Perşembe, Nisan 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Modern Ritüeller: “Manifesting” ve Psikolojik Süreçleri

İlk insanlardan bu güne, tarih boyunca “inanç” insanlığın ve toplumun yapı taşlarından birini oluşturmuştur. Bu inançlar için her halk, kendi zamanına özgü ritüel ve davranışlarda bulunmuştur. Örneğin, ateşi kontrol edemeyen ilkel atalarımız ateşe adaklar adamış ya da kurak günlerde yağmur yağması için yağmur danslarına çıkmış, kendilerinin ödüllendirileceği inancına yönelik zamana, teknolojiye ve topluma göre evrilen rutinler edinmişlerdir. Doğal olarak toplulukların ve bireylerin bu durumları her zaman, davranışların ve bilişlerin altında yatan sebepleri, süreçleri ve bunların sonuçlarını inceleyen, birbirinden farklı görünse de ortak noktaları oldukça fazla olan sosyal psikolojinin ve bireysel psikolojinin merceği altında olmuştur.  

Bu yazıda, tarih boyunca edinilen bu davranışların ışığında günümüzdeki haline evrilen ve oldukça popüler olan, sosyal medyada da sıkça karşılaştığımız “manifest”, “evrene mesaj göndermek” ya da tekrarlanan yazılar/söylemlerden oluşan ritüellerin psikolojik süreçlerini inceleyeceğiz. “Manifest” İngilizce kökenli bir kelimedir (manifesting) ve Türkçeye “açık, belirgin, net, açıkça göstermek” şeklinde çevrilebilir. Bu yazıda ise “manifestlemek”, son zamanlardaki popüler kullanımı olan “düşüncelerimizin gerçekleşmesini istediğimiz şeylere yoğun şekilde odaklanması ritüeli” anlamında kullanılacaktır.

Stres ve Kontrol Arayışı: Manifestleme Neden Ortaya Çıkar?

Stresli anlarınızda ya da kendinizi üzgün hissettiğinizde neler yaparsınız? Bu anlarda hemen her zaman savunma mekanizmalarımız devreye girmektedir. Kimi baş edebilmek için üzüntüyü yok sayar, kimi stres veren davranışı erteler, kimi durumu reddeder, kimi de hemen harekete geçer. Bu savunma mekanizmalarından biri de “kararı başkasına bırakma eğilimi” şeklinde karşımıza çıkar. Özellikle bazı kişiler için kontrol edemedikleri bir durum içerisinde olmak gerçekten zorlayıcı bir deneyimdir. Bunun sebepleri ayrı bir yazının konusu olsa da sonuç olarak kontrol edilemeyen durum sonucunda kişinin kendine olan öz değerini yitirmeye karşı arayışı başlıyor. “Kararı başkasına bırakmak” -bu yazının özelinde manifestlemek ya da evrene mesaj göndermek şeklinde seyreden davranışlar- kontrol edilemeyen durumun sorumluluğunu kişiden alıp artık kendi dışında bir otoriteye yüklemek ve en azından bu şekilde olsun kontrolsüz duruma yönelik bir şeyler yapmak anlamına gelir. Bu da anlık bir rahatlama sağlar. Dolayısıyla bu davranış pekişir ve ritüellerimiz oluşur.

Manifestlerin Gerçekleşmesi: Beklentiler ve Kendini Gerçekleştiren Kehanet

Hadi gelin bir de bu manifestlerin gerçekleştiği anlara gidelim. İşte burada karşımıza “beklentiler” ve “kendini gerçekleştiren kehanet” çıkıyor.

Beklentilerimiz çoğunlukla hareketlerimizi ve diğerlerine olan davranışlarımızı şekillendiriyor (Rosenthal, R. Rubin, 1978). Yani bir durum hakkında beklentiye girdiğimizde bu beklenti yönünde davranışlar sergiliyor ve aksiyon alıyoruz. Beklentiler, bazen de kalıp yargılarımıza göre şekilleniyor. Örneğin, bir bardağı kıracağından emin olduğumuz bir çocuğu o yönde defalarca uyararak, strese girmesine ve belki de o bardağı gerçekten kırmasına sebep olabiliyoruz. Aynı şekilde kendi hayatımıza yönelik beklentilerimiz de bizi o yönde davranmaya ve hareket etmeye itiyor. Hatta bu yüzdendir ki güncel terapi ekolleri, örneğin benim de çalıştığım Bilişsel Davranışçı Terapi ekolü bizi, kendimize yönelik düşüncelerimizi ve dolayısıyla kendimize yönelik beklentilerimizi olumlu ve gerçekçi bir zemine çekerek o yönde davranmaya ve benlik saygısını artırmaya yönelik çalışıyor.  

Beklentilerin yönlendirdiği davranışlarımız bizi “kendini gerçekleştiren kehanet”e götürmektedir. Bu konuda ilk kez çalışan toplum bilimci Robert Merton (1948)’a göre:

“Belli bir duruma ilişkin tanımlamalar, bir süre sonra bu durumun bir parçası haline gelirler ve bu da durumu izleyen gelişmeleri etkiler. Kendini doğrulayan kehanet, başlangıçta, durumun yeni bir davranışa yol açan yanlış bir tanımlamasından ibaretken, sonunda, temelde yanlış olan bir durumu gerçeğe dönüştürür.”

Yani manifestlenen şeyler, yoğun bir şekilde odaklandığımız düşünce ve bunun gerçekleşeceği yönündeki beklentimiz, davranışlarımızın beklentilerimiz yönünde şekillenmesine sebep olur ve bir domino taşı etkisi yapar. Vitrindeki o kırmızı elbiseyi manifestlersek ister istemez kendimizi o elbise için para biriktirmiş olarak buluruz. Düşüncenin beyne emir vermesi karmaşık bir süreçtir ve etkilidir.

Erich Fromm ve Özgürlükten Kaçış: Manifestlemenin Derin Psikolojisi

Bu durumun psikolojik süreçleri içerisinde Erich Fromm’a ayrıca değinmeden geçemeyeceğim. Fromm’un “özgürlükten kaçış” kuramı, insanın özgürlükle arasındaki ilişkiyi oldukça güzel anlatmaktadır. İnsan, hem doğduğu andan itibaren özgürleşmeye ve bağımsızlaşmaya çalışır hem de bir gruba ait olmak, bütün sorumluluğu tek başına üstlenmemek ve birlikte yaşamanın getirdiği kazançları elde etmek istediği için bu özgürlükten kaçar. Özellikle bu yazıya konu olan durumlarda bir gruba ait olma, yalnız olmadığını hissetme, sorumluluğu kendi dışında bir şeye yükleyerek bir bakıma o özgürlüğü kendi elinden almayı görüyoruz.  

Klinik gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki, manifestlerin ve ritüellerin basit bir eğlence ya da rahatlama aracı olmaktan çıkıp, bütün yaşamın bunlara göre dizayn edilmeye başlandığı durumlarda bireyin kendi gerçekliğinden ve sorumluluklarından kaçıyor olması oldukça yüksek bir ihtimaldir. Ritüeller yapıldığında gelen anlık rahatlama asla gerçek soruna odaklanmıyor ve uzun vadede sorunu çözmüyor. Kişi ister istemez kendini bir çözümsüzlük ve takıntı çemberi içinde buluyor. Üstelik hayatını bu ritüellere göre dizayn eden kişilerin duygusal ve maddi açılardan suistimale açık hale gelmeleri de ne yazık ki mümkün olabiliyor.

Sonuç: Ritüellerin Gücü ve Sınırları

Sonuç olarak, insanlık tarih boyunca bir takım inançları ve ritüelleri bu güne taşımıştır. Bunlar belki de bize ilkel atalarımızdan kalma alışkanlıklar ve davranış örüntüleri, belki de insan olmanın getirdiği bir gereklilikModern haliyle yapılan manifest ve ritüeller de basit bir eğlence ya da rahatlama aracı olmaktan çıktığında, kaçtığımız gerçekliğimiz hiçbir problemi çözmeyecek aksine problemi bir çözümsüzlük döngüsüne sokacaktır. Bu yüzdendir ki kontrolün olmadığı durumlarda bu kontrolsüzlüğü kabul etmemiz, bunun getirdiği olumsuz duygularla başa çıkmamız, sorumluluğu almamız, problemlerle ve daha da önemlisi kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor. İnsan bilişinin ve duygularının nasıl işlediğini bilim yoluyla araştıran psikoloji, herkese bu yolda ışık tutmaya devam ediyor.

Nurdan Bulam
Nurdan Bulam
1993 yılında Giresun’da doğdum. İlkokul ve liseyi burada bitirdikten sonra İzmir Üniversitesi Psikoloji Bölümü lisans programına başladım. 2016 yılında lisans programını bitirdikten sonra 2019 yılında Beykent Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programını“Kadınlardaki Depresyon ve Benlik Saygısının Eğitim Düzeyiyle İlişkisi” tezini vererek bitirdim. Alanda çalışmaya 2018 yılında bir rehabilitasyon merkezinde başladım. Bu sırada çalıştığım alana katkı için “çocuklar için kısa süreli çözüm odaklı terapi, çocuk merkezli oyun terapisi, çocuk testleri, Wechler Çocuklar İçin Zeka Testi, çocuk ve ergenlerle görüşme teknikleri” sertifikalarını edindim. 2021 yılından itibaren, pandeminin de getirdiği çokça boş zaman sayesinde alanımı geliştirmek adına Yetişkinler İçin Bilişsel Davranışçı Terapi Uygulayıcı programına katıldım ve aynı anda online olarak ve yetişkin danışanlar gördüğüm bir başka kurumda psikolojik danışmanlık hizmeti vermeye başladım. En nihayetinde 2023 yılında Giresunda kendi danışmanlık merkezimi açtım ve ve hala Giresunda çocuk-ergen ve yetişkin alanında danışan görmeye devam etmekteyim

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar