Salı, Eylül 30, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kadına Yönelik Şiddet: Psikoloji, Toplum ve Kamu Yönetimi

Kadına yönelik şiddet, yalnızca bireysel bir sapma ya da eğitimsizlikle açıklanamayacak kadar derin ve çok boyutlu bir olgudur. Son dönemde karşımıza çıkan farklı mesleklerden – kuryeler, pilotlar, tadilat işçileri – faillerin karıştığı olaylar, eğitim ya da ekonomik statünün şiddeti engelleyemediğini göstermektedir. Bu tablo, şiddetin kökenlerini bireysel psikolojiden çok daha geniş bir çerçevede, toplumsal normlar ve öğrenilmiş davranış kalıplarında aramamız gerektiğini işaret etmektedir. Bir toplumdaki kadınların güvenliği, yalnızca özel alanla sınırlı olmayıp, kamusal alanın demokratik niteliği açısından da çok kritik bir meseledir.

Psikolojik Dinamikler: Öğrenilen Şiddet ve Kadın Düşmanlığı

Psikoloji literatüründe, şiddetin nedenleri arasında öfke kontrol sorunları, geçmiş travmalar, kişilik özellikleri ve bilişsel çarpıtmalar öne çıkmaktadır (Boyacıoğlu, 2016). Bununla birlikte, şiddet davranışının yalnızca bireysel özelliklerle açıklanamayacağı, toplumsal düzeyde de öğrenildiği bilinmektedir. Bandura’nın sosyal öğrenme kuramına göre şiddet, ödüllendirildiğinde veya cezasız kaldığında pekişir ve tekrar etme olasılığı artar (Ediz & Altan, 2013). Bu öğrenme süreci, ödül-ceza sisteminin yanı sıra toplumsal tolerans ile de pekişebilmektedir.

Türkiye’de yapılan araştırmalar da bu kuramı destekler niteliktedir. Akdemir’in (2022) çalışmasında, toplumsal cinsiyet normlarının kuşaktan kuşağa aktarıldığı ve erkek çocukların aile içinde, okulda ya da medyada şiddeti meşrulaştıran örüntülerle büyüdüğü ortaya konmuştur. Kadın düşmanlığı (mizojini) ise bu çerçevenin önemli bir parçasıdır. Türkçeye uyarlanan Kadın Düşmanlığı Ölçeği’nin geçerlik ve güvenirlik çalışması, mizojini eğilimlerinin şiddet davranışlarıyla doğrudan ilişkili olduğunu göstermiştir (Kaya & Demir, 2020). Buna göre, kadınları aşağı gören veya denetim altında tutmayı meşru gören bilişsel kalıplar, şiddetin en önemli psikolojik altyapısını oluşturmaktadır.

Türkiye’de Durum ve Deneysel Bulgular

Türkiye’de kadına yönelik şiddetin yaygınlığı üzerine yapılan çalışmalar, bu sorunun münferit olmadığını göstermektedir. Boyacıoğlu’nun (2016) araştırmasında, fiziksel ve cinsel şiddetin son yıllarda artış gösterdiği, yasal düzenlemelerin varlığına rağmen uygulamada ciddi sorunların sürdüğü vurgulanmaktadır. Ediz ve Altan’ın (2013) dört bölgede 200 kadınla yürüttüğü alan araştırmasında, eğitim düzeyi düşük kadınların daha yüksek oranda fiziksel şiddete maruz kaldıkları; ancak eğitim seviyesi yüksek kadınların da psikolojik şiddet ve özel alan ihlalleriyle karşılaştıkları saptanmıştır.

Bu bulgu, eğitimin tek başına şiddeti ortadan kaldırmaya yetmediğini ve toplumsal norm ve erkeklik anlayışlarının değiştirilmesi gerektiğini göstermektedir. Yine bir araştırmada ise hem düşmanca hem de korumacı cinsiyetçiliğin, kadına yönelik şiddet tutumlarını doğrudan yordadığı bulunmuştur (Yılmaz & Çelik, 2021). Yani böyle cinsiyetçi tutumlar, şiddet tutumlarını tahmin etmede önemli bir göstergedir. Bu durum, “kadını koruma” iddiası altında bile ataerkil kontrol mekanizmalarının şiddeti meşrulaştırabileceğine işaret etmektedir.

Kamu Yönetimi ve Psikososyal Müdahale

Kadına yönelik şiddet, yalnızca bireysel psikopatoloji ile açıklanamayacak kadar geniş bir toplumsal sorun olup, kamu düzenini ve toplumsal sağlığı doğrudan etkiler. Bu nedenle müdahaleler, yalnızca şiddet mağdurlarının korunmasını değil, şiddetin tekrarını önlemeyi ve toplumsal farkındalığı artırmayı da hedeflemelidir.

Önleyici düzeyde, eğitim sistemine toplumsal cinsiyet eşitliği konusunun entegre edilmesi ve medya ile kültürel ürünlerde şiddeti meşrulaştıran içeriklerin denetlenmesi, şiddet davranışlarının öğrenilmesini engelleyebilir (Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2023). Mağdurlar açısından, psikolojik destek merkezleri, kriz hatları ve sığınma evleri, güvenli ortam sağlamakla kalmayıp psikososyal iyileşme süreçlerini de destekler (Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2023).

Aynı zamanda şiddet uygulayan bireyler için geliştirilen rehabilitasyon programları, öfke kontrolü, empati eğitimi ve psikoterapi gibi yöntemlerle şiddetin tekrarlanma riskini azaltmayı amaçlamaktadır (TÜBİTAK, 2023). Bu bütüncül yaklaşım, kamu kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve akademik çevrelerin iş birliğiyle yürütüldüğünde hem bireysel hem de toplumsal düzeyde etkin sonuçlar doğurur.

Bilimsel Bilgi ve Etik Duruş

Sonuç olarak, kadına yönelik şiddet, bireysel sapmalar ötesinde, toplumsal normlar ve psikolojik mekanizmaların birleşimiyle ortaya çıkan çok katmanlı bir sorundur. Eğitim, meslek ya da gelir düzeyi, tek başına şiddetin önleyicisi değildir. Sorunun kökünde, öğrenilmiş cinsiyetçi tutumlar, kadın düşmanlığı ve ataerkil güç kalıpları yatmaktadır.

Bu nedenle kadına yönelik şiddet, yalnızca kadınların değil aslında toplumun tamamının meselesi olarak ele alınmalı; kamu yönetimi, psikoloji bilimi ışığında etkin politikalar geliştirmelidir. Haysiyet sahibi her erkek ve her kamu görevlisi, bu tabloya karşı çıkmak zorundadır. Dezavantajlı konumda olan kadınların güvenliği sağlanmadan, toplumun sağlıklı bir gelecek inşa etmesi mümkün değildir.

Kaynakça

  • Akdemir, M. (2022). Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetin Sosyolojik Analizi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 13(2), 215-234.

  • Boyacıoğlu, N. (2016). Kadına Yönelik Şiddet: Psikososyal Boyutlar. Psikoloji Çalışmaları Dergisi, 36(1), 45-63.

  • Ediz, N., & Altan, B. (2013). Türkiye’de kadına yönelik şiddet: Bölgesel bir alan araştırması. Toplum ve Sosyal Hizmet, 24(2), 67-92.

  • Kaya, A., & Demir, S. (2020). Kadın Düşmanlığı Ölçeği’nin Türkçe uyarlaması: Geçerlik ve güvenirlik çalışması. Türk Psikoloji Yazıları, 23(46), 1-15.

  • Yılmaz, Z., & Çelik, A. (2021). Cinsiyetçilik türleri ve kadına yönelik şiddet tutumları. Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 24(1), 89-108.

Rabianur Şahin
Rabianur Şahin
Rabianur Şahin, Psikoloji lisans öğrencisi ve Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden fakülte ve bölüm birincisi olarak mezun olmuş, Psikoloji bölümünde ise yüksek onur öğrencisi olarak eğitimine devam eden bir yazardır. İnsan davranışlarını anlamaya yönelik içerikler üretmekte; özellikle sosyal psikoloji, toplumsal cinsiyet rolleri, kamu politikaları ve birey-toplum etkileşimi konularına odaklanmaktadır. Akademik araştırmalarını saha çalışmalarıyla desteklemekte, yazılarında toplumsal farkındalık, katılım ve dönüşüm temalarını işlemektedir. Uzun vadede kamu yöneticisi olarak toplumsal faydayı yönetsel düzlemde artırmayı hedefleyen yazar, psikolojik bilgiyi herkes için erişilebilir ve anlamlı kılmayı amaçlayan disiplinlerarası bir yazı dili benimsemektedir.

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar