Sosyal medya bağımlılığı, çağımızın en büyük tehditlerinden biridir. İnternete erişimin bu kadar yaygın olmasıyla beraber sosyal medya platformlarına erişim kolaylaşmıştır. Sosyal medya uygulamalarında vakit geçirmek, kişilerin yalnızlık hissini azaltmasına ve mizah içeriklerini takip ederek eğlenceli vakit geçirme imkânı sağlamaktadır. Sosyal medyada geçirilen vakit kontrol altına alındığında kişilere keyif vermektedir, fakat sosyal medya uygulamalarında uzun süreler geçirmek, sosyal medya bağımlılığı kavramını ortaya çıkarmaktadır. Sosyal medya bağımlılığı, kişinin sosyal medya platformlarını aşırı ve kontrolsüz bir şekilde kullanması, bu kullanımı durdurmakta zorlanması ve günlük yaşamını olumsuz yönde etkilemesine rağmen kullanımını sürdürmesidir.
Sosyal medyada uzun vakitler geçirmek, kişilerin kendilerini daha üst yaşantıya sahip bireylerle kıyaslama eğilimi göstermesine yol açmaktadır. Bir gönderiyi veya hikayeyi gördüğünüzde hiç kendi yaşantınızla kıyasladığınız oldu mu ya da o yaşantıya sahip olmak istediniz mi? Cevabınız evetse, merak etmeyin, birçok insan da sizin gibi düşünmektedir. Sosyal medya kullanıcıları, kendilerini diğer kullanıcılarla kıyaslamasından dolayı hayat memnuniyetsizliği yaşamaya, kendini yetersiz hissetme duygusuna kapılmaya başlamışlardır; dolayısıyla öz saygı düşüşü yaşanmasına neden olmuştur (Jan, Soomro, Ahmed, 2017). Sosyal medyanın ruh sağlığı üzerindeki birden fazla negatif etkisi bulunmaktadır. Öz saygı düşüşüne sebebiyet vermesinin yanı sıra, kişilerin sosyal kaygılarında da artışa yol açmaktadır (Lam a, Jensen a, Hovey b, Roley-roberts a, 2022).
Sosyal medya uygulamalarına dünyanın her yerinden insanlar erişim sağlayabilmektedir. Kullanıcıların öğrenim düzeyleri, ekonomik düzeyleri veya yaşam şartları farklılık gösterse de, farklı yaşam standartları, herkes tarafından paylaşımlar aracılığıyla gözlemlenebilmektedir. Böylece, kendi hayat şartlarımızdan daha yüksek standartlara sahip kişilerin yaşamlarını izlemek, kişilerde sosyal kaygıyı tetiklemektedir. Sosyal kaygıya sahip bireyler, sosyal medya platformlarında paylaşım yapmaya daha çekingen bir tutum sergilerler. Eleştirilme korkusu ve beğenilmeme korkusu, kaygılı bireylerde ağırlıklı olarak hissedilen duygular arasındadır. Bu nedenle, kendileri paylaşım yapmaktan kaçınsa da, paylaşım yapan kişilere siber zorbalık yapmaktan geri durmamaktadırlar. Siber zorbalık, internet erişimi olan uygulamalarda farklı kullanıcılara tehdit edici, zararlı veya saldırgan davranışlarda bulunmaktır. Yapılan araştırmalar sonucunda, kişilerin kendilerini diğer sosyal medya kullanıcılarıyla kıyaslama eğilimleri ve sosyal kaygıları arttıkça, siber zorbalık eğiliminin de arttığı sonucuna ulaşılmıştır (Lam a, Jensen a, Hovey b, Roley-roberts a, 2022). Siber zorbalık, sosyal medya kullanıcıları için önemli bir problemdir. Birçok kullanıcı, kötü yorumlar ve tehdit içerikli paylaşımlar nedeniyle depresyon ve kaygıyla baş etmek zorunda kalmaktadır.
Sosyal medya uygulamalarını yer ve mekân fark etmeksizin kullanmayı engelleyememekteyiz. Ancak, öğrencilerin ders esnasında sosyal medya kullanımı, öğrenmelerini etkiliyor mu? Ya da işle meşgulken aynı anda sosyal medya uygulamalarında vakit geçirmek, yaptığımız işi etkiler mi? Yapılan çalışmalar doğrultusunda, öğrenme sırasında veya öğrenme sonrasında kısa bir süre içinde sosyal medya uygulamalarında vakit geçirmek, öğrenme eylemini olumsuz etkilemektedir. Çoklu görevlerde bulunmanın, işin kalitesini ve akademik başarıyı düşürdüğü görülmüştür (Spence vd., 2020). Öğrenme eyleminin ve iş performansının negatif etkilenmesi, kişilerin hayatlarında önemli bir sorun yaratabilmektedir. Akademik hayat ve iş hayatında karşılaşılan bu engeller, bireylerin ruh sağlığını tehdit etmektedir. Yoğun biçimde sosyal medya uygulamalarında vakit geçirmek, kişileri aileleri veya arkadaşlarıyla vakit geçirmek yerine bireysel vakit geçirmeye yönlendirmektedir. Bireysel vakit geçirmeye yönelen kişiler, uzun süre yalnızlıktan kaynaklı depresyon eğilimi göstermektedir (Amedie, 2015). Depresyonda olan kişiler, yetersizlik hissiyle boğuşmakta ve tek başlarına vakit geçirme eğilimi göstermektedirler. Sosyal medya paylaşımlarını yakından takip etmek, yetersizlik hissini beslemektedir.
Sosyal medyada geçirilen vakitler kontrol altında tutulamadıkça, ortaya çıkan ruhsal bozukluklara bir diğer örnek uyku bozukluklarıdır. Kişiler, sosyal medya kullanımını sınırlayamamalarından dolayı uyumakta veya uyanmakta problem yaşayabilmektedirler. Elektronik cihazların yaydığı mavi ışık, melatonin hormonu salgılanmasını engellemektedir. Melatonin, kişilerin uykuya dalmasına yardımcı olan ve vücudun biyolojik saatini ayarlayan bir hormondur. Sosyal medya kullanımından kaynaklı mavi ışıka maruz kalmak, melatonin hormonunun salgılanmasını engellemekte, böylece uykuya dalmayı zorlaştırmaktadır. Sosyal medya, sürekli gelen bildirimler ve mesajlar yüzünden kişinin zihnini aktif tutar. Zihinsel uyarılma yaşayan kişilerin, gece yatağında da aktif kalarak uykuya dalma eylemini zorlaştırır. Özellikle tartışmalar, kötü haberler ve kaygı verici paylaşımlar, zihinsel yorgunluk yaratabilmektedir.
Ruhsal sağlık ve fiziksel sağlık korumak adına sosyal medya kullanımımızı kontrol altına almalıyız. Kontrol altına alma düşüncesi bile zor geliyor olabilir, fakat enerjimizi farklı yönlere kaydırarak daha sağlıklı bir yaşam tarzına sahip olabiliriz. Kendi kişisel ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi ön plana alarak hayatımızda yeni bir sayfa açabilir ve bu bağımlılık türünden kurtulabiliriz.
Değerli yazınız ile bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim.
İyi okumalar
Çok faydalı bi makale olmuş teşekkürler elif hanım
Teşekkürler, iyi okumalar.