Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Ruhun Ritmi: Dans ve Hareketin Psikolojik Gücü

“Bedenin konuştuğu bir dil vardır; dans ettiğinde, ruhun en derin sırlarını fısıldar. Her hareket, kelimelerin anlatamadığını gösteren bir hikâyedir. Dans ettiğinde, içindeki duygular zincirlerinden kurtulur ve özgürce akar.”

İnsan varoluşundan bu yana; ritimle, hareketle ve dansla bağ kurdu. Kalbimizin atışı bile aslında içsel bir ritimdir; nefesimizin iniş çıkışları, yaşamın doğal dansıdır. Belki de bu yüzden hareket etmek yalnızca bedensel bir ihtiyaç değil, aynı zamanda ruhun kendini ifade etme biçimidir. Dans, duyguların kelimelere ihtiyaç duymadan vücut bulmuş hâlidir. Her adım, her dönüş, her ritim değişimi bir duygunun dışavurumudur. Sevinç, hüzün, öfke ya da umut… Beden, kelimelerin yetersiz kaldığı yerde sessiz bir şahit ve anlatıcı olur.

Dans ederken çoğu zaman farkında olmadan içimizde biriken yükleri serbest bırakırız; derinlerimizde bastırdığımız duygular, uzun süredir tutulmuş bir nefesin sonunda bırakılması gibi özgürleşir. Bir şarkının ritmine kapılıp hareket etmek ise yalnızca bedeni değil, zihni ve ruhu da özgürleştirir.

Dans ve Hareket Terapisi

Psikolojide dans ve hareket terapisi (Dance/Movement Therapy, DMT) olarak adlandırılan yaklaşım, bireyin bedeniyle kurduğu ilişkiyi güçlendirerek ruhsal iyileşmeye katkı sunar. Amerikan Dans Terapisi Birliği (ADTA, 2023), bu terapiyi “beden ve hareketin, duygusal, sosyal, bilişsel ve fiziksel entegrasyonu desteklemek için terapötik olarak kullanılması” şeklinde tanımlar.

Yani dans, yalnızca sahne üzerinde estetik bir performans değil; insanın kendine ve çevresine yeniden bağlanma aracıdır.

Günlük Hayatta Dansın Gücü

Dans, yalnızca bir sanat değil; aynı zamanda ruhun derinliklerine açılan bir kapıdır. Günlük yaşamın koşuşturmacasında fark etmeden üzerimizde biriken stres, kaygı ve yorgunluk; hareketin özgürleştirici enerjisiyle yavaşça çözülür.

Dans ederken kalbimizle ritim arasında görünmez bir köprü kurulur; müzikle birlikte bedenimiz de duygularımızın yol göstericisi olur.

Kimi zaman bir tebessümle hafifleyen adımlar, kimi zaman öfkeyi toprağa bırakan sert hareketler… Hepsi, içsel bir arınmanın parçasıdır. Çünkü dans, insanın kendisiyle kurduğu en dürüst diyaloglardan biridir. Sözcüklere gerek yoktur; sadece hissetmek ve akışa bırakmak yeterlidir.

Günlük hayattan küçük bir örnek düşünelim: Zor bir günün sonunda sevdiğimiz bir şarkıyı açıp odada dans etmeye başladığımızda bedenimiz gevşer, omuzlarımızdaki yük hafifler, içimizde sıkışmış duygular adeta ritimle akmaya başlar.

İşte dansın psikolojik gücü tam olarak burada gizlidir: Beden, ruhun diline tercüman olur, akışa bıraktığımız her hareket, zihnimizdeki düğümleri çözmeye başlar.

Nörobilimsel Etkiler ve Psikolojik Faydalar

Nörobilimsel açıdan da dans, beynin dopamin salgılamasını tetikler, stres hormonlarını düşürür ve bedensel farkındalığı artırır (Koch, Kunz, Lykou & Cruz, 2019).

Araştırmalar, dans eden bireylerin depresyon belirtilerinde azalma, kaygı seviyelerinde düşüş ve benlik saygısında artış yaşadığını ortaya koyuyor (Quiroga Murcia et al., 2010).

Dans; sadece kaslarımızı değil, aynı zamanda duygularımızı da esnetir.

Hayatın Dansı: Ritmi Yakalayabilmek

Hayat, bir dans gibidir. Bazen hızlı adımlar atarız, ritmimiz coşkuyla yükselir; bazen ağır ve yavaş hareket ederiz, her adımda hayatın yükünü hissederiz.

Kimi zaman ritmimizi kaybeder, kendimizi sahneden düşmüş gibi hissederiz; kimi zaman ise başkalarıyla uyum içinde dans ederiz.

Asıl mesele, sahneden çekilmeden kendi ritmimizi bulabilmektir. Dans, bize bu esnekliği öğretir: Yeniden denemeyi, düşüp kalkmayı, uyumlanmayı ve belki de en önemlisi, adımlarımızın kusurlu olmasına rağmen güzelliği görebilmeyi.

Dansın Evrensel Dili

Günümüzde dans ve hareket terapisi, travma sonrası rehabilitasyonda, çocukların duygusal gelişiminde, yaşlı bireylerin motor becerilerinin desteklenmesinde ve psikolojik iyi oluşun artırılmasında aktif olarak kullanılmaktadır (Levy, 2005).

Çünkü dans, evrensel bir dildir; kültürden, dilden ve yaşanmışlıklardan bağımsız olarak, herkesin kalbine dokunabilir.

Bedenimizin taşıdığı hafızayı özgürleştirir ve iyileşmenin ritmini yeniden kurar.

Kendi Ritmini Keşfet

Şimdi kendi içsel ritmini hissetme zamanı ☺ Gözlerini kapat, derin bir nefes al…

Sevdiğin bir şarkıyı aç, bedenini serbest bırak ve adımlarının seni nereye götürürse, bırak orada kal.

Dans et, hareket et, düş ve yeniden kalk. Çünkü her adım bir özgürleşme, her ritim bir iyileşmedir.

Kendine izin ver; içindeki sessizliği duymaya, duygularını bedeninle keşfetmeye başla.

Bugün attığın her adım, sadece bir hareket değil, ruhunun sana armağan ettiği en saf yansımasıdır.

Kaynakça

  • American Dance Therapy Association (ADTA). (2023). About dance/movement therapy.

  • Bilge, A., & Öğce, F. (2008). Dansın beden ve ruh sağlığı açısından önemi. Motif Akademi Halkbilimi Dergisi, 1(2), 123-134.

  • Çatay, Z. (2013). Beden ve ben arasında dokunan ağ: Dans/Hareket Terapisi.

  • Koch, S. C., Kunz, T., Lykou, S., & Cruz, R. (2019). Effects of dance movement therapy and dance on health-related psychological outcomes: A meta-analysis. The Arts in Psychotherapy, 66, 101–110.

  • Levy, F. J. (2005). Dance movement therapy: A healing art (2nd ed.). Reston, VA: National Dance Association.

  • Quiroga Murcia, C., Kreutz, G., Clift, S., & Bongard, S. (2010). Shall we dance? An exploration of the perceived benefits of dancing on well-being. Arts & Health, 2(2), 149–163.

Senanur Kanioğlu
Senanur Kanioğlu
Psikolog Senanur Kanioğlu, lisans eğitimini Pamukkale Üniversitesi Psikoloji bölümünde tamamladı. Psikolog ve yazar olarak bireylerin gelişim yolculuklarına eşlik etmeyi seven, insan odaklı çalışmalara tutkuyla yaklaşan ve sürekli gelişime açık bir yapıya sahiptir. Psikoloji alanındaki akademik bilgisini saha deneyimiyle birleştirerek, ruh sağlığı ve sosyal farkındalık konularında çeşitli çalışmalarda yer almıştır. Psikolojik değerlendirme süreçleri, grup çalışmaları ve klinik gözlemler yapma fırsatı bulduğu; psikolojik danışmanlık merkezi, hastane, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde stajyer olarak görev almıştır. Gönüllülük ve proje bazlı çalışmalarla psikolojiyi toplumsal faydaya dönüştürme hedefiyle hareket ederek; TÜBİTAK 2209, Erasmus+ ve sosyal girişimcilik projelerinde aktif rol almıştır. Psikolojiye olan akademik ilgisini yazıya dökerek ifade eden yazar, ruh sağlığını güçlendirmeye yönelik içerikler üretmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar