Perşembe, Nisan 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Değersizlik İnancının Kökenleri ve Benlik Algısına Etkileri

Kişilikte değer kavramı neye göre belirlenir? Değerlilik ya da değersizlik hissini tayin eden erken ya da geç dönem deneyimler nelerdir? Değer kavramını salt kariyer başarısı, sosyal onay, maddi zenginlik gibi dışsal faktörler mi, yoksa bireyin kendine yönelik içsel değerlendirmeleri mi belirler? Her birey özgün bir varlık olmasına rağmen, insanların kendilerini değersiz hissetmelerinin altında yatan nedenler, içsel ve dışsal faktörlerin karmaşık etkileşimiyle açıklanabilir. Değer algısı, bireyin kendilik şemasını oluşturan unsurlardan etkilenir ve bu algı, çoğunlukla erken çocukluk döneminde şekillenir. Bu dönemde içselleştirilen düşünceler öyle sağlam ve mukavemetlidir ki bu düşünceleri değiştirmek ya da dönüştürmek uzun ve meşakkatli bir süreci gerektirebilir. Aynı zamanda dış dünyayla kurulan iletişim ve maruz kalınan kimi formel durumlar, erken çocukluktan temelini taşıdığımız bu irrasyonel düşünceyi perçinleyebilir.  

Değer Algısının İçsel ve Dışsal Belirleyicileri

Değer algısının dışsal ve içsel belirleyicileri oldukça komplike gözükse de aslında temeline inildiğinde tek bir sonuçla karşılaşılır. Değer algısını yalnızca dışsal faktörlere bağlamak, yetersizlik ve değersizlik inançlarını pekiştirir. Çünkü bireyin kendini değerli hissetmesi, öncelikle benlik algısıyla ilişkilidir. Dışsal faktörler, çarpık ya da irrasyonel benlik algısının süzgecinden geçerek kendi özgün bağlamından kopabilir ve en değerli hissedeceği durumda kişi kendini yine değersizlik duygusuna gark olmuş halde bulabilir. Eğer değersizlik duygusu sadece dış etkenlerden kaynaklanmıyorsa, bu inancın kökenleri nerede aranmalıdır? Elbette erken ve geç çocukluk dönemi ve değer algısının oluşumuna bakılmalıdır.  

Çocukluk, bireyin yetişkinlikteki benlik algısının temellerinin atıldığı kritik bir dönemdir. Bu süreç, boş bir zemin üzerine inşa edilen bir yapıya benzetilebilir. Aile, bu yapının temelini oluşturur ve çocuğun değerlilik ya da değersizlik inancını şekillendirir. Aile içinde deneyimlenen etkileşimler, çocuğun dış dünyadaki benlik algısını belirler. Çocuk, henüz sözel ifade becerisi tam olarak gelişmemiş olsa da, aile içindeki söylemleri ve davranışları derinden algılar. Dolayısıyla ailenin eleştirel yahut kabullenici/kapsayıcı yaklaşımı, çocuğun değer dünyası inşa ederken en önemli yapı taşı olur.  

Erken Çocukluk Deneyimlerinin Değer Algısına Etkisi

Örneğin, ailesi tarafından koşulsuz kabul gören ve saygı duyulan bir çocuk, okulda akademik bir başarısızlık yaşadığında, bu durumu geçici bir deneyim olarak yorumlayabilir. Ailesi tarafından çocuğun başarılı olduğu alana yönlendirilmesi ya da başarısız olduğu alanda bir destek sağlanması, onun özdeğerini anlamasına oldukça yardımcı olacaktır. Ancak, ailesi tarafından sürekli eleştirilen, başarısızlığı kişiliğiyle özdeşleştirilen (“Tembelsin”, “Yetersizsin”, “Başkasının çocuğu nasıl da başarılı!”) bir çocuk, bu deneyimi içselleştirerek kalıcı bir değersizlik inancı geliştirebilir. Bu inanç, yetişkinlikte iş hayatında, ilişkilerde ve öz-değerlendirmede kendini gösterir. Örneğin, sürekli fedakârlık yapma, haklarını talep edememe veya başarılarına rağmen kendini yetersiz hissetme gibi davranışlar, bu erken dönem deneyimlerinin bir yansıması olabilir. Dolayısıyla çözüm, eleştirel ebeveyn tutumları ve değersizlik inancının pekişmesi başlığı altında aranabilir.  

Erken dönemde maruz kalınan eleştirel ebeveyn tutumları, yetersiz takdir, akran zorbalığı veya kıyaslamalar, çocuğun zihninde “Değersizim” gibi olumsuz inançların yerleşmesine neden olur. Buna karşılık, çocuğun potansiyelini destekleyen, başarısızlıkları birer öğrenme fırsatı olarak gören bir aile ortamı, sağlıklı bir benlik algısının gelişimine katkı sağlar. Çocuk, ebeveynin söylemini mutlak bir hakikat gibi içselleştirerek değerli yahut değersiz olduğu kanısına varır. Dolayısıyla çocuk değersizlik hissiyle baş etmekte oldukça güçlük çeker ve bu durum, onun akademik gelişiminden eş seçimine dek yayılan sürece intikal eder.  

Değersizlik İnancının Yetişkinlikteki Yansımaları

Sonuç olarak değersizlik inancı, çoğunlukla çocukluk dönemindeki olumsuz deneyimlerin zihinde kodlanmasıyla şekillenir. Bu yüzden yetişkin öznenin gündelik pratiğinde karşılaştığı ve bu olumsuz kodların süzgecinden geçirerek yeniden yorumladığı birçok durum, aslında kısmen çarpıtılmış bir gerçekliği ifade eder. Bu durumu, bir deneyimin salt olumsuz yönünü gösteren bir gözlüğe benzetebiliriz. Bu gözlüğü çıkartmak ve güneşe çıplak gözle bakmak, sanıldığının aksine kolay ve kendiliğinden gelişen bir durum değildir. Bu inancın aşılabilmesi için, bireyin kendini değerlendirme ölçütlerini yeniden gözden geçirmesi ve içsel değer algısını güçlendirmesi gerekir. Çünkü dış faktörlerin onayları, kısa süreli rahatlamalar haricinde değersizlik inancını beslemek için yeniden ve yeniden harekete geçecektir.  

Kazanılan iyi bir diploma yahut iş dünyasındaki başarı, nihayetinde gelinen pozisyonu hak etmediğine dair irrasyonel inançlarla mücadele edeceği bir ortam hazırlamak için pusuda bekleyecektir. Dışsal başarılar veya onay mekanizmaları yerine, öz-anlayış ve öz-kabul geliştirmek, değersizlik duygusunun etkilerini azaltmada kritik bir rol oynar.  

Çözüm: Benlik Şemalarını Yeniden Yapılandırma

Bu bağlamda, psikoterapötik müdahaleler ve benlik şemalarının yeniden yapılandırılması, bireyin kendini daha değerli hissetmesine yardımcı olabilir. Değer algısını yalnızca dışsal faktörlere dayandırmak yerine, bireyin içsel benlik algısını güçlendirmesi, değersizlik inancını aşmada temel bir adımdır. Erken çocukluktan gelen bu derin izler, bilinçli bir çaba ve profesyonel destekle dönüştürülebilir, böylece birey kendi değerini dışsal onaylardan bağımsız olarak keşfedebilir.

Süeda Rada
Süeda Rada
Psikoloji lisans eğitimini Priştina Üniversitesi’nde tamamlamış, uzmanlığını psikolojik danışmanlık alanında yapmıştır. Akademik çalışmaları sosyal kaygı ve erken dönem uyumsuz şemalar üzerine yoğunlaşmıştır. Kişilerarası Bağımlılık, Başkaları Tarafından Utandırılma ve Genel Aidiyet ölçeklerinin Türkçe’ye uyarlanmasına katkı sağlamıştır. Kosova’da sığınma evinde travma ile çalışan projelerde yer almış, insan ticareti farkındalık programına katkı sağlamıştır. EMDR, Gottman Çift Terapisi ve Pozitif Psikoterapi eğitimleri alarak yetişkinler ve çiftlerle çalışmaktadır. EMDR Avrupa Akredite Terapisti olma sürecindedir. Travma, ilişkiler ve ruh sağlığı üzerine yazılar kaleme almaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar