Pazar, Ekim 12, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Raskolnikov ve İnce Memed Buraya, Ağalar Paşalar Karşıya: Otoriter Rejim ve Suç Kavramı

Doğru, suç da politiktir. Otoriter rejimlerde hukukun yürütme organına bağlı olmasından dolayı suç kavramının kapsamı ve tanımı keyfen değişir. Peki otoriter rejimlerde suç nedir, kimler neden suçlu olur? Halk bu tabloda nerededir? Acaba suç kavramı iktidarın yerini sağlamlaştırmak, güçlenmek ve halkı pasifize etmek için kullandığı ikiyüzlü bir araç olabilir mi? Raskolnikov’u da, İnce Memed’i de yanımıza oturtalım; otoritenin gölgesindeki suç kavramına kısa bir giriş yapalım.

1. Düşünce Suçu

Düşünce suçu” kavramını ilk olarak Orwell’in 1984 adlı kitabında görmekteyiz ve bu kavram elbette otoriteye aykırı düşüncelere atıfta bulunur (Chaudhuri, 2021). Otoriter rejimler, kendisini hedef alan muhalif söylemleri “suç” olarak adlandırır. Yani iktidarlarını sağlamlaştırmak için hukuku araçsallaştırırlar.

Düşünce suçu olarak ceza almamak adına halk itaatkar olabilir; hatta bu korku, ideolojik dönüşüme bile yol açabilir (Seto, 2020). Erich Fromm’un İtaatsizlik Üzerine adlı kitabında da bahsettiği gibi, otorite yüzyıllardır itaatin erdem, itaatsizliğin ise ahlaksızlık olduğunda ısrarcıdır. Ne var ki bu ısrarını ilerleyen satırlarda göreceğimiz üzere şiddet uygulayarak pekiştirir.

Cezalandırılma ve yalnız kalma korkusuyla otosansür artabilir, halk suskunlaşabilir. Bu otosansür salt politik alan ile kısıtlı kalmayabilir, gündelik ilişkilere de yayılabilir. Ne de olsa korku, paranoya yaratabilir ve kişi çevresindeki herkesten şüphelenebilir. Nitekim halk suskunlaştıkça otoriter rejim güçlenir ve korku kültürü beslenir.

Düşünce suçunun varlığı, bireylerin benliğine bir saldırıdır. Zihninin içinin bile güvende olmaması insanlarda kaygı ve çaresizlikle birlikte, tıpkı Erich Fromm’un Özgürlükten Kaçış kitabında bahsettiği gibi özsaygının kaybına yol açar ve kişi kendini değersiz görür.

Öte yandan, sanat ve bilim özgür düşünceden beslenir. Otoriteye aykırı düşüncenin suç olarak adledildiği bir durumda toplumun kültürel ve bilimsel olarak gelişmesi beklenemez. Ayrıca bir sonraki kuşak, ebeveynlerinin korkusuna şahit olarak büyürken özgür düşünceyi “tehlikeli” olarak kodlayabilir ve böylece kuşaklar arası kolektif bir travmadan bahsedebiliriz.

2. Otoritenin Suç ile Yakın Teması

Otoriter rejimler şiddetle yan yanadırlar. Fromm, akıldışı otoritenin güç kullanmak zorunda olduğunu, çünkü engelleme özgürlüğü olan kimsenin sömürülmeye izin vermeyeceğinden bahseder. Otoriter rejimlerin işkence, yargısız infazlar ve kamu düzenini şiddet kullanarak sağlama gibi devlet suçları işlediği de sıkça karşılaşılan bir durumdur (Green & Ward, 2000).

Otoriter rejimler polisi kullanma biçimi dolayısıyla “polis devleti” olarak da adlandırılırlar (Bayley, 1990). Hatta, siyasi avantajlar elde etmek için organize suç gruplarıyla da bağlantı kurabilirler (Gürer & Lauer, 2022).

Yolsuzluk açısından baktığımızda ise kişiselciliğin yoğun olduğu otoriter rejimlerin yolsuzluğa daha yatkın olduğunu görmekteyiz (Jung, 2022). Yolsuzluk yapan bir hükümet elbette zenginleri desteklediğinden güç eşitsizlikleri daha da derinleşir. Özellikle eşitsizliğin yüksek olduğu ülkelerde yoksulluğun, daha yüksek suç oranlarına katkıda bulunduğu bilinmektedir (Sringa, 2023).

Seçkin zenginler, kayırmacı siyasetin sponsorluğunu üstlenerek oluşturulan politikaları belirlemede, uygulamada ve yozlaşmış seçim süreçlerini ele geçirmede aktif bir rol oynar (You, 2021).

Suç kavramı ile temas içinde olan iktidar, koruyucu devlet imgesini yıkar. Halk, adaletin herkes için aynı işlememediğini; yasalarda suç olan eylemlerin, iktidar ve işbirliği içinde bulunduğu ayrıcalıklı sınıf için suç olmadığını görebilir ve bu aşikâr olarak halkın adalete olan güvenini kırmaktadır.

Üstelik, adaletin yıpranmasıyla insanların etik değerleri değişebilir. Normların çöküşüyle birlikte suç kavramı normalleşebilir, dürüst olmanın ve temel etik ilkelere bağlı kalmanın bir kazancı olmadığı düşüncesi güçlenebilir. Polisin ya da paramiliter grupların şiddeti ile karşı karşıya kalan halk, pasifleşme eğilimi gösterebilir. Halkın politik katılımı azalabilir ve öğrenilmiş çaresizlikle benzer bir tablo ile karşılaşabiliriz.

Otoriter Rejim ile Yaşayan Bir Halk Ne Yapabilir?

Scott’un dediği gibi, ezilenlerin gizli senaryoları vardır ve toplumu ayakta tutar. Mizah, edebiyat, şarkılar ve semboller otosansürün en güçlü panzehirlerindendir (Scott, 1990).

Öte yandan “biz” kimliği zedelenen, yalnız kalan bireyler çaresiz hissederler. Burada bireylerin küçük topluluk dayanışmalarında dahi psikolojik olarak güçlendiğini görmekteyiz (Staub, 2010). Buna örnek olarak kooperatifleri, sivil toplum örgütlerini, mahalle sohbetlerini, dayanışma ağlarını verebiliriz.

Öte yandan otorite, düşünce suçu kavramı ile toplumun hafızasına saldırabilir ve tarihi baştan yazmaya kalkışabilir. Kolektif hafızayı diri tutmak adına tanıklıkları belgelemek, arşivler ve hafıza mekanları kurmak, travmaya karşı bir direnç oluşturur (Assmann, 2011).

Kaynakça

Assmann, J. (2011). Cultural Memory and Early Civilization: Writing, Remembrance, and Political Imagination (1. bs). Cambridge University Press.
https://doi.org/10.1017/CBO9780511996306

Bayley, D. H. (1990). Patterns of Policing: A Comparative International Analysis. Rutgers University Press.

Chaudhuri, S. (2021). Thought-crimes: Dissent, Disaffection and Intellectual Labour in Contemporary India. Postcolonial Studies, 24(1), 16–23.
https://doi.org/10.1080/13688790.2021.1882076

Green, P., & Ward, T. (2000). State Crime, Human Rights, and the Limits of Criminology. Social Justice.

Gürer, C., & Lauer, L. (2022). Political Regime Changes and Transnational Organized Crime.

Jung, S. (2022). Sources of Corruption in Authoritarian Regimes: A Cross-Country Panel Data Analysis. Asian Perspective, 46(4), 733–753.
https://doi.org/10.1353/apr.2022.0029

Marks, P. (2015). Nineteen Eighty-Four.
https://doi.org/10.3366/edinburgh/9781474400190.003.0004

Scott, J. C. (1990). Domination and the Arts of Resistance. Yale University Press.
https://yalebooks.yale.edu/book/9780300056693/domination-and-the-arts-of-resistance

Seto, T. (2020). Thought Crime: Ideology and State Power in Interwar Japan by Max M. Ward. Monumenta Nipponica, 75(1), 173–176.
https://doi.org/10.1353/mni.2020.0019

Sringa, M. S. (2023). Exploring the Relationship between Poverty and Crime. International Journal of Science and Research (IJSR), 12(10), 913–916.
https://doi.org/10.21275/MR231010184451

Staub, E. (2010). Overcoming Evil: Genocide, Violent Conflict, and Terrorism. Oxford University Press.
https://doi.org/10.1093/acprof:oso/9780195382044.001.0001

You, J. (2021). Inequality and Corruption. 337–358.
https://doi.org/10.1093/oxfordhb/9780198858218.013.17

İzel Güngör
İzel Güngör
İzel Güngör, lisans eğitimini İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloji bölümünde tamamlamıştır. Eğitim yıllarında birçok farklı alanda çalışan, spor ve sanatla iç içe olan Güngör, deneyimlerini ve ilgi alanlarını disiplinlerarası bir yaklaşımla ele alan psikoloji yazılarını “pskizelgungor.com” adresinde yayınlamaktadır. Sri Lanka’da gönüllü psikolog olarak bulunmuştur ve Klinik Psikoloji Yüksek Lisansını International University of Sarajevo’da sürdürmektedir. Danışanlarına online hizmet veren Güngör, Bilişsel Davranışçı Terapi, Cinsel Terapi, Çift ve Aile Terapisi, EMDR ve Sanat Terapisi üzerine çalışmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar