Küreselleşme yalnızca sınırları aşan ekonomik iş birlikleri ya da kültürel alışverişler değildir; aynı zamanda bireyin kimliği, ilişkileri ve iç dünyası üzerinde derin izler bırakan bir zihinsel dönüşüm sürecidir. Giddens’in (1990) tanımıyla küreselleşme, bir ülkedeki olayların başka ülkeleri etkileyebildiği ve dünyanın dört bir yanındaki bireylerin karşılıklı etkileşim içinde olduğu sosyal ilişkilerin bütünleşmesidir. Ancak bu etkileşim yalnızca makro düzeyde kalmaz; bireyin düşünce tarzından benlik algısına, aidiyet duygusundan yaşam biçimine kadar mikro düzeyde de dönüşümlere yol açar. Kültürel geçişler, bu dönüşümün en görünür yüzüdür ve kişilik yapılarımız üzerinde yadsınamaz psikolojik etkiler yaratır.
Kimlik ve kültürel benlik açısından küreselleşmenin en dikkat çeken yönlerinden biri, farklı kültürlere ait değerlerin, normların ve yaşam biçimlerinin tek bir çatı altında buluşmasıdır. Robertson’un (1992) vurguladığı gibi, kültürel farklılıklar silikleşirken dünya, ortak bir kültür evreni oluşturmaktadır. Bu evrensel bütünleşme, bireyin “kimim ben?” sorusuna verdiği yanıtı doğrudan etkiler. Benliğin kültürel kökenleriyle olan bağları esnemeye başlar. Özellikle genç bireylerde, geleneksel değerlerle modern kültürel imgeler arasında sıkışma; bir “kimlik karmaşası” yaratabilir (Held et al., 2003).
Bireysel bir örnekle bu durumu somutlaştırmak gerekirse, küçük bir Karadeniz kasabasında büyüyen birini düşünelim. Muhtemelen mahallesinde herkes birbirini tanır, bayramlarda el öpmeden geçmek saygısızlık sayılırdı. Şimdi ise dijital platformlarda tanınmadık insanlarla duygular paylaşılıyor, Japon animeleri izleniyor ve Kore pop müzikleri dinleniyor. Bir yandan geleneksel değerlere sadık kalmaya çalışırken, diğer yandan küreselleşme sürecinin sunduğu alternatif benlik modellerine karşı koymakta zorlanan bir nesil yetiştiriyoruz. Bu bir tercih değil, maruz kalınan bir içsel çatışmadır.
Psikolojik açıdan bakıldığında, bu tür çatışmalar bireyde kimlik dağınıklığına, değersizlik hissine veya “yabancılaşma”ya (alienation) yol açabilir. Kültürel kimliğin belirsizleştiği durumlarda birey, kendini ne ait olduğu geleneksel kültürde ne de uyum sağlamaya çalıştığı küresel kültürde tam anlamıyla güvende hisseder (Erikson, 1968). Özellikle göçmen ailelerin çocukları, bir yandan ebeveynlerinin kültürel beklentilerine karşılık vermeye çalışırken, bir yandan da yeni kültürle entegre olmaya çalıştıklarından bu psikolojik gerginliği yoğun biçimde yaşarlar.
Bununla birlikte, küreselleşmenin her etkisi olumsuz değildir. Kültürel etkileşim birey için farklı yaşam biçimlerini tanıma, yeni değer sistemleri geliştirme ve daha esnek bir kimlik yapısı oluşturma imkânı da sağlar. Sosyal psikoloji alanındaki araştırmalar, çok kültürlü kimliğe sahip bireylerin daha yaratıcı düşünme becerileri geliştirdiğini (Leung & Chiu, 2010), empati düzeylerinin arttığını ve problem çözme yetilerinin geliştiğini göstermektedir.
Ancak bu esneklik, güçlü bir psikolojik altyapıyı ve sosyal destek sistemlerini gerektirir. Kendi kültürel köklerine yabancılaşmadan farklı kültürleri tanıyabilmek hem bireysel hem de toplumsal olarak sağlıklı bir küreselleşme sürecinin temelidir. Tam da bu nedenle, kültürel geçiş dönemlerinde bireylere psikolojik destek sunan politikalar, eğitim sistemlerinde kültürel duyarlılık eğitimleri ve kimlik gelişimini destekleyici aile-çevre ilişkileri hayati önem taşır.
Küreselleşme, yalnızca ekonomik ya da teknolojik bir olgu değildir; bireyin dünyayı ve kendini algılama biçimini şekillendiren derin bir psikolojik süreçtir. Bugün artık yalnızca kendi mahallesinde büyüyen bir çocuk değiliz; bizler, hem Amazon ormanlarında kaybolan bir halkın hikâyesine hem de New York’ta bir kafede çekilen bir selfie’ye aynı anda tanıklık eden “küresel bireyleriz.” Bu tanıklık, kimliğimizi yeniden kurmamızı ve kişisel tarihimizle küresel hikâyeler arasında köprüler kurmamızı zorunlu kılar. Küreselleşmenin bizden aldığıyla verdiği arasında denge kurmak, bireysel olarak ruh sağlığımızın ve toplumsal barışın anahtarı olabilir.
Kaynakça
-
Erikson, E. H. (1968). Identity: Youth and Crisis. New York: Norton.
-
Giddens, A. (1990). The Consequences of Modernity. Stanford University Press.
-
Giddens, A. (2018). Sosyoloji. (Çev. H. Köse). İstanbul: Kırmızı Yayınları.
-
Held, D., McGrew, A., Goldblatt, D., & Perraton, J. (2003). Global Transformations: Politics, Economics and Culture. Polity Press.
-
Leung, A. K., & Chiu, C. Y. (2010). Multicultural experience, idea receptiveness, and creativity. Journal of Cross-Cultural Psychology, 41(5-6), 723–741.
-
Robertson, R. (1992). Globalization: Social Theory and Global Culture. Sage Publications.
-
Ziegler, J. (2004). The Empire of Shame. Fayard.
-
Zengingönül, Y. (2005). Küreselleşmenin İktisadi Boyutları. Ankara: Seçkin Yayıncılık.