Bağımlılık denildiğinde genellikle akla ilk olarak alkol, sigara ya da uyuşturucular gelmektedir. Hatta bazılarımız, “Ben öyle şeyler yapmam, bağımlı birisi değilim,” diye kendini ayırır. Aslında konunun özü öyle değildir. Bağımlılık kavramı yalnızca madde bağımlılığı ile sınırlı bir konu değildir; kumar, alışveriş, sosyal medya, hatta bazı insanlara karşı bile bağımlılık geliştirilmesi mümkündür. Peki, gerçekten bağımlılık hakkında bildiklerimiz ne kadar doğru? Gelin, birlikte değerlendirelim.
Yaygın Bağımlılık Yanılgıları
1. “İstesem bırakırım.”
Bağımlılık bırakmak, dolu bir tabağı masadan kaldırmak gibi kolay zannedilir. Fakat bağımlılık, görünmeyen bir halat gibidir. Halatın ucundaki ağırlık yalnızca irade değil; beyin kimyası, duygusal yükler ve alışkanlıkların iç içe geçmiş şekliyle doludur diyebiliriz. Kişi genellikle bırakmak ister, ama halatın nereye bağlı olduğunu fark edemediği müddetçe özgürlüğe kavuşamaz.
Bu, aslında en çok duyduğumuz fakat en sakıncalı ifadelerden birisidir. “İstesem bırakırım,” cümlesi güçlü gibi gelse de durum pek öyle işlemez. Bağımlılık konusu, beyin kimyası ile alakalıdır. İnsan beyninin ödül-ceza mekanizması devreye girer, dopamin salınır, o şey yapılınca iyi hissedilir, yapmayınca ise kötü… Bu, sadece “istemekle” ya da “istememekle” çözülebilecek bir durum değildir. Unutmayın: “Herkes bağımlı olabilir.”
2. “Bağımlı olan insanlar sadece belli kesimlerdir ve belli olurlar.”
Sanıyoruz ki bağımlılık, sadece sokakta yaşayan, düzenli iş yaşantısı olmayan, sosyal yaşam ile bağı kopmuş insanlara aittir. Ancak bağımlılık, çok ciddi bir toplantının ortasında da oturabilir; çocuğunu okuldan alıp evine yürüyen bir ebeveyne de eşlik edebilir. Bağımlılık, görünmez ve davetsiz bir misafir gibidir: Her eve girebilir. Hem de hiçbir kapıyı çalmadan…
3. “Bir kereden bir şey olmaz.”
En yaygın inanışlardan birisi de bu yaklaşımdır. Bu, buzdağının yalnızca görünebilen kısmına bakmaktır. Bir seferlik denemeler, çoğunlukla bir kapıyı aralar. O kapı bazen kapanmaz, hatta kişiyi içine çeken uzun bir tünel halini alabilir. Bağımlılık, bazı insanlar için suya bırakılan bir damla misali yayılır; bir kez dokunması bile yeterlidir.
4. “Bağımlı değilim, sadece çok seviyorum.”
Kulağa çok masum ve bir o kadar da sempatik geliyor, değil mi? Fakat bağımlılık, sevgiye benzetilen bir yanılsamadır. Bir sarmaşık misali sarar; ilk etapta çiçek açıyormuş gibi gözükür ancak zaman geçtikçe kişinin soluğunu keser. Sevgi insanı büyütür; bağımlılık ise küçültür, izole eder ve kendine bağımlı kılar.
5. “Benim iradem sağlamdır.”
İrade, bir teknenin dümeni gibidir, oysa bağımlılık fırtınalı bir deniz… Teknedeki kaptanın cesareti tek başına yeterli olmaz; pusula bozuksa, harita yoksa, yön tayin edilemez. Bağımlılık, insan beyninin pusulasını şaşırtır. İrade kapısının önüne duygusal yükler, dürtüler ve beyin kimyası örülür. Bu durum güçsüzlük değil; karanlıkta yön bulamamaktır çoğu zaman.
6. “Herkes yapıyor. Ne olacak ki?”
Aslında bu bir tür yandaş arama çabasının belirtisidir. Bağımlı olunan şeyden görülen zararın fark edilmesi bazen zaman alabilmektedir. Bugün somut bir sonuç olmaması, yarın da olmayacağı anlamına gelmez.
7. “Bunun zaten zararı yok ki.”
Bu da maalesef ki en yaygın olan inanışlardan birisidir. Birtakım madde bağımlılığı türleri için “zararsızdır” şeklindeki yanlış inanışlar oldukça tehlikelidir. Çünkü bu, kullanılan madde türünü masum görmenize ve kullanımı kendi içinizde meşrulaştırmanıza sebebiyet verir.
8. “Sadece kullanan zarar görür.”
Bağımlılık, sadece kişiyi değil, çevresini de etkiler. Aile, arkadaşlar, iş arkadaşları… Özellikle çocuklar, bağımlı bir ebeveynin yanında büyüdüğünde ciddi duygusal yükler alabilir. Yani bağımlılık bulaşıcı olmasa da etkilidir. Bir kişinin yaşadığı bu sorun, çember çember yayılır, ilişkileri, evleri, iş yerlerini sarar. Unutmayın ki biz çevremizi etkileriz, çevremiz de bizi etkiler.
Kişi bir maddeye ya da bir eyleme karşı (davranışsal bağımlılık) geliştirdiğinde “bunun sadece bana zararı var, benim kimseye zararım yok” şeklinde bir düşünceye kapılabilir. Ancak hakikat hiçbir zaman kişinin kendisi ile sınırlı kalmaz. Bağımlılık, her zaman kişinin kendisi ile başlar ancak sonrasında sinsice çevredeki kişilere de zarar vermeye başlar.
9. “Bırakınca her şey düzelir.”
Bırakmak, yalnızca fırtınalı bir denizden kıyıya çıkmaktır. Fakat asıl mesele, o kıyıda ne ile karşılaşacağını bilmemektir. Çünkü bağımlılık, çoğunlukla duygusal yükleri doyurmak, geçmiş yaraları sessizleştirmek amacıyla seçilmiş bir kaçıştır. Bıraktıktan sonra kişi kendisi ile karşı karşıya gelir; bu yüzden psikolojik destek, bu yeni kıyıda yürümek için bir pusula görevi görür.
10. “Kendi başına halleder.”
Elbette bazı insanlar kendi iç gücüyle büyük değişimler ortaya koyabilir. Fakat bağımlılık, bazen çıkılamayan bir labirente benzerdir. Bir uzmana, bir rehbere ihtiyaç duyulur. Psikolojik destek talebi bir zayıflık değil; kaybolduğunun farkına varmak ve doğru çıkış için çabalamaktır.
Son Söz: Bağımlılık ile Mücadele
Bağımlılık, bir irade savaşı değil, bir yaşam savaşıdır. Ayıplamak yerine anlamaya çalışmak, yalnız bırakmak yerine psikolojik destek olmak, görmezden gelmek yerine konuşmak gerek. Çünkü çoğu zaman bir kişinin hayatını değiştiren şey, küçücük bir “Ben buradayım, yalnız değilsin,” cümlesi olur.
Bağımlılık, dışarıdan bakıldığında basit görünen ama içinde karmaşık mekanizmalar barındıran bir yapıdır. Onu anlamadan yapılan her yorum, karanlık bir odaya ışık yakmadan yön bulmaya benzer. Gerçek bilgi, empati ve psikolojik destek; bu odanın lambasını yakar. Unutma, bağımlılık bir son değil. Ama sessizlik, inkâr ve yargı, o sonu hızlandırabilir.