Çarşamba, Ekim 15, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Yorgun Tanrıça Sendromu: Güçlü Kadın Mitinin Psikolojik İncelemesi

Kadınlardan yüzyıllardır hem fedakâr, hem sabırlı, hem de kırılmadan güçlü kadın olmaları beklenmiştir. Bu beklenti, modern dünyada “güçlü kadın” imgesiyle yeniden üretilmiştir. Kadının duygusal dayanıklılığı, hem övülen hem de sessizce sömürülen bir özelliğe dönüşmüştür.

Kadınlar, duygusal yükleri taşıma konusunda genellikle sessiz bir ustalık gösterirler. Hem işte hem evde, hem annelikte hem partnerlikte “dengeyi koruma” görevi çoğu zaman onlara düşer. Ancak bu görünmez güç, fark edilmeden içsel bir yorgunluğa dönüşür. Görünürde güçlü, iç dünyasında ise tükenmiş bir kimlik oluşur.

Güçlü Kadın Arketipi: Tarihsel ve Psikolojik Çerçeve

Jung’un (1953) tanrıça arketipi kavramı, kadının kolektif bilinçdışında yer alan besleyici, yaratıcı ve dönüştürücü gücünü temsil eder. Ancak bu arketip modern dünyada tek boyutlu bir biçime bürünmüş; kadın, yalnızca veren, onaran ve sabreden bir figüre indirgenmiştir.

Kadın, gücünü başkalarının ihtiyaçlarına göre şekillendirmeye başladığında, kendi benliğinden uzaklaşır. Bu durum, kadınlarda sık görülen “duygusal yorgunluk – kimlik boşluğu” döngüsünü başlatır. Hooks (2000), bu süreci “kadının sevgi yoluyla kendini yitirmesi” olarak tanımlar.

Yorgun Tanrıça Sendromu, kadının hem kutsanan hem de yorulan yönünü aynı anda görünür kılar: “Kadın, başkalarının ışığına kaynak olurken kendi alevini unutmaya başlar.”

Duygusal Emek ve Görünmeyen Yükler

Hochschild (1983), “duygusal emek” kavramıyla, bireylerin başkalarının duygularını yönetmek için kendi duygularını bastırma zorunluluğunu tanımlar. Kadınlar, gerek işte gerekse ilişkilerinde bu emeği sıklıkla farkında olmadan harcarlar.

Kadın, çevresindekilerin duygusal dengesini korumak için kendi duygularını düzenler; öfkesini, hayal kırıklığını, hatta sevincini bile filtreler. Bu durum, bir süre sonra “kendilik yorgunluğu” dediğimiz bir tabloya yol açar — yani bireyin kendi iç sesiyle temasını kaybetmesi.

Brown (2018) bu durumu, “duygusal zırh” metaforuyla açıklar: Kadın, hayatta kalmak için duygusal bir zırh giyer ama bu zırh zamanla ağırlık yapar. “Ben iyiyim.” cümlesi çoğu zaman, sadece dengenin korunmaya çalışıldığı bir maskedir.

Duygusal Bastırma ve İçsel Denge Arayışı

Kadınların kültürel olarak “nazik” ve “uyumlu” olmaya sosyalleştirilmeleri, duygusal regülasyon becerilerini biçimsel hale getirir. Linehan’ın (2015) tanımına göre, duygusal denge ancak bastırmadan kabul etme yoluyla sağlanabilir. Ancak kadın, öfkesini dile getirdiğinde “sert”, üzüntüsünü gösterdiğinde “zayıf”, sessiz kaldığında “soğuk” olarak etiketlenir.

Bu kısır döngü, duygusal ifadeyi değil, duygusal otosansürü besler. Yorgun Tanrıça burada ortaya çıkar: Hissettiklerini bastırmadan ifade etmeyi öğrenmek, onun yeniden doğuşudur.

Öz-Şefkat ve Kendine Dönüş

Kristin Neff’in (2011) öz-şefkat kuramı, bireyin kendi acısını fark edip bu acıya anlayışla yaklaşabilmesini içerir. Kadınlar, başkalarına gösterdikleri şefkati kendilerine yönelttiklerinde, duygusal tükenmişliğin yerini içsel bütünlük alır. Bu aşama, güçlü görünme ihtiyacının yerini gerçek olma cesaretine bırakır.

“Güç, her şeyi taşımakta değil; bazen hiçbir şeyi taşımamayı seçebilmekte.”

Kadın, başkalarını iyileştirirken kendini ihmal ettiğini fark ettiğinde, iyileşmenin asıl yönü değişir.

Duygusal Farkındalık ve Yeniden Yapılanma

Yorgun Tanrıça Sendromu, aslında hiç tükenmeyen ama uzun süre sessiz kalan bir benliğin sembolüdür. Bir noktada, dış dünyanın beklentilerini taşımaktan yorulan bu benlik, kendi içsel sesini yeniden duymaya başlar. Bu farkındalık anı, psikolojik açıdan bir yeniden yapılanma sürecini başlatır.

Kadın, bir ömür boyu “güçlü kalmak” adına bastırdığı duyguların artık taşınamayacak kadar ağırlaştığını fark eder. Öfke, kırgınlık, suçluluk ya da korku — bastırıldıkça yıpratıcıdır; ama fark edildiğinde, içsel iyileşmenin malzemesine dönüşür.

Neff’in (2011) öz-şefkat kuramında ifade ettiği gibi, birey kendi acısına yargısızca yaklaşabildiğinde duygusal esneklik kazanır. Bu noktada kadın, gücü “dayanıklılık”tan “kendine izin verebilme kapasitesi”ne dönüştürür. Artık her duygusunu kontrol etmek zorunda değildir; bazen sadece hissetmek, psikolojik bütünlüğün ilk adımıdır.

Benlik, duygularını bastırarak değil, onları taşıyabilecek bir denge geliştirerek yeniden yapılanır.

Yorgun Tanrıça Sendromu, modern kadının psikolojik olarak en sık karşılaştığı içsel çatışmalardan birine işaret eder: toplumsal olarak övülen güç ile kişisel duygusal gerçeklik arasındaki fark. Kadın, kendi içsel süreçlerini fark ettikçe, gücü yeniden tanımlar; artık dayanıklılık, bir yük değil, bilinçli bir denge hâline gelir.

Bu dönüşüm, psikolojik olgunlaşmanın merkezinde yer alır. Kadın, duygularını bastırmadan yönetebildiğinde, içsel gücünü yeniden kazanır.

Kaynakça

Brown, B. (2018). Daring greatly: How the courage to be vulnerable transforms the way we live, love, parent, and lead. Avery.
Gilligan, C. (1982). In a different voice: Psychological theory and women’s development. Harvard University Press.
Hochschild, A. R. (1983). The managed heart: Commercialization of human feeling. University of California Press.
hooks, bell. (2000). All about love: New visions. Harper Perennial.
Jung, C. G. (1953). Collected works: Vol. 9, part 1. The archetypes and the collective unconscious. Princeton University Press.
Linehan, M. M. (2015). DBT skills training manual (2nd ed.). Guilford Press.
Neff, K. D. (2011). Self-compassion: The proven power of being kind to yourself. William Morrow.

Buse Betül Çoşkun
Buse Betül Çoşkun
Buse Betül Coşkun, Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümünden mezun olmuş, aynı üniversitede Klinik Psikoloji yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. Klinik deneyimlerini geliştirmek amacıyla Moodist Hastanesi’nin Genel Psikiyatri ve AMATEM servislerinde asistan psikolog olarak görev yapmış, ayrıca Alzheimer Derneği’nde gönüllü olarak çalışmıştır. Çeşitli psikolojik testler, kısa süreli çözüm odaklı terapi ve aile danışmanlığı eğitimlerinin yanı sıra birçok seminer ve atölyeye katılmıştır. Bu sayede psikolojik değerlendirme, danışmanlık ve müdahale alanlarında kendini geliştirmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar