Homeros’un Odysseia destanında, Odysseus’un adamları Lotus yiyen bir halkla karşılaşır. Bu bitkiyi yiyenler eve dönmeyi unutur. Artık ne kim olduklarını ne de neden yola çıktıklarını hatırlarlar. Kök saldıkları yer bile kendilerine ait değildir ama kalırlar. Çünkü Lotus, yalnızca bir bitki değil; unutuşun, boşluğun ve bağımlılığın sembolüdür.
Bugün birçok insan bu mitolojik Lotus’un modern bir türevine tutunuyor: bir hap, bir içki, bir enjeksiyon, bir buhar, bazen de bir ekran.
Bağımlılık Beyinde Ne Yapar?
Bağımlılık irade zayıflığı değil; biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin kesişimidir.
Beynin ödül merkezleri (nucleus accumbens, VTA) olağandışı bir haz duygusuna boğulur. Yaşanan yoğun dopamin salınımı, beynin doğal ödül sistemini altüst eder.
Zamanla tolerans gelişir. Aynı etki için daha fazlası gerekir. Bir süre sonra kişi artık haz için değil, acıdan veya boşluk hissinden kaçmak için kullanmaya başlar.
“Bırakamıyorsun, çünkü beynin tekrar tekrar ‘ödül’ için yalvarıyor.”
Prefrontal korteksin (karar verme ve dürtü kontrolünden sorumlu bölge) zayıflamasıyla birlikte kişi “bir daha yapmam” dese de uygulayamaz.
Bağımlılık Neden Kısır Döngüye Dönüşür?
Çoğu bağımlılık görünmez bir geçmişin yeniden oynatımıdır.
Bağımlı birey, çoğu zaman geçmiş travmaların, çocukluk ihmallerinin ya da duygusal boşlukların üzerine bir “örtü” çeker.
Bağımlılığın altında şu dinamiklerden biri ya da birkaçı yatabilir:
● Oral dönem fiksasyonu: Ağız yoluyla sakinleşme ihtiyacı
● Dürtüsellik ve yürütücü işlev bozukluğu: Plansızlık, anlık karar verme
● Öz-düzenleme zorlukları: Duygularla baş etmede yetersizlik
● Bağlanma sorunları: “Kimse beni gerçekten sevmiyor” inancı
● Özdeğer eksikliği: “Ben zaten iyi bir şey hak etmiyorum” hissi
● Kronik stres: Beynin HPA aksını etkileyerek dopamin dengesini bozar
● Genetik ve epigenetik etkiler: Aile öyküsü ve çevresel tetikleyiciler
Sadece Kimyasal Değil: Sosyal ve Duygusal Faktörler
Madde, sadece bir madde değildir. O bir “aidiyet”, bir “geçiş kapısı”, bir “anlam” haline gelir. Boşlukları doldurur, zaman geçirir, acıyı unutturur. Zamanla kimliğin bir parçası haline gelir.
“Ben kimim bu madde olmadan?”
İşte bu soru, bırakma sürecinin en kritik dönüm noktasıdır.
Sosyal dışlanma, damgalanma, desteksizlik gibi çevresel faktörler nüks riskini artırır. Öte yandan eğer sosyal çevreniz bu davranışı onaylıyorsa, siz sadece maddeyle değil, onunla kurulan ilişkilerle de savaşmak zorunda kalırsınız.
“Bağımlı değilim. İyileşmeye çalışan bir insanım.”
Bırakmak, sadece maddeyi değil; onunla kurduğun bağı da bırakmaktır.
Neden Bırakmak Zordur, Ama İmkânsız Değildir
Beyin değişebilir. Nöroplastisite sayesinde yeni sinaptik yollar oluşturulabilir.
Bunun için destek şarttır:
● Psikoterapi
● Grup çalışmaları (NA, terapi grupları)
● Farmakolojik destek (metadon, buprenorfin, vb.)
● Alternatif ödül sistemleri: üretkenlik, sevgi, aidiyet
Bazen kendine şu soruyu sorarsın: “Neden bırakamıyorum?”
Oysa belki doğru soru şudur: “Ben neden başlamıştım?”
Bağımlılık çoğu zaman bir ihtiyaçtan doğar. Belki içindeki bir boşluğu doldurmak, belki baş edemediğin bir duyguyu bastırmak, belki de sadece kaçmak içindir. Sebep her ne olursa olsun, o madde sana geçici bir rahatlama sağlıyor gibi görünür. İşe yaradığına inanırsın; sanki seni iyileştiriyor, seni koruyor gibi gelir. Ama bu, sadece bir illüzyondur. Gerçekte ise seni kendinden, hayatından ve sevdiklerinden, hayallerinden uzaklaştırır.
İşte bu noktada kendine düşmanca değil; anlayışla yaklaşmak, iyileşmenin ilk adımıdır.
Beynin tekrar tekrar o maddeye yöneliyorsa, bu iradesiz olduğun için değil, beyninin bir ödül sistemine sıkıştığı içindir.
Ama beyin değişebilir; yeni yollar öğrenebilir. Bu yeteneğe nöroplastisite denir.
Değişim Kendini Tanımakla Başlar
Bağımlılığın seninle nasıl bir ilişki kurduğunu anlaman gerek.
Hangi duygular seni kullanmaya itiyor?
Hangi tetikleyiciler seni zorluyor?
O maddeyle neyi bastırıyorsun, neyi hissetmemeye çalışıyorsun?
Bu sorularla yüzleşmek zor olabilir ama bu soruların cevabı seni maddeye değil, kendine götürür.
Sonrasında yapılması gereken duygusal ihtiyaçlarını fark etmektir.
Birçok kişi için madde, sakinleşmek ya da kendini değerli hissetmek gibi duygusal ihtiyaçları karşılamanın kısa yolu olur, veya çoğu zaman için “vakit geçirmenin”.
Ama artık bu ihtiyacı daha sağlıklı yollarla karşılamayı öğrenmen gerekiyor.
Bırakma Süreci: Zihinsel ve Bedensel Bir Yolculuktur
Bu süreçte:
-
Omega-3 içeren besinler (ceviz, keten tohumu, somon) beyin sağlığını destekler.
-
Kompleks karbonhidratlar (tam tahıllar, baklagiller) kan şekerini dengede tutar ve ani dürtüleri azaltabilir.
-
Magnezyum ve B vitamini (yeşil yapraklılar, muz, avokado) sinir sistemini destekler.
-
Bol su, az şeker ve mümkünse kafeinsiz bir dönem, beynin dengeye gelmesini kolaylaştırır.
Yeni Bir Ödül Sistemi Kurmak
Madde sana bir “ödül” sunduysa, şimdi yeni ödüller bulmalısın:
● Küçük bir hedefe ulaşmanın verdiği haz
● Günlük yürüyüşlerin ruhuna kattığı sessizlik
● Sevmek, sevildiğini hissetmek
● Yazmak, üretmek, öğrenmek
● Bir bitki yetiştirmek bile olabilir
Beyin, yeterince tekrar ettiğinde bu yeni ödülleri de benimser. Başta yapay gelir. Gerçekmiş gibi hissettirmeyebilir. Ama ısrarla sürdür. Çünkü beyin, önce davranışı takip eder; sonra inancı değiştirir.
Kendine Her Gün Şu Üç Soruyu Sor:
• Bugün ne hissettim?
• Ne zaman zayıf hissettim?
• Ne beni ayakta tuttu?
Bu soruların cevabı seni sana geri getirir.
Unutma, bırakmak sadece “yapmamak” değil, yerine başka bir varoluş hali koymaktır.
“Hayatta Neye Tutunuyorum?”
Bu sorunun cevabı yoksa, yeni bir gerçeklik kurmak gerekir. Kimi için bu bir iş, kimi için üretmek, kimi için sevmektir.
Sadece Karar Değil, Sürdürmek de Zordur
Karar vermek önemlidir. Ama asıl mesele bu kararı sürdürmektir.
İlk günlerdeki motivasyon bir süre sonra stresörlerle (işsizlik, ekonomik sorunlar, sosyal çevrenin etkisi, ilişki sorunları vb.) sarsılabilir. Relaps (nüksetme), sürecin doğasında vardır. Bu bir başarısızlık değil, iyileşmenin bir evresidir.
“Yalnız olmadığını bilmek, en güçlü ilaçlardan biridir.”
Eğer destek alamıyorsan, bırakmış halini idealize et. O kişi kim? Ne yapar? O hali düşün ve ona tutun.
Beyin bunu zamanla öğrenir ve benimser.
Bağımlılığın Hikayesini Bilmek, Onunla Başa Çıkmayı Sağlar
“Neden başladım?”
Bu soru, “Nasıl bırakabilirim?” sorusunun da kapısını aralar.
Kimi bir travmadan kaçmak için, kimi içindeki boşluğu doldurmak için, kimi de yalnızca bir arkadaş ortamında “bir kereden bir şey olmaz” diyerek başlar. Sebepler farklı olsa da, tüm bağımlılık hikayelerinde ortak bir durum vardır: Zamanla kişinin benliği, değerleri ve hayatı, bağımlılık etrafında şekillenmeye başlar.
Bu yüzden bırakmak sadece bir irade meselesi değildir. Gerçekte, bu süreç yeni bir benlik inşa etmeyi, kendini yeniden tanımlamayı gerektirir.