Salı, Eylül 30, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kendine İtirafın Ben’deki Etkisi

Bazen, en zor konuşmaların muhatabı kendimiz olur. İçimizde biriken, belki de daha önce kimseye söyleyemediğimiz düşünceler, duygular, hayaller… Peki ya onlarla yüzleşmeye ne dersiniz; kendimize itiraf edemediğimiz, belki de uzun zamandır gölgesinde saklandığımız yanlarımızı gün yüzüne çıkarabilir miyiz?

Kendine itiraf etmek, bir çocuğun aynaya bakıp kendi yansımasını keşfetmeye çalışmasına benzer. İlk bakışta rahatsız edici, bazen korkutucu gelir; ama derinleştikçe, kendimizle kurduğumuz bağ güçlenir. İçimizdeki “ben”, güvenli bir liman gibi yer bulur; söyleyemediklerimizle yüzleşebilir, onlara isim verebilir ve belki de onları serbest bırakabiliriz.

Kendine Sakladıkların

İtiraf etmek, bir kağıda yazıp rafa kaldırmak gibidir. Görünmez ama sizinle kalan bir enerji yaratır. İtiraf etmek, bazen de geçmişin bir gölgesiyle yüzleşmek demektir. Gölgelerle dost olmak ve onları kabul etmek, onların bize fısıldadığı sesi duyabilmektir.

Bazı cümleler sadece kendi kulaklarımızda yankılanır; bazıları ise kalbimize dokunur ve bizi dönüştürür. Kendimize dürüstçe söylediklerimiz, bazen başkalarının asla duyamayacağı ama yine de bizim için hayati olan bir bağ kurar: kendimizle olan bağ.

İtirafın İyileştirici Gücü

Yazmak, kendimizle olan yüzleşmeyi kolaylaştıran bir araçtır. İçimizdeki sesleri, kağıda döktüğümüzde, dökülen her sözcük somutlaşır; karmaşa düzen bulur. James Pennebaker’in araştırmalarına göre, duygusal yazma, bireylerin travmatik deneyimlerini işlemesine ve kendilerini daha iyi anlamalarına yardımcı olur (Pennebaker ve Beall, 1986).

Bu süreç, kendimize itiraf etmenin psikolojik bir yolu olabilir: “Kendi gölgelerimle oturup konuşmak, onları tanımak ve onlara izin vermek.”

Kendini kendine itiraf etmek, yalnızca acıları ve korkuları kabul etmek değildir; aynı zamanda umutları ve hayalleri de içtenlikle fark etmektir. Bu cesaret, insanı özgürleştirir, ruhu hafifletir ve psikolojik iyileşme sürecini başlatır.

İçsel Özgürlüğün Kapısı

İnsanın en çok zorlandığı şeylerden biri, kendine itiraf etmektir. Başkalarına söylemek bazen daha kolaydır; çünkü orada bir mesafe, bir kaçış alanı vardır. Ama insan kendi kalbine yöneldiğinde, bütün maskeler düşer. Orada yalnızca çıplak bir gerçeklik kalır: Senin, kendine karşı sakladığın duygu…

Kabul edelim, bu kolay değildir. Kendine “Ben kırıldım”, “Ben yalnızım” ya da “Aslında korkuyorum” diyebilmek… İşte bunlar, insanın en ağır ama aynı zamanda en onarıcı cümleleridir.

Kendine itiraf etmek, içindeki yaraya tuz basmak gibi acıtır; ama aynı zamanda iyileştirir. Çünkü itiraf, inkârın karanlığını deler, içeriye ışık sızdırır.

Ve insan, ancak ışıkla görebilir yolunu. İnkâr ettikçe kayboluruz; kabul ettikçe kendimize yaklaşırız. Asıl cesaret, başkalarına güçlü görünmekte değil; kendine karşı dürüst olabilmektedir.

Psikolojik olarak, kendini kabul etme ve dürüst olma süreci, bireyin ruhsal sağlığı için kritik öneme sahiptir. Carl Rogers’ın insan merkezli yaklaşımında da belirttiği gibi, “kendini olduğu gibi kabul etmek”, psikolojik bütünlüğün temelidir (Rogers, 1961). Bu; kendi hatalarını, kırılganlıklarını, umutlarını ve korkularını dürüstçe görebilmek demektir.

Kendi Gerçekliğinle Buluşmak

Bugün kendine belki de uzun zamandır içinde tuttuğun o soruyu sorabilirsin: “Benim gerçekten neye ihtiyacım var?”

Belki uzun zamandır ertelediğin bir dinlenmeye… Belki birine sarılmaya… Belki de sadece kendinle baş başa kalmaya…

Cevabı bulduğunda fark edeceksin ki hayatın yükleri azalmıyor; sen iyileşiyorsun. Çünkü kendine itiraf, insanın kendi kalbine açtığı en güvenli limandır.

Ve bir gün, fark edeceksin ki: İtiraf etmek bir yük değilmiş, bir kanatmış. Omuzlarına değil, kalbine konan bir kanat… Ve o kanatla, içindeki ağırlık hafifler, adımların yumuşar, yolun berraklaşır. Kendine açıldığın her cümle, içindeki ışığı biraz daha görünür kılar.

Kaynakça

Baikie, K. A., & Wilhelm, F. H. (2005). Emotional and physical health benefits of expressive writing. Advances in Psychiatric Treatment, 11(5), 338–346.
İçöz, F. J. (2020). Kendin olmanın dayanılmaz hafifliği. Psikoterapi Yayınları.
Pennebaker, J. W., & Beall, S. K. (1986). Confronting a traumatic event: Toward an understanding of inhibition and disease. Journal of Abnormal Psychology, 95(3), 274–281.
Rogers, C. R. (1961). On Becoming a Person: A Therapist’s View of Psychotherapy. Houghton Mifflin.

Senanur Kanioğlu
Senanur Kanioğlu
Psikolog Senanur Kanioğlu, lisans eğitimini Pamukkale Üniversitesi Psikoloji bölümünde tamamladı. Psikolog ve yazar olarak bireylerin gelişim yolculuklarına eşlik etmeyi seven, insan odaklı çalışmalara tutkuyla yaklaşan ve sürekli gelişime açık bir yapıya sahiptir. Psikoloji alanındaki akademik bilgisini saha deneyimiyle birleştirerek, ruh sağlığı ve sosyal farkındalık konularında çeşitli çalışmalarda yer almıştır. Psikolojik değerlendirme süreçleri, grup çalışmaları ve klinik gözlemler yapma fırsatı bulduğu; psikolojik danışmanlık merkezi, hastane, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde stajyer olarak görev almıştır. Gönüllülük ve proje bazlı çalışmalarla psikolojiyi toplumsal faydaya dönüştürme hedefiyle hareket ederek; TÜBİTAK 2209, Erasmus+ ve sosyal girişimcilik projelerinde aktif rol almıştır. Psikolojiye olan akademik ilgisini yazıya dökerek ifade eden yazar, ruh sağlığını güçlendirmeye yönelik içerikler üretmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar