolaşıyor. Aşk, bir zamanlar göz göze bakabilmekti. Şimdi ekranın arkasında çevrim içi görünmekle yetiniyoruz. Aynı masadayız ama elimizde telefon, gözümüz başka hayatlarda. Birlikteliğimiz bir fotoğraf karesinde mükemmel dururken, içimizde yankılanan yalnızlık kimsenin dikkatini çekmiyor.

Her şey çok hızlı, her şey çok erişilebilir… ama neden bu kadar yalnızız?

Dijital Çağın İlişkiler Üzerindeki Etkisi

Artık duygular değil, bildirimler belirliyor ilişkilerin ritmini. “Seni seviyorum” mesajları emojiye dönüşmüş. Kavga etmeye bile zaman yok bazen; çünkü ekranlarımız araya giriyor. Görünüşte bir ilişki yaşıyoruz ama içimizde yaşattığımız sadece bir hayal mi?

Dijital çağda “dijital sessizlik” diye bir şey var. Konuşulmayan sorunlar, göz göze gelmeden geçirilen akşamlar, “her şey yolunda” diyerek suskunlukla boğulan sevgiler… Ve en kötüsü de şu: Bazen yanında biri varken, kendini hiç olmadığı kadar yalnız hissedersin.

İnsan bir fotoğrafı beğenirken, gerçek bir duyguyu kaybedebilir mi? Cevap ne yazık ki evet.

Sosyal Medyanın İlişkilere Zararı

Sosyal medya, hayalleri süslüyor ama ilişkileri çürütüyor. Başkalarının mutlu pozlarına bakarken kendi ilişkinize olan inancınızı yitiriyorsun. Oysa hiç kimse, hikâyelerde tartışmalarını paylaşmıyor. Kimse, gece yarısı ağladığı anı filtrelemiyor. Bu yüzden, sosyal medyadaki “mükemmel” çiftlere bakıp “Bizde neden böyle değiliz?” diye sormak, çoğu zaman gerçek dışı bir karşılaştırmanın ağırlığını taşımaktır.

Gerçek sevgi dikkat ister. Dinlenmek ister. Yanında olduğun kişiyi gerçekten görmek ister. Ama ekranlar, göz göze gelmenin yerini alamaz. Parmak uçlarınla yazdığın cümleler, kalp kalbe bir dokunuş kadar sıcak olamaz.

Peki Çözüm Ne?

Bazen en büyük yakınlık, birlikte sessiz kalmak değil; gerçekten konuşabilmektir. Telefonu kenara koymak, o anda olmak, karşındaki insanı hissetmek… Dijital çağda aşk hâlâ mümkün. Ama onu korumak, artık biraz cesaret ister. Ve biraz da farkındalık.

Çünkü gerçek aşk, Wi-Fi bağlantısına değil, kalp bağlantısına ihtiyaç duyar.

Yalnızlık Hissi ve Psikolojik Etkileri

“Seninle olduğumda bile yalnız hissediyorum” cümlesi, ilişkilerin en sessiz çığlığıdır. Bu çığlık genellikle duyulmaz, çünkü çiftler artık sadece duymuyor, görmüyor da birbirini. Algılarımızı sosyal medya yönetiyor; dikkatimiz, hayatımızı paylaştığımız insandan çok, sanal dünyadaki insanlar üzerinde yoğunlaşıyor.

Unutulmamalı ki ilişki bir ‘takip’ meselesi değildir. Kalpten kalbe kurulan bağ, bir ‘story’de görünmez; ama bir bakışta hissedilir. Ekranlara değil, gözlere bakmak gerekir. Bazen en kıymetli sevgi gösterisi, karşındaki insanla 10 dakikalık kaliteli bir sohbet olabilir.

Psikolojik olarak da bu yalnızlık hali birçok ilişkide yıkıcı etkilere neden olur. Çiftler birbirlerine ulaşamadıklarında değil, birbirlerine rağmen yalnız hissettiklerinde uzaklaşmaya başlar. Sorunları konuşmak yerine bastırmak, duyguları paylaşmak yerine içe atmak, zamanla kalplerin arasına görünmez duvarlar örer.

Gerçek Yakınlık İçin Ne Yapmalı?

Eğer gerçek bir yakınlık istiyorsak, önce ekranlarımızdan değil, birbirimizin gözlerinden okumalıyız duyguları. Gerçekten dinlemek, yargılamadan anlamaya çalışmak, anın içinde kalmak… Bunlar ilişkileri hayatta tutan en temel değerler.

Çünkü gerçek aşk, Wi-Fi bağlantısına değil, kalp bağlantısına ihtiyaç duyar. Ve belki de artık sormalıyız kendimize:

  • Birlikte miyiz gerçekten, yoksa sadece aynı fotoğraf karesinde mi duruyoruz?
  • Seviyor muyuz, yoksa sadece görünürde iyi bir çift gibi mi davranıyoruz?
  • Gönlümüz birlikte mi, yoksa sadece çevrim içi mi?

Unutma, bir ilişkiyi güçlü kılan şey, dışarıdan nasıl göründüğü değil; içeriden nasıl hissedildiğidir. Ve bazen, en büyük sevgi gösterisi… telefonsuz geçirilen sade bir akşam yemeğidir.

Zeynep Demir
Zeynep Demir
Zeynep Demir, çocuk psikolojisi, bilişsel davranışçı terapi ve aile danışmanlığı alanlarında uzmanlaşmış bir psikologdur. Erken çocukluk dönemi gelişimi, duygusal ve bilişsel becerilerin desteklenmesi üzerine çalışmalar yürütmektedir. Çocuklarla oyun terapisi, masal terapisi ve bilişsel-davranışçı terapi tekniklerini birleştirerek, onların duygusal dünyasını anlamaya ve güçlendirmeye yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda okul öncesi dönemde İngilizce eğitimi üzerine uzmanlaşmış olup, çocuklara yabancı dili eğlenceli ve etkili bir şekilde öğretmek için çeşitli materyaller geliştirmektedir. Görsellerle desteklenen öğretici kartlar, hikâye kitapları ve oyun tabanlı öğrenme aktiviteleri ile çocukların dil gelişimini desteklemektedir. Bunların yanı sıra, ebeveynlere yönelik danışmanlık ve rehberlik hizmetleri sunarak, çocuk yetiştirme süreçlerinde karşılaşılan zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olmaktadır. Ailelerin çocuklarıyla sağlıklı ve güvenli bir bağ kurabilmeleri için bilimsel temellere dayalı stratejiler geliştirmekte ve ebeveyn eğitimleri düzenlemektedir. Çocuk gelişimi, psikoloji ve ebeveyn rehberliği konularında içerikler üretmekte, sosyal medya ve diğer platformlar aracılığıyla ebeveynlere ve eğitimcilere ulaşarak bilgi paylaşımında bulunmaktadır. Hem akademik hem de pratik çalışmalarını birleştirerek, çocukların sağlıklı bir gelişim süreci geçirmesine katkı sağlamayı hedeflemektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar